Bu savaşı kim, nasıl bitirmeyi düşünüyor? Savaş, kimin kazanacağı varsayımı üzerine devam ediyor? Anlamak mümkün değil. Savaşın ta başından bu yana hem muhalif güçlerin çoğunun hem de rejime yardım eden örgüt ve ülkelerin Suriye bağlamında yerli ve milli olmadıklarını biliyoruz. Bu anlamda Suriyelileri ve onların ne söylediklerini aşan bir savaş, acımasızca devam ediyor. Tarafların hiç birisinin masasında, Suriyeliler ve onların geleceği yok. Kendi hesabını dayatan vicdansız ve katledici bir süreç hakim.
Rusya, İran ve Hizbullah cenahı, savaşın ilk günlerinden bu yana akla hayale gelmedik katliamlara imza atan rejime ve dolayısıyla Esed’e destek vermeye devam ediyor.Esed’in yetişemediği yerlerde kendileri devreye giriyor ve katliamda oluşan açığı kapatıyorlar. ABD, Batı ve kimi körfez ülkeleri ise, muhaliflere yaptıkları Suriye’nin yıkımla yok olmasını sağlayacak dengede destekleri ile, savaşın alabildiğince acımasız, olabildiğince uzun olmasına çaba sarf ediyorlar. Rejime karşı mücadele eden güçlere kazanamayacakları kadar az, kaybetmeyecekleri kadar da çok destek vererek keyifle seyrettikleri bu yıkımdan kendileri için gelecek inşa etmeye çalışıyorlar.
Kabul edelim ki Suriye’de savaşın geldiği noktada kendilerine nasıl olmalı sorusu sorulmayan tek kesim, Suriyelilerdir. ABD konuşuyor, batı konuşuyor, Körfez konuşuyor, savaşa taraf olmuş içi yabancı savaşçılar kaynayan tüm örgütler konuşuyor, Rusya, İran, Hizbullah herkes konuşuyor. Konuşamayan ya da konuşturulmayan tek kesim, Suriyeliler. Hal böyle olunca savaş, tüm profesyonelliğiyle olabildiğince acımasız devam ediyor.
Savaşın ilk günlerini hatırlıyorum. Türkiye medyasında bu savaşı pazarlayanların çoğu şimdilerde ortadan kayboldu. Ölümün, yıkımın ve tehcirin faturası ağır gelmiş olmalı. Belki de savaşa dair tüm çabalarının semeresi olarak ortaya çıkan PKK/PYD Marksist Kürt devleti yüzünden üzgün ve kızgındırlar. ABD ve batının Suriye diremişinden bir Kürt devleti üretme fikri yeni değil. ilk günden itibaren pek de gizli olmayan bu ajandayla hareket etti. PYD güçlerine hem silah, hem strateji hem de uluslararası alanda siyasal destek verdi. Şimdilerde bu sürece, AB ülkeleri de en üst perdeden eşlik ediyorlar. Türkiye'nin PYD'ye karşı duruşu netleştikçe ABD ve AB ülkelerinin de PYD'ye karşı desteği bir o kadar alenileşti. Cumhurbaşkanı'nın DEAŞ'İn batı tarafından silahlandırıldığını söylemesi bu ilişkinin en üst düzeyde ifadesidir. ABD ve batı, düşman ilan ettiği DEAŞ'i silahlandırıyorsa, dost ve müttefik kabul ettiği PKK/PYD' ye neler vermez ki?
Geldiğimiz noktada Suriye'nin savunması da korunması da Türkiye'nin üzerinde kaldı. Artık bu mücadele derme çatma örgütler üzerinden değil, uluslararası yapılar tarafından tanınmasını sağlayacağımız formel güçler üzerinden yapılmalıdır. Bu mücadeleyi verenler yerli, milli ve Suriyeli olmalıdır. Suriyeli olmalıdır çünkü, bu güne değin ne kadar samimi olursa olsun yabancı savaşçılar üzerinden götürülen tüm cephelerde mücadele kaybedilmiştir. Yerli ve milli olmalıdır çünkü, sadece Suriyeli olmak yetmiyor. Bizdeki FETÖ'cü hain askerlerin de tamamı Türkiyeliydi. Ama onların Türk olması, ABD'ye uşaklık yapmalarına ve halkını katletmesine mani olamadı.
Görünen o ki ÖSO, Suriye açısından bir fırsat. Sadece ama sadece Suriye'nin özgürleştirilmesi çabası olan bir mücadele ortaya koyarsa ve hakimiyetini sağladığı bölgelerde halkı ayırmadan ve ötekileştirilmeye tabi tutmadan bir yaşam oluşturursa, ilerleyen günlerde savaşmadan da kazandığı yerler olacaktır. O sebeple bizlerin de Suriye politikasını ve Suriye direnişine verdiği katkının adreslerini gözden geçirme vakti gelmiştir. Yani 2012'den bu yana düşürüldüğümüz tuzaktan kurtulma zamanı gelmiştir. Artık Suriyelilerin yaşadıkları bu drama son verme zamanı geldi de geçiyor bile.
Denk güçler savaşı olarak tarif edilen ve bir gün birisinin diğer gün öbürünün yol aldığı alanların güya rejime karşı mücadele veren muhalif örgütler elinde değişip durduğu bu çatışmalar, bir an önce bitirilmelidir. Ajandasında Suriye'nin özgürleştirilmesi dışında bilgi notu bulunan tüm güçlere yapılan yardımlar sonlandırılıp hatta tasfiye edilip ÖSO çatısı altında toplanmaya mecbur kılınmalıdır. Esas olan Suriye'nin asabiyet kaynaklı bir hesaplaşma merkezi olmaktan çıkartılıp, insanların hür ve kardeşçe yaşadığı bir ülkeye dönüştürülmesidir.