Birkaç ay evvel ‘kadınlarımız ve şeyhleri’ başlıklı bir yazı yazmıştım da olumlu-olumsuz pek çok eleştiri almıştım…
Epeydir görmediğim sevdiğim bir dost, ‘o yazını okudum, az bile demişsin’ dedikten sonra başladı anlatmaya…
Tanıdığım yüzlerce, belki binlerce sanayici arkadaşın yarıdan çoğu eşiyle anlaşamıyor ve mutluluğu dışarıda arıyor. Hanımlar evde tespih çekmekle meşgulken kocaları sevgilileriyle mutlu olmanın peşindeler. Hanımlarına verdikleri üç kuruşun kat katını sevgililerine harcıyorlar. Ama suçlu sabredemeyen erkeklerden daha çok, eşlerine alaka gösteremeyen kadınlardır, diyordu…
Yakından tanıdığı bir arkadaşından örnek verdi. Arkadaşı işten eve yorgun argın gelince hanımından bir güler yüz bekliyor, icabında kendisiyle ilgilenmesini ve mutlu etmesini bekliyor, ama ne gezer. Hanımı sürekli hocaannelerinden aldığı tespihatla meşgul. Evin içinde herif ayrı hanım ayrı bir dünyada yaşıyorlar. Dayanamayan adam bir gün eşine diyor ki ‘bu böyle gitmez. Benim ihtiyaçlarım var, kendini değiştirmezsen ben bir daha evlenirim’ diyor. Hanımı hiç önemsemeden ‘evlen’ diyor. Adamcağız bulup birini keyfine bakıyor, lakin ‘evlen’ deyiveren hanım başlıyor bu sefer entrikaya. Hayat çekilmez oluyor tabi…
Dostum sonra da “ben eşimi ve kızlarımı sohbete mohbete yollamıyorum. Hatta yasakladım. Çünkü sohbete giden kadınlar heriflerine avratlık yapmıyorlar” diyerek iddialı bir tespitte bulunuyordu. Hızını alamıyor ve bir başka önemli tespitte daha bulunuyordu. Boşanma nedenleri arasında ekonomik sıkıntıları en başta gösteren bilim adamlarına dokundurarak, “Hayır, boşanma nedeni ekonomik sıkıntılar değil, bilakis müreffeh bir hayat arzusudur. Yani kendi ayakları üzerinde duracağına inanan kadının herifinin sözünü dinlememesidir. Şayet ekonomik sıkıntılar baş boşanma nedeni olsaydı, çeşitli vakıf ve derneklerin evlendirdiği binlerce garibanın birkaç ay içerisinde evliliklerinin bitmesi gerekmez miydi? Bir istatistik veriyor, örneğin Mehir Vakfı kurulduğundan bu yana 9 binden fazla genci evlendirmiş. Tahmin edebileceğiniz gibi bu gençlerimizin ekonomik durumları en azından evlendikleri zaman iyi değildi. 10 bine yakın gençten bugün itibariyle boşanan sayısı sadece ve sadece ikiymiş. Onların da gerekçeleri ekonomik sayılmazmış…
Neticeye geldi dostum ve dedi ki, “Türk erkeği iyi yemek yapan, çok oruç tutan, bol namaz kılan, geceleri tespih çekip teheccüt namazı kılan değil, kendisini mutlu eden karı istiyor velev ki yemek yapmayı bilmesin…”
Bizi etrafta sessizce dinleyenlerin pek çoğu kendileri anlatılıyormuş gibi kafalarını sallarken ben dostumdan müsaade isteyip ayrıldım…
…
Yıllardır görmediğim bir başka arkadaş ziyaretime gelmişti. Şuradan buradan derken arkadaşımın yıllar önce severek evlendiği eşinden ayrıldığını ve başka biriyle yeni bir evlilik yaptığını öğrendim. Niye diye sordum, gözleri dolarak anlatmaya başladı:
Beni biliyorsun, mütevazi bir adamım. Yıllarca falan vakıfta öğrencilerle ilgilendim ve bir gün bana şu kızla evlen dediler. Çarşaflı birisiydi, Allah var beğendim ve evlendik. Bir süre sonra eşim çarşaftan vazgeçerek pardesü giymeye başladı ardından da evimiz şöyle olsun, şunu da isterim bunu da demeye başladı. İsteklerini yerine getiremeyince de babasının evine küstü gitti. Bir yıla yakın gelmedi ve neticesinde boşanma davası açtı. Severek evlenmemize rağmen ağlayarak boşandık. Şimdi o hala babasının yanında ve bir yerde çalışıyor, ben başka bir hanımla evlendim. Doğrusu mutluyum, ama ömür boyu atlatamayacağım bir burukluk var içimde, diyordu…
…
Hanım kardeşlerim hemen savunmaya geçip atıp tutmasınlar. Erkekler açısından durum gerçekten böyle ve her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Yani günümüz erkekleri sahabe gibi sabırlı değiller, bu bir gerçek, ama günümüz kadınları niye ısrarla onları test ederler onu anlamak imkânsız…