Tarih boyunca halkın cehaletini kullanan, halkın inancı üzerinden kazanç sağlayan ve halkın esrarengiz olaylara olan ilgisini kullanıp kendini ilgili, anlattıklarını çekici hala getiren vaizler olmuştur ve olmaktadır… Dün binleri mescitlere çekmek ve ün yapmak için Kur’an ayetlerini hikâye ve hurafelerin gölgesinde bırakan vaizlerin bugün halefleri yetişti… Artık vaaz, teknolojik gelişmeler sayesinde camilerin dışına çıktı ve vaizler televizyon sayesinde her eve konuk olmaya başladılar…
Daha çok izleyici için çırpınan ekran vaizleri, eski vaaz kültürü eserleri didik didik edip elde ettikleri masalvari verileri halkın huzurunda paylaşmaktalar… Doğru ile yanlışı, hak ile batılı birbirine karıştırarak veren bu vaizlerin başında Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu gelmektedir… Müzik eşliğinde konuşan ilk vaiz… Prof. vaiz, “ben ölürsem gözlerim arkada kalmayacak, güzel oğlumu yetiştirdim, o size vaaz edecek” dercesine oğlu Sait Hatipoğlu’nu ekranlara dikti…
Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu hocanın şahsını tanımam ama anlattıklarından anladığım kadarı ile eski vaaz kültürüne müziği eklemiş hurafelikte usta bir ekran vaizidir… Vaazlarında fon olarak kullandığı müzik ile etkilediği dinleyicileri naklettiği uydurmalarla cezbeden Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu’nu eleştirmeye vakit bulamamışken vaaz piyasasına “Tıpkı Babası” dedirten oğlu Sait Hatipoğlu çıktı…
Nasıl ki sahte malları hakiki, çürük malları sağlam diye satmak haramsa yalan yanlış bilgileri sahih bilgilermiş gibi satmakta haramdır, günahtır... Maalesef İslami ilimlerde Prof. olmakta yanlışı aktarmanın önüne geçemiyormuş…
Ses kasetleri ile kendini piyasaya süren Nihat Hatipoğlu’nu ilk olarak vaaz kasetlerinden biliyordum… Bir arkadaşın arabasına binmiş bir yere gidiyordum, arkadaşım vaaz kasetini takmış dinliyordu… Ben de ister istemez dinlemeye başlamıştım… Konu ölüm ve ötesi idi… Ama vaiz öyle şeyler anlatıyor ki dinden, ilimden biraz haberdarsanız o anlatılanları dinlemeye tahammülünüz olmaz… Vaizin kim olduğunu sorduğumda “Hocam, Nihat Hatipoğlu hoca, nasıl güzel anlatıyor değil mi?” dedi… “Evet, dini değil ama yalan ve yanlışları çok güzel anlatıyor” deyince arkadaş bozuldu…
Kısa bir zaman sonra Star Tv‘de ekranların vaizi olmuştu Nihat hoca… Seleflerinden devraldığı vaz’ edilmiş(uydurulmuş) vaaz kültürünü güncel bir dille dinleyicilerine, izleyicilerine mahir bir şekilde, yumuşak ve sevimli bir ses tonuyla aktarıyordu… Bir Ramazan gecesi ekranlarda vaaz eden bu zatı muhteremi dinlemek istedim… Ama dinlediğime pişman olmuştum… Yalanların, uydurmaların arkası kesilmiyordu… Mübarek yalan makinesi gibi ardı ardına uydurmaları halka pazarlıyor ve yalan yanlış bilgilerle ekranların Star hocası oluyordu…
Âlimdir veya değildir bu benim için önemli değil ama Nihat Hatipoğlu’nun anlattıkları bir âlime değil sıradan bir Müslümana bile yakışmaz… Nihat hoca bir vaazında bu uydurmaları aktarırken; “biz kendimiz uydurmuyoruz kitaplarda yazıyor” diyor ve ardından başvuru kaynağını zikrediyordu… İsteyenler “Araisü’l- Mecalis” kitabına baksınlar diyordu ekranların star vaizi(!)…
Bu kitap bana yabancı gelmemişti… Evet, bu kitap, Sa’lebi’nin uydurma rivayet ve hikâyeleri topladığı, israiliyatların baş kaynağı bir kitaptı… Hoca, ekranları başında kendisini izleyenleri “dinde ilim sahibi” sayıyor olmalı ki kitap ismini zikrediyor ancak kitabın özelliklerini es geçiyordu… Ekran başında olanlar bilseler ki hocanın zikrettiği kitap, yalan ve yanlışlarla dolu bir kitaptır ve hoca o yalanların yayıcısıdır, dinlerler miydi acaba? Asla…
Nihat hocanın din adına anlattığı yanlış ve yalanları çocukluğumda babamdan işitmiştim… Babam da vaaz kültürünün kitaplarını okur ve bizlere anlatırdı… Bu yalan ve yanlışlarla büyüdüm… Babam akademik kariyeri olmayan sıradan bir halk okuyucusu idi… Ne hikmetse babamın uydurma olduğunu bilmeden aktardığı yalan ve yanlış bilgileri, Prof. Dr. unvanı ile Nihat Hatipoğlu uydurma olduklarını bile bile aktarıyordu…
“Adıma yalan uyduran cehennemdeki yerine hazırlansın” hadisi, sadece uyduranlara değil bile bile ve etkileme amacı ile bu uydurmaları nakledenleri de kapsamaktadır… Din adına uydurulan yalanlar, Allah adına uydurulan yalanlardır ve bu yalanları dine isnat edenler, Allah’a yalan isnat edenlerdir… Allah, Kur’an’da soruyor; “Allah adına yalan uydurandan daha zalim kim vardır?”
Kimliği ve unvanı ne olursa olsun halkı etkilemek, ekranlara çekmek ve ün yapmak için uydurmaları aktaran, din adına yalan yanlış şeyleri halka pazarlayan Kur’an’a göre cehennemliktir, en zalim kimsedir… İyi niyetli olmak kişiyi bu durumdan kurtarmaz… Dini içerden tahrif etmek, dine dışarıdan saldırmaktan daha tehlikelidir…
Nihat Hatipoğlu ve Ömer Döngeloğlu’nun vaazları paralıdır ve pahalıdır… Pazarladıkları ucuz ve gereksiz bilgilere yığınla para isterler… Bir konferansa gittiklerinde bir işçinin bir yıllık maaşına tekabül eden paralar şart koşarlar… “Ecrimizi Allah versin” demezler… Paranız yoksa size, halkınıza din anlatmaya gelmezler… İyi ki az para söylemiyorlar da fazla kişi onları dinlemiş ve yalanları ile zehirlenmiş olmuyor… Bu para vaizlerine vaaz ettirmek haramdır… Şan ve şöhret yapmış bu insanların anlattıkları hurafeleri halka dinlettirmek sevap değil günahtır…
Ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum ama sanal ortamda bir okuyucunun bana tepki olarak gönderdiği mesaja göre Nihat Hatipoğlu, vaaz ve konferanslardan aldığı paralarla öğrenci yurtları açıyor ve öğrencilere burs veriyormuş… Hatipoğlunun böyle yapması onu haklı ve doğru kılmaz… Din üzerinden kazanç sağlanmaz ve bu kazançtan elde edilen paralarla hayır yapılmaz… Böyle yapanlar halka pazarladıkları yalan yanlış bilgileri temizleyebilirler mi? Sahi Hatipoğlu, Döngeloğlu vs. zevatlar neden ekranlarda bir hadis dersi, bir tefsir dersi yapmazlar? Neden sadece vaaz pazarına hurafe pazarlarlar? Çünkü hadis ve tefsir dersleri yapacak olsalar bu kadar tutulmazlar, ekranlarda tutunmazlar…
İslamı moderniteye uyduran ve işine geldiği gibi din anlatan Yaşar Nuri Öztürk, Zekeriyya Beyaz’ın muhafazakâr versiyonlarıdır bu hocalar… Uyarıyorum Allah için; Nihat Hatipoğlu, Ömer Döngeloğlu, Fatih Çıtlak, Cübbeli Ahmet, Karanlık Mustafa(Mustafa Önen) gibi hocaları dinlemeyin ve dinletmeyin… Bunlar yalanı doğru diye satanlardır, ekranlara halkı toplamak için birbirleri ile yarışıp yalanlarla reytinge koşanlardır…