Haklı çıkmanın derin üzüntüsü içindeyim...
Hani şu anmak bile istemeyeceğimiz olayda Rektör Prof. Dr. Hakkı Gökbel’i bir grup feminist; ‘kadın düşmanı’ ilan etmişti de ‘durun kalabalıklar’ demiştik ya...
İşte o konuda ne kadar haklı olduğumuzu ‘üzülerek’ tasdiklemiş bulunuyoruz.
***
Selçuk Üniversitesi'nde yaşanan cinayetten sonra üniversite yönetimi, cinayet zanlısı profesörün -cinayetin işlendiği fakültede- dekan olan eşinin istifasını istemişti de, bunu ‘kadın düşmanlığı’ olarak lanse etmeye kalkmışlardı...
Biz de; dilimiz döndüğünce buna karşı çıkmıştık...
***
Dekan hanımın; kendi okulunda yaşanan nahoş olaylar dizisinden sonra, üstüne üstlük kocasının cinayetinin ardından o okulda görev yapmaya devam etmesinin, en azından ‘etik’ olmayacağını söylemiştik...
“O okulda öğrencileriyle bundan sonra –kendisinden direkt kaynaklanmasa bile- yüzleşmesi de zordur” demiştik.
Aslında üniversite idaresinin Dekan Hanım’ı korumaya aldığını da belirtmiştik...
***
Yazımızın ardından bir hayli laf uzmanı(!)nın saldırısına maruz kaldık...
Cümleleri aşağı yukarı şöyleydi:
-Kadın suç ortağı mı ki istifası isteniyor?
-Öğrencileriyle yüzleşip yüzleşemeyeceği bizlerin sorunu değil ki; kendisi bu yükü yüklenebileceğine inanıyorsa bize laf düşmez.
***
Nihayet cinayet zanlısı Prof. Dr. Ahmet Gülce’nin savcılık ifadelerine ulaşıldı...
Haberden alıntılıyorum:
Gülce, “Adam öldürüyorlar diye bağırmaya başladı, boğazına vurdum. Yere düştü, insanlar sese gelip kapıyı açmak istedi, açamayıp gittiler. Celalettin yerde hırlıyordu. Camdan kaçtım” dediği belirtildi. Gülce, Özdemir’i öldürdüğü sırada kendi oğlunun onu odasında beklediğini de söyledi.
Gülce, eşi Prof. Dr. Handan Gülce’yi alıp eve giderken çok terleyince eşinin bir şeyler olduğunu anladığını da aktardı. Gülce’nin “Evde onu aldattığımı düşünüp tepki verdi. Olayı anlattım. Celalettin’in ölmüş olabileceğini söyledi. Eşim olayın nedenini sorunca Asuman’la ilişkimi anlattım. Evi terk etmemi istedi. Evden ayrıldım” ifadesini kullandığı belirtildi. Gülce, “Amacım öldürmek değildi. Tasarlanmış bir olay değil. Ölümüne ailesinden çok üzüldüm. Çok pişmanım” dedi.
***
Şimdi neymiş...
Olayın yaşanmasından neredeyse sadece yarım saat sonra Dekan Hoca’nın ‘vukuattan’ haberi olmuş...
Hatta ‘ölmüş olabileceğini’ söylemiş.
Peki, buna dair bir işlem uygulamış mı?
İfadeye göre söylüyorum: Belki de zaman kaybedilmeseydi ‘ölmemiş de’ olabilirdi...
***
Tabi bize bunları söylemesi kolay...
Allah yaşatmasın.
Daha önce de belirttiğim gibi hoca hanımı çok fazla üzemeye gerek yok...
Fakat üniversite idaresinin de hocanın istifasını istemesinin ne kadar doğru bir uygulama olduğu açık...
***
Bir kez daha haklı çıktım.
Üzgünüm.