Salı günü Vali Osman Aydın’ı saat 9.30 civarında aradım.
Vali Bey’in sekreteri hemen aktaracağını söyledi.
Öyle de oldu…
Önceki yazımda Başbakan Erdoğan’dan bir örnek vermiştim. Şimdi yine öyle yapayım.
Yine Prag dönüşü Erdoğan cep telefonunun sürekli açık olduğunu belirtiyor ve şöyle diyordu: “Üstelik bu telefon 24 saat açık. Gece yarısı bile arayanlar oluyor. ‘Alo ben Başbakan’ diyorum. Bazen inanmıyorlar. ‘Hakikaten başbakan mısınız?’ diye soruyorlar.”
Ne yalan söyleyeyim, Vali Bey’e böyle hızlıca ulaşabilmek derin bir memnuniyet uyandırdı bende.
Üstelik daha ‘merhaba’ faslından sonra geçenlerde yazmış olduğum ‘19 Mayıs İlköğretim Okulu’ ile ilgili yazıya temas ederek, “O konuda Milli Eğitim Müdürümüze talimat verdim. Olacak şey değil, biz kenar mahallelerimizde bile böyle sıkıntı içinde okul görmek istemezken şehrin orta yerinde böyle bir eğitim yuvası olacak iş değil. Gereken yapılacak” dedi.
Ben ilk memnuniyeti telefonla arar aramaz karşımda Vali Bey’i bularak yaşamışken, ikinci memnuniyeti yazdığım bir yazıya gösterdiği dikkatle yaşamış oldum.
Alakasını takip edeceğimizi ve memnuniyetimi ifade ettim.
***
O gün Vali Bey’le daha önce atamaları yapılan müdür ve müdür yardımcılarının Danıştay kararının ardından ‘eski görev yerlerine dönmeleri’ ile ilgili mevzuu konuştum. Bu konuda neler yapacaklarını sordum. Mesela Kocaeli Valisi Gökhan Sözer, yeni atama yapılıncaya kadar, söz konusu kişilerin görevlerini vekâleten yürüteceklerini beyan etmişti. Diğer pek çok ilde de uygulama bu yönde idi.
Vali Aydın, Danıştay’ın yönetmeliği tümden iptal ettiğini, uygulamanın bundan kaynaklandığını ve Milli Eğitim Müdürü Halil Şahin’in bu konuyla ilgili bir çalışma yürüttüğünü söyledi bana.
Bununla ilgili detayları önceki günkü gazetemizde okudunuz.
640 civarında Milli Eğitim mensubunun maruz kaldığı bir uygulama ile ilgili olarak Memleket Gazetesi Konya Valisi’ni, Milli Eğitim Müdürü’nü ve Eğitim Bir Sen Şube Başkanı’nı arayarak konuyu haberleştiriyor.
640 kişiyi ailelerini de hesaba katmak istediğinizde 4’le çarparsanız 2 bin 560 kişi ediyor. Bunların okullarındaki öğrenci ve öğretmenlerini de hesaba katarsanız –bu hadiseden etkileneceklerini düşünerek- ortaya çok ciddi rakamların çıkacağı muhakkak.
Yani 3-5 kişiyi ilgilendiren bir haber değil söz konusu olan.
Bunları şunun için yazıyorum.
Haberimiz üzerine Türk Eğitim-Sen Konya 1 Nolu Şube Başkanı Tanfer Ata bir açıklama gönderdi. Onu da dün gazetemizde yayımladık
Elbette ilgi alanı dolayısıyla bu konuda görüş bildirmesi gayet normal.
Fakat bu açıklamasına başlarken Tanfer Bey şöyle diyor:
“Gazetenizin “Eğitimi sıkıntıya düşüren karar” manşetiyle verdiği haber tek taraflı ve objektif olmayan bir tarzda verilmiştir.”
Tanfer Bey’in ‘tek taraflı ve objektif değil’ dediği haberde 3 muhatap kişi var. 3 kişiden sadece birisi, yani Latif Selvi Bey konuyla ilgili yol haritası çiziyor.
Vali Bey de, Milli Eğitim Müdürü Halil Şahin de, Danıştay’ın kararından bahsedip, uygulamanın bundan kaynaklandığını söylüyorlar.
Bir sendika başkanına yakışan şey, yapacağı açıklamaya herhangi bir etiket koymadan yapmasıdır. Yani, konu hakkındaki görüşlerini basın kuruluşunu ‘taraflısınız’ diye eleştirmesine gerek yok ki…
Sonuç itibariyle bu konu hakkında bir görüşü olması hasebiyle Sayın Tanfer Ata da bir tarafta yer almıyor mu?
Üstelik insanları bir tarafa iten de kendileri… Açıklamalarında bu ülkenin insanlarına ‘yandaş kayırmacılığı’ diye hitap eden bir zihniyet çok kötü bir taraftadır.
Ben Tanfer Bey’i de Latif Bey’i de bu ülkenin tarafında olan insanlar olarak görmek isterim. 640 tane adamı ‘karşı tarafa’ iten zihniyet ne kötü bir taraftır. Bu ülke 70 milyon değişik zihin yapısı ile hepimizindir.
Olmamız gereken ‘taraf’ da budur.