İslâm Sanatı’nda emsalsiz yeri bulunan Hüsn-i Hat Sanatı’nı tavsif için: “Kur’an-ı Kerim Mekke’de nâzil oldu, Mısır’da okundu ve İstanbul’da yazıldı.” Fikri İslâm Sanatı çevrelerinde genel bir kanaat halindedir. Kur’an-ı Kerim Mekke’de nâzil olduğu gerçeğinin yanı sıra en güzel okuyucuları da Mısır’dan çıkmış ve Hat Sanatı’nın en mâhir ve meşhur ustaları ise İstanbul’da yetişmiştir.
İstanbul gerek kütüphanelerindeki ve arşivlerindeki sayısız yazma eserleri, arşiv bilgileri ve gerekse yüzlerce mimari eserlerindeki göze çarpan, gönülleri dolduran enfes tezyînat ve kitabelerindeki hat tezâhürü ile mükemmel ve örnek bir hat meşheri sergilemek durumundadır.
Söz buraya gelince Türkler’in Hat Sanatı’ndaki önemli yerini, maddeler halinde şöylece özetleyebiliriz:
- Türkler kendinden önceki milletlerin bulup kullandığı hat türlerini almış ve onlara en iyi şekli vermiş ve mükemmelleştirmişlerdir.
- Bununla kalmamışlar, bilinen ve kullanılan hat türlerine yeni türler de ilâve etmişlerdir. Rikâ, Divânî, Siyâkat, Gubâri gibi türler bunlardandır.
- Hüsn-i Hat Sanatı’na dair en ilmî ve ilk eserleri Türkler kaleme almışlardır. Mizan’ül Hat, Hat ve Hattatan, Menâkıb-i Hünerverân bunlardandır. Bu eserler bugün de bütün dünyada Hat Sanatı’nın ana kaynakları olarak kullanılmaktadırlar.
- Hat Sanatı’nı en meşhur, en büyük sanatkârlarını Türkler yetiştirip armağan etmişlerdir. Yakut-ı Mutasâmi, Amasyalı Şeyh Hamdullah, Kadı-asker Mustafa İzzet Efendi, Ahmet Karahisarî, Yesârî, Yesârî-zâde bunlardan akla ilk gelen meşhur sanatkârlardır. Bu zevat bugün de üslupları bıraktıkları eserlerde ve yetiştirdikleri talebelerde devam etmektedir.
Türkleri Hat Sanatı’ndaki, maharet ve şöhretleri bugün de etkinliklerini sürdürmektir. Türk hattatların açtığı çığır onları takip ve taklit eden öğrenciler sayesinde yeni yeni eserler vücud bulmakta ve bu sanatın bayrağı nesilden nesile dalgalanarak devam etmektedir. Yıllardan beri “İRCİCA” tarafından yapılagelmekte olan hat yarışmalarında enfes eserleriyle birinciliği ve üstün başarılarıyla ödülleri alan hattatların hemen hepsi de Türker’dir.
Çağımızın en büyük hattatların başında Hamit AYTAÇ gelir. Vefatını takiben ne hikmetse Hat Sanatı, yeni yetişen pek çok bay ve bayan genç hattatların elinde büyük bir alaka ve şahlanış kazanmıştır. Hamit Hoca toprağa sırlanılmış, yurt toprağı feyiz ve bereketiyle pek çok ve gayet başarılı genç hattatlar yetişmiştir. Mâzide yaşanılan dar ve sıkıntılı yıllar sebebi ile bu nârin ve nâzenin sanat gelişme ve genişleme fırsatını bulamamıştır. Son yıllarda ise, tanınan ve sağlanılan ferahlı destekler, imkân ve fırsatlar sayesinde yurdun dört bir tarafında yaşamını sürdürmektedir. Bugün yurdumuzda birçok hat üstâdı özel derslerle talebeler yetiştirmektedirler. Birçok resmî ve özel kurum ve kuruluşlar açtıkları kurslarda, derslerde talebe yetiştirmektedirler. Lise, Enstitü ve pek çok fakültede bu dersler büyük alâka görmektedir. Kültür Bakanlığı açtığı yarışmalarda hat ustalarını maddeten ve manen ödüllendirmektedir. Yeni yapılan camiler, genç hattatlarımızın eliyle nefis hat örnekleriyle bezenmektedir. Hat Sanatı’nda “Sanatta Yeterlilik” kazanarak doçent, profesör olan birçok hat sanatkârı üniversitelerimizde bu mübarek sanatı genç nesillere sunmaktadırlar.
Türk tarihinde nice padişahların ve vâlide sultanların hat meşkederek nefis eserler verdiğini biliyoruz. Bunların birçoğu ustaya mürekkep hokkası tutma nezâket ve hayranlığını göstererek feyz almışlardır.