Yaklaşık bir aydır bu köşede yokum. Biraz sağlık sorunları yaşadık, sağlığın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladık. Kesinlikle olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi sözünü çok daha iyi idrak ettik bu bir aylık süreçte. Tüm okurlarımızdan bu bir aylık ayrılık nedeniyle bizi affetmesini diliyorum.
Yazı yazmaktan uzaktık ancak biz yazmadık diye Türkiye’de zaman durmadı. Gündem yine baş döndürücü bir hızla gelişti.
Ermeni meselesi tüm dünyanın neredeyse bir numaralı sorunu haline geldi. Ülkelerin parlamentoları karar üstüne karar aldılar.
Türk milletini soykırım gibi yeryüzünün en aşağılık suçuyla mahkum etme girişimleriydi bunlar. Oysa ki Türk milleti bu konuda sicili en temiz milletlerin başında gelir. Türkler sistematik işlenen hiçbir suçun, günahın içinde olmazlar, Türklerden kolay kolay seri katil çıkmaz bu yüzden. Türkler insanları renginden, inancından dolayı toplu bir yargılamaya mahkum etmez. Belki ufak tefek, münferit söylemler olabilir. Savaş anında karşılıkla öldürmeler yaşanmış, tehcir yapılmış olabilir. Ancak bu millette ırkçılığı, hele ki soykırım suçunu hiçbir şekilde yaftalayamazsınız. Bu nedenle 100 yıllık yalana Papa, Merkel, Putin ya da başkaları ne kadar çanak tutarsa tutsun bu milletin şanlı tarihine böyle bir leke süremeyecekler.
Evet gündemde pek çok şey var demiştik. Bunlardan birisi de toplumsal yozlaşmanın her geçen gün kendini daha baskın bir şekilde hissettirmesi. Televizyonlarda yayınlanan programları gördükçe bunların soykırım yaftası kadar tehlikeli olduğunu düşünmeden edemiyorum.
Bir adada acayip hırslı, acayip rekabetçi, acayip birbirlerinin zaaflarını kullanan “ünlü” insanların hayatlarını seyreden güruh…
Moda programlarıyla dedikodu ve çirkefliği meczetmiş program formatında hazırlanmış “bu tarz, bu stil benim” gibi yarışmalar. O gençleri dinlediğimde onların konuşmalarını duyduğumda benim yüzüm kızarıyor, yerin dibine geçiyorum. Ancak RTÜK denilen kurum bunları hiçbir şekilde görmezden geliyor galiba.
Gerçi RTÜK neyi görüyor ki? Tarafsız olması gereken, toplumsal ahlak normlarına uygun programların olması için azami özen göstermesi gereken RTÜK’de maalesef diğer kurumlar gibi kendi misyonuna ihanet etmektedir.
Acayiplikler diyorum…Evet Fenebahçespor kulübüne yapılan saldırıda da aynı acayipliklere rastladık. Türkiye’nen en güzide kulüplerinden biri neredeyse bütün kadrosuyla uçurumdan aşağıya gidiyordu. Şoförü Allah’tan bir manevrayla tüm takımı kurtardı. Ancak bunun hala nasıl gerçekleştiği muamma. Spor camiası da bu anlamda gerçekten hiç görülmeyen bir kaosun içine itilmek istendi. Ama kimse kalkıp noluyoruz, nereye gidiyoruz sorularını soramadı. Sordu da bir iki gün…Sonra yine unutuldu..Pek çok şeyin unutulduğu gibi…
Hafızamız bize oyun oynuyor. Milletlerin hafızası önemlidir. Çünkü bizler ancak hafızamızda kalanlarla ders alabiliriz geçmişten. Hafızamızın bize oyun oynamasına izin vermeyelim.
Özellikle de toplumun temeline dinamit koyan söylemlerin bizi biz yapan değerlerin dışına çıkaracak her türlü davranışın geçmişte de aynı şekilde defalarca tezgahlandığını unutmayalım.