HASTALIĞIN BULAŞMADIĞI BİLGİSİ NEDEN ÖNEMLİ

Arif Köse /ey kavmim

Öyle büyük küresel bir oyun oynanıyor ki, bu konuda öyle ciddi baskılar var ki, gerçeği bilenler bile köşe bucak saklanıp ceza yememek, makamından dünyalıklarından olmamak, toplum tarafından itibarsızlaştırılmamak için gerçekleri haykıramıyor. Haykıranların da ya sesi duyulmuyor ya deli yerine konuluyor ya da Canan Karatay gibi eli eteği çektiriliyor televizyonlardan. Farkında mısınız, artık kendisini ekranlarda göremez olduk, neden acaba?

Son konuşmalarında Covid ya da Corona her ne karın ağrısıysa bunun bir viral enfeksiyon yani grip çeşidi olduğunu, birilerinin bunu çok çok çok abarttığını, korkulacak bir şey olmadığını, D vitamininin bu konuda çok önemli olduğunu, kelle paça yememiz gerektiğini, virüslerin alkali ortamda öldüğünü ve alınacak basit tedbirlerle bu işin üstesinden gelinebileceğini söylemişti. Sonuçta artık kendisini eskisi gibi sık göremiyoruz ekranlarda.

Ama karşımızda çok büyük bir koro var. Davulcusundan piyanistine kadar hepsi aynı notaları çalıyor ve çıkan ses tüm dünyayı ürkütüyor. Başlangıçta yolda yürürken yere yığılıp ölen insanları, sedye üzerinde kuş gibi çırpınanları göstermişlerdi bize ve bu ihtişamlı giriş hepimizin tüylerini diken diken etmeye yetmişti ardından da aynı besteyi dinletmeye devam ettiler, hala da ediyorlar.

“Corona geldi, covid gitti, maske tak yoksa ölürsün, dükkanı kapat, anneannenin elini öpme yoksa ölümüne sebep olursun, süper taşıyıcı çocuklar, kağıt bardaktan çay iç, tokalaşma, sarılma….” Ağzıma mı garezin var kardeşim! İddianıza göre gözden de giriyor bu virüs, neden bir Allah’ın kulu çıkıp “gözlük de takın” demiyor da hep bir ağızdan 24 saat maske takmamızı söylüyorsunuz? Derdiniz ne sizin?

Yok mu kardeşim corona olan etrafınızda? Ne oluyor? Evde 14 gün yatıyorlar ve bittiğine dair test bile yapılmadan geri topluma karışıyorlar değil mi? Corona testi pozitif çıkıp 14 gün evde duran ve sadece soğan sarımsakla sağlığına kavuşanları tanıyorum. Dünyanın en kalabalık ülkesi ve virüsün çıktığı yer olan Çin'de bitti bu hastalık, nasıl bir hokus pokustur bu? İran’ın en stratejik şehrinde çok bağlantısız bir şekilde çıktı ve yayıldı bu hastalık, ne alakadır? İtalya’daki virüsün, İran’daki virüsün, Çin’deki virüsün aynı virüs olmadığını iddia eden ama sesleri o koro tarafından bastırılan onlarca ciddi insan hayal aleminde mi yaşıyor?

Devletimiz de bilerek ya da bilmeyerek bu oyuna geliyor ne yazık ki. “Şu yaştakiler şu saatte dışarı çıkamaz, lokantalar kapalı, sokağa çıkma yasakları, maske zorunluluğu, HES kodsuz otobüse bile binememeler…” farkında değil misiniz, ekonomimizi çökertmeye çalışıyorlar. 21.59’da bulaşmayan virüsün 22.01’de bulaşmaya başlaması kadar komik bir düşünceyi nasıl sorgulamadan kabullenebiliyoruz?

Dönemin tağutları, şeytanın kulları saldıkları bu küresel korkuyla herkesi emirlerine amade köleler yapmaya çalışıyorlar ve hazırladıkları daha büyük bir planın ilk basamaklarını corona ile başarılı bir şekilde attılar. Basit bir viral enfeksiyonu bize ölüm kalım meselesi yaptılar.

Karşılarında da hiçbir sesi istemiyorlar. Corona aleyhine söylenen her sözü youtube’dan instagrama kadar her yerden siliyorlar, engelliyorlar. Dünya Sağlık Örgütü adı altında kurdukları profesyonel oluşum aracılığıyla tüm dünyanın hayrını !!! istiyor bu küresel çete. Bill Gates isimli hayırsever !!! de mal varlığıyla destekliyor bu insani !!! çalışmaları.

Şunu unutmayın ey kavmim:

Eğer o insanlar size bedava bir şey veriyorsa bunun altında mutlaka “kaşıkla verip kepçeyle almak” politikası vardır. Bir otomobilin vidasını bile size ücretsiz vermeyen bu adamlar neden facebook, whatsapp, instagram, youtube, e-mail vb. gibi imkanları ücretsiz veriyorlar, hiç düşündünüz mü?

Avel avel oraya nasıl da teslim olduk? Kimi şuh pozlarını oraya koyarak erkek ve kız tavlamak kadar karaktersiz bir tavrın içine girerken kimi de ben de dahil orada silahşörlük yapmaya soyundu. En nihayetinde de adamlar kırk yıl uğraşsalar elde edemeyecekleri istihbarat ve bilgiyi toplayıverdiler.

Şimdi suratımızdaki en küçük sivilceden çoluk çocuk hepimizin karakterine kadar her bilgiyi ellerinde tutuyorlar. Ses örneğimizden parmak izimize kadar da aldılar telefon dediğimiz alet sayesinde. Merak etmeyin insan çabası değil bu akıl. Hocaları iblis aleyhillane ama yapacak bir şey yok, sonuçta hepimizin karşısındalar ve değişik fikir akımları ileri sürerek yok edemedikleri “din olgusunu, Allah inancını” bu kez hepimizi bildiğiniz bilimkurgu filmlerindeki androidlere çevirerek yok etmek istiyorlar. Böylece şeytan, Allah’a karşı verdiği sözde savaşı kazanmış olacak, yeryüzünde Hristiyanından Müslümanına kadar Allah’a inanan bir kul bile kalmayacak.

O modern tağutlar şimdi aşı diyecekler, zorunlu kılacaklar, tarihte ilk kez teknolojik gelişmelerle hazırlanan ve ne karın ağrısı olduğu belli olmayan mRNA aşılarını bize bir kez de değil birkaç kez verecekler, ardından da bileklikti çipti derken modern maymunlara çeviriverecekler hepimizi.

Bütün bu tezgâhın altında ise çok basit bir körlük yatıyor Müslüman toplum açısından: “Hastalık sirayet etmez”

Söyleyen kim? Ben değilim. Alemlerin Rabbi olan Allah’ın Elçisi Muhammed aleyhisselam. Durun hepsini toparlayalım:

Abdullah b. Ömer’den Hz. Peygamber’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Hastalığın bulaşması yoktur, kuşlarda uğursuzluk yoktur, baykuş ve ukey (ötmesi ve konmasında) uğursuzluk yoktur”. Bir Arabi ayağa kalkarak: “Ya Resulullah! Sen hastalığın bulaşması yoktur buyurdun ama uyuz olan bir devenin deve sürüsünün tümünü uyuz ettiğini gördün mü (buna ne dersin)?” dedi. Bunun üzerine Peygamber: “O (onların uyuz edilmeleri) kaderdir. Yoksa ilk deveyi kim uyuz etti?” buyurdu” (İbn Mace, Ebu Abdillah Muhammed b. Yezid Mace el-Kazvini, es-Sünen, tahk.: Halil Me’mun Şiha, Daru’l Ma’rife, Beyrut 1996, Sünne 10; Tıb 43)

“Ne sirayet (bulaşma), ne de uğursuzluk vardır.” (Buhari, Tıbb 44; Müslim, Selam 113, (2224); Ebu Davud, Tıbb 24, (3916); Tirmizi, Siyer 47, (1615) )

“İbn-i Mes'ud (r.a.) anlatıyor: "Resulullah (birgün) aramızda doğrulup:

"(Hastalık nev'inden) hiçbir şey hiçbir şeye sirayet etmez!" buyurmuşlardı ki bir bedevi:

"Ey Allah’ın Resulü! Nasıl olur? Bir deve sürüsüne, kuyruğu ile hasefesini uyuzlamış bir deve gelince hepsini uyuzlu yapar!" dedi. Peygamberimiz:

"Pekâlâ, birincisini kim uyuzladı? Ne sirayet, ne safer (inancinizda hakikat) vardır. Şurası muhakkak ki, Allah her nefsi yaratmış, onun hayatını, ölümünü, rızkını ve uğrayacağı musibetlerini yazmıştır." (Tirmizi, Kader 9, (2144) )

“Resulullah, Usfan’dan geçerken cüzzamlılarla karşılaşınca hızlıca yürümeye başladı: “Eğer hastalıklardan bulaşıcı bir hastalık olsaydı, o da bu hastalık olurdu” dedi. (El-Metalib ul-Aliye, C.2. H.no:2451)

Cabir (r.a.)’dan rivayet olunduğuna göre:

Resulullah, bir cüzzamlının elini tutarak onu kendi (eli) ile birlikte yemek kabına koymuş ve: “Allah’a güvenerek (benimle birlikte) ye, ben de Allah’a güveniyorum” demiştir. (Ebu Davud, 3925 no’lu hadis)

Cübbelisinden cübbesizine bugün herkes bu hadisleri görmezden geliyor ve bu körlük bizi küresel çetenin hepimizi toptan etkileyecek olan planının kucağına atıveriyor.

Ey kavmim, bu hadislerin karşısında gibi görünen diğer hadislerin hiçbirinde “hastalık bulaşır” demiyor, sadece hadise bakıp insanlar bu yorumu yapıyor ve o hadislerle ilgili araştırma yaparsanız bunların hepsini görebilirsiniz.

Ey kavmim, bilim ve tıp dünyasını gelişmesini bitirmiş değildir. Bilimciler daha dün “dünya yuvarlaktır, güneşin etrafında dönüyor” diyen adamı öldürüyorlardı, doktorlar daha yakın zamana kadar hayvansal yağları yemeyin, kuyruk yağından uzak durun diyorlardı.

Bugün bile insanlara şeker, tuz ve unu kestirerek hata ediyorlar, verdikleri çoğu ilaçla hata ediyorlar, hangi ilacın bir hastalığı ebedi iyileştirdiğini gördünüz siz? Kaç hastalığa kesin tedavi bulunduğunu duydunuz?

Din ise tamamlanmıştır. Allah ve Resulü söyleyeceklerini söylemiş, bitirmişlerdir ve konumuzla ilgili söylenen söz hastalığın bulaşmadığıdır.

Şeytan aklınıza sorular getirebilir. Diyebilirsiniz ki: “O halde nasıl oluyor da coronalı bir kişi ile aynı ortamda bulunan diğer kişiler de hastalanıyor?”

Kardeşim senin sorduğun bu sorunun aynısını adam da Peygamberimize sormuş: “O zaman niye uyuz deve sağlam develerin arasına girince hepsini uyuz ediyor?” diye.

Ama Peygamberimiz “haklısın, bak ben bunu düşünememiştim, demek ki hastalık bulaşıyormuş” demiyor, aç yukarıyı tekrar oku.

Hasılı, tüm dünyayı aşılamak ve ardından belki çiplemek isteyen şeytana kul küresel bir tağuti çete var karşımızda ve ellerindeki en büyük koz kendi icatları olan bir virüs ve bu virüsün bulaşıcılığı, öldürücülüğü.

Sizi bilmem ama benim elimde de Peygamberimden gelen bir haber var ve ben ne hastalığın bulaştığına inanıyorum ne de bu korkuyla alınan ekonomiye zarar verecek, insan psikolojisini bozacak tedbirlerin gerekliliğine. O adamların bulduğu hiçbir aşıyı da vurunmak gibi bir niyetim yok. Hastalığa yakalanan onca insan var etrafımda, onlara ne oldu ya da ne oluyor ki ben daha 3. fazı tamamlanmadığı halde sipariş edilmiş, yan etkileri henüz tam araştırılmamış, son teknoloji ürünü yeni nesil aşıyı vurunacağım?

Hastalık kaderdir, Allah takdir ettiyse dağ başında yalnız olsak ta hasta oluruz, hasta kişinin sağlıklı kişilerin yanına gitmesi uygun değildir, hasta ziyareti ilk 3 günden sonradır ve şifayı veren Allah’tır. Olay bu kadar basit.

Sarımsak, soğan, bal, polen, propolis, D vitamini, zerdeçal, kekik, yoğurt, güneş ışığı… istiyorsanız korunmak için zahiri sebeplerdir.

Batını sebepler ise sadaka, tövbe-istiğfar, günah işlemekten kaçınmak ve günah işleyenleri uyarıp sakındırmaktır (emr-i bil maruf, nehyi anil münker).

Allah’a emanet olun.

                                                                                                      İletişim: eykavmim@hotmail.com

Yorum Yap
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.