“Halk daima doğruyu mu söyler?..”
Hep düşünmüş ve kendi kendime sormuşumdur; adına halk denilen, ortak düşünüp ortak kararlar alan, ortaklaşa uygulayan ve ortak tepki verebilen, topluca oturup kalkan, yiyen içen ve gerçekten doğruları, her zaman açıkça söyleyebilen, somut bir realite var mıdır? Sözlükler, “HALK”ı senin benim, Ali’nin Ahmet’in ve Ayşelerin meydana getirdiğinden bahsediyor. Yani, halk adı verilen ve doğrudan muhatap alınacak somut ve sabit bir nesnenin olmadığından ve asıl olanın halk adına, bireylerin tek tek muhatap alınması gerekliliğinden bahsediliyor.
Peki, adına halk denilen insanlarımız (esnaf, çiftçi, içşi, memur v.s.) teker teker konuştukları zaman herhangi bir konuda “Kara” dediği bir konuda, topluca konuştuğu zaman “Ak” diyebiliyorsa, bu davranışına göre “halk dürüst ve en iyisini bilen ve takdir eden” mi oluyor? Bu halk denilen şey; gerçekten her zaman en doğru olanı bilir ve söyler mi? ( Bugüne kadar olduğu gibi?) Öyleyse bu günkü durumuzun sebebi de bu halkın kendisidir ve bundan sonrasının müsebbibi de gene bu halk olacaktır diyebiliriz. Peki bu halkı oluşturan bireylerden bazıları kendi menfaatine gelince “halk değil birey” olabiliyor, işlerine gelincede “birey değil halk” oluveriyorlar. Bu bir yaman çelişki değil midir?. Mesela bu halk denen topluluğun bireyleri tek tek çok rahat siyasetçilerimiz için genelleme yaparak “siyasetçi dediğin üçkâğıtçı, dönek, şahsi menfaatini için halkı satar, sözüne güvenilmez, yarın ne yapacağı belli olmaz…” türünden ithamları çok rahat söylebiliyor ve ciddi bir tepki ile karşılaşmıyor. Peki, şu seçim sonuçlarından sonra bu ithamlara muhatap olan siyasetçilerden biride çıkıp halk için aynı şeyleri söyleyince ne oluyor. (Halk kendi menfaati için siyasetçiyi satıyor...) Bu türen duygularını ifade eden bir siyasetçi için tepkiler neden abartılarak çığ gibi büyüyor ki?.. Adam doğrumu söylüyor, yanlış mı, hiç durup düşünülmüyor bile. Yani bir konuda renk vermeyen siyasetçi “fırıldak” oluyor ama aynı hareketi halk yapınca, “marifet” mi oluyor? Bence bu konuda halk sayısal üstünlüğünü koz olarak kullanarak, kişisel üstünlüğe linç uyguluyor. (Zaten demokrasi denilen şey; sayısal üstünlüğün kişisel ve mantıksal üstünlüklere karşı galip sayılması değil midir?)
Ben bu konuda iktidar partisinin yada diğer partilerin aldıkları oy oranı hakkında iyi yada kötü yorum asla yapmıyorum. Benim dikkati çekmek istediğim konu, seçim öncesi halkın tavrı ve söylemleri ile sandık sonuçları arasındaki çelişkiye bakarak, her fırsatta siyasilere hakareti kendine hak sayan halka, -Acaba sizlerde en az o eleştirdiğiniz siyasiler kadar “fırıldak değimlisiniz?” desem banada mı linç uygularsınız, sözde! halk temsilcisi dalkavuklar, hodri meydan, buyurun tartışalım…
Bence şunun altının çizilmesi lazım ki; şu bizim halk; o eski halk değil. Günümüzün gelişen teknolojik haberleşme imkânlarının yaygınlaşması ile görülüyor ki halkımız, değme siyasetçiden daha iyi siyasetçi olmuş durumda. Hiç kimse artık çıkıp ta; bu halk garibandır, koyun gibi çektiğin yere gider edebiyatı yaparak, halk adına dalkavukluğa soyunmasın. Çünkü “Maymun gözünü açtı” misali halk bu işi öğrenmiş ve nerde, ne karşılığı neyi nasıl yapacağını çok iyi biliyor ve kimsenin kendini halkın avukatlığına soyunmasını da gerekli görmüyor. Yine aynı halk, gerektiğinde eskisi gibi masum ayaklarına yatmasınıda çok iyi biliyor, gerekirse (menfaatine göre) sözde gözü açık geçinen siyasetçilere dahi pabucu ters giydirmesini de biliyor. Peki, bu halkın bu gidişatı nereye, diye soruyorum ister istemez. Bu sorumu şu meşhur halkı oluşturan bireylere tek tek sorduğumda aldığım cevaplar hemen herkeste aynı; “Toplumumuz; yani halkımız genel anlamda gün gün kötüye gidiyor ve gitgide bozuluyoruz.” Yorum sizin… Bu seçimden, gazeteci gözüyle dikkate değer olarak, ben bu sonucu çıkardım. Diğer siyasi sonuçlar bence pek sürpriz olmadı.
ADAM GİBİ
Herkes kendine yakışanı yapar,
Layık olduğunuz gibi yönetilirsiniz.
HİKMETLİ SÖZLER
HİÇ KİMSE
Hiç kimse buyur etmedi beni
Bu dünyada hiç bir yere
Ama açtım kapıları tekmeleyerek
Bütün engelleri göğüsleyip yıkarak
Buyurun dediler o zaman incelikle
Buyur ettiler ve buyurdum
Elimden geldiğince görevimi yaptım
Gülümsedim hıçkırıklarımı boğarak
Sonunda kimsenin yorulmadığı denli yoruldum
Artık kapılar açık kalsın
Bundan sonra gireceklere
Şimdi dinlenmeye gidiyorum
Hoşcakal güzel dünyam..