Hala, o eski mahallelerinde, o eski evlerde, “Eski Konya Kadınları”ndan “el almış” kadınlar yapar; TÜRÜM TÜRÜM KONYA ekmeklerini…
Mübarek bir Konya annesinin, sıcak ve terden kızarmış yüzünü ateşe siper ederek, elindeki kalın bezle, TANDIRDAN ÇEKTİĞİ EKMEĞİN kokusu gibi nefis bir koku var mı, bilmem?
Şimdilerde hiç yediğinizi sanmıyoru; hiç değilse çocukluğunuzda, tandırdan yeni çekilmiş, buğusu üstünde taze ekmeğe zeytini katık etmişinizdir. Ya da, “bir topak tuluk piyniri” ile, taze ekmek. Canınız çekti değil mi? Eğer, “ESKİ KONYA”da olsaydınız; “-Ne de olsa erkek çocuğu haya; belki bir yanı şişer” diyerek, koltuğunuzun altına tutuştururlardı; bir tane.
Eski Konya’da “EKMEK AZİZ”dir; üstüne basılmaz. Ayakta ekmek yiyene; “-Oturda yi; ayakta yirsen diz kapağına gider” denir. Yolda bulunan ekmekler, saygılı bir tavırla, yerden alınır, koyacak güzel bir yer yoksa, pisiler bulsun da yesin diye, bir duvar kovuğuna konur. Yer sofrasının çevresine, “asker biçimi” yirmi kişinin oturduğu evlerde, ekmeği ufalaya ufalaya yiyen çocuklar uyarılır; “-Dökmeden yi gız, ya değilse o ekmek ufaklarının sayısı kadar çocuğun olur” denir.
-Ekmek yapılacağı gün, sabah namazı kalkan gelinler. “Cavır cavır iden gayınna”nın gözetiminde, çam ağacından tahta teknelerde yumruklaya yumruklaya yoğurulan hamurlar. Yavşam, kesmik, kemre ateşiyle; kızıla kesmiş toprak tandır duvarlarına vurulan, üstü bol çörekotu ekilmiş ekmekler.
-O tandırların duvarlarından akıp giden, külde pişen “Düşme”nin yanıksı tadı hangi fabrika ekmeğinde olabilir ki? Acaba; o tarif edilmez lezzetteki düşmeye, o yanıksı tadı, o türüm türüm kokuyu, yakıt olarak kullanılan kokulu otlar mı verirdi ki?
-Sevgili Konya’da EKMEK başlı başına bir kültür. Uluırmak’ta, Sedirler’de, Biççimez’de, Alavardı’da, “ahırlı-samanlıklı evler”deki fırınlarda pişen ekmekler de bir alem… Açık kahverenginin en güzel tonunda fırın ekmekleri olduğu gibi; “Boz ekmekler” de pişirilir, bu fırınlarda. Katığa hacet bırakmayan, üstü pütür pütür uğralı boz ekmekler.
-Siz de biliyorsunuz değil mi; Konya’da “-Haydi yemek yiyelim” denmez. “-Hadi ekmek yiyelim” denir. Eski Konya insanlarını yüzyıllardan yüzyıllara taşıyan en önemli, bulunabilecek yiyecek “ekmek”tir. Ekmek, bu topraklarda “DİNİN DİREĞİ” olarak tanımlanır.
“-Allah’ım eksikliğini göstermesin” dualarıyla, yere düşen bir parça ekmek öpülüp başa konulur.
-Ekmek, Konya’da çoğu yemeklerin de maddesidir. Zerresi boşa gitmez. Bayatlayan ekmek, dilim dilim doğranır, iyi öldürülmüş bol soğanla, peynirle “SÜNDÜRME” yapılır. “TİRİT” yapılır.
Bakın, en iyisi mi, ben burada anlatmayayım da siz bir bilene sorun, bu ekmekle yapılan Konya yemeklerini. Bileni bulursanız eğer, üç-beş tandır ekmeği tedarik edin, yaptırın, bu yemekleri.
Sizin hatırınız için sayıyorum: SÜNDÜRME, PAÇA TİRİDİ, EKMEK UMMASI, EKMEK SALMASI…
-“Ekmek salması” için Kurban Bayramı’nı beklerseniz daha iyi olur. Kuşbaşı kavurmanın kendi yağında fokur fokur kaynadığı “guşane”ye, dilim dilim bayat tandır ekmeğini salın. Süzün yağını. Bir bakır sahana tepeleme doldurduğunuz kavurmanın üstüne ekmek salmaları. Eminim, hatırlattığım için hayır dua edeceksiniz bana.
-Az kalsın unutuyordum. Eski Konya’da pek bir şeyler yemeyen, iştahsız, “mirit” Konya çocuklarına “KEDİ TİRİDİ” pişirilirdi. Bir şeyler yemeye yanaşmayan o sıska, “mirit” çocuk; canavar kesilirdi adeta, “Kedi tiridi” yerken.
-Sizi görür gibi oluyorum. Yukarıda, iki cümlede geçen “mirit” sözcüğü nedir acaba? Diye sorar gibisiniz. Vallahi siz de çok oluyorsunuz; “GONCALIYA”yı da tümden unutmuşsunuz. “GONCALIYA”yı unutan zıttama gidiyor. İnadına söylemeyeceğin anlamını işte. Sorun, öğrenin, canım.
-O, “akınlarda çocuklar gibi şen” olduğumuz yıllarda, bilhassa ve bilhassa “Fenni Fırın”ın ekmekleri ya “HAS EKMEK”, ya da “ÇARŞI EKMEĞİ” diye anılırdı. Köyden şehre inenler, evlerindeki ev ekmeğinden bıkanlar; “-Has ekmek gatık istemez” diye diye, Fenni Fırın’ın ekmeğine yumulurlardı. Öyle ya, “Bal yiyen baldan usanır” demişler. Bizler bugün tandır ekmeğine hasretiz; eski Konyalı da has ekmeğe hasretti.
-Kenar mahallelerin “Kara fırın”larına hala, torbalarla un verilir, eve ekmek yapılsın diye. Bir işçilik parası alınır, nasıl un vermişseniz ona göre, size bir çuval ekmek yapılıp verilir. Eski ekmeklerimiz için, isterseniz bu yolu seçin; kalmışsa eğer, bir “Esgi epbab”tan üç-beş tandır ekmeği isteyin.
-O eski günlerimiz, o eski ekmeklerimiz. “Akif paşa”, “Hakimiyet”, ya da, “Kız tatbikat Okulu”ndan kurt gibi acıkmış olarak eve dönüşlerinizi hatırlayın. Ayına göre, mevsimine göre; gök soğanın, top yumurtanın, bir topak tuluk piynirinin eşliğinde yediğiniz taze ev ekmekleri. “HAYALİ BİLE CİHAN DEĞER” DEĞİL Mİ?