Hazreti Mevlana rant malzemesi mi yapıldı? TYB Konya panelinde çarpıcı tespitler

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi tarafından düzenlenen 'Mevlânâ-Mevlevîlik Algı ve Anlatıları' konulu panelde Hazreti Mevlana'dan rahatsızlık duyanların her dönemde var olduğu vurgulanarak, Mevlana ve 'sema'nın rant malzemesi yapıldığı aktarıldı

Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Konya Şubesi’nin düzenlediği panelde Prof. Dr. Hayri Kaplan, Prof. Dr. Secaattin Tural, Prof. Dr. Ali Temizel, Prof. Dr. Ahmet Tarhan, Dr. Hülya Uzun “Vuslatın 749. Yıl dönümünde Mevlânâ-Mevlevîlik Algı ve Anlatıları” konusunu anlattı. Program sosyal medya kanallarında da canlı yayınlandı.

Doç. Dr. Nuri Şimşekler, "Yataktan kalkıp padişahın meclisine varmaktır ölüm.", "Canı sen aldıktan sonra şeker gibi gelir ölüm bize, sana kavuşma olduktan sonra candan da tatlıdır ölüm bize" sözleriyle açılışı yaptı.

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şube Başkanı Ahmet Köseoğlu, TYB olarak 22 yıldır yıl boyunca program yaptıklarına dikkat çekti. Hz. Mevlana’yı da her yıl andıklarını ifade eden Köseoğlu, “Biz ayırmak içi gelmedik, birleştirmek için geldik’ sözünden esinlenerek bizler de aynı desturla hareket ediyoruz. Geldiğiniz için sizlere çok teşekkür ediyorum” dedi.

Doç. Dr. Nuri Şimşekler’in oturum başkanlığındaki panelin açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu dün olduğu gibi bugün de Hz. Mevlânâ'nın varlığından rahatsızlık duyanların olduğuna vurgu yaptı.

Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu, “Hz. Mevlânâ’nın Anadolu’daki varlığını benimsememeye çalışan bazı arkadaşlarımız ‘Hz. Mevlânâ Türkçe bilmezdi Türkleri sevmezdi…’ gibi cümleler ifade eder. Bir de ‘Anadolu’da iki farklı çevre varmış, birisi Fars kültürü çevresi, diğeri Türk kültürü çevresiymiş. Hz Mevlânâ ve Konya Fars kültürünü temsil ediyormuş” derler. Bunlar tamamen uydurmacadır. Modern dönemin parçalama, aykırı bakma düşüncesinden kaynaklanıyor” diye konuştu

Panelistlerden Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Hayri Kaplan düşünce özgürlüğü adı altında Hz. Pîr’in Yalan yanlış sözlerle zan altında tutulduğuna vurgu yaptığı konuşmasında, “Çıkıp, tarihi şahsiyetlerden herhangi biri hakkında ‘Efendim, ben halk arasında şöyle şeyler duydum’ diyerek onları ‘Gerçeği şöyleymiş, ne kadar kötü’ diyerek bizim kalplerimize taht kuran Mevlânâ hakkında maalesef böyle yıkıcı tahrip edici çalışmalar yapıyorlar. Şundan emin olun; yaklaşık on küsur senedir bir kişinin Mevlânâ aleyhinde ortaya attığı iddiaları ilmi yönden incelemeye aldım. Bu kişinin belirttiği kaynakları gözden geçirdim. Sonuç olarak tek bir kişinin bizim kalbimizde taht kuran Mevlânâ hakkında ne kadar tahribat yapabileceği örneklerini bir çalışmamda ortaya koydum” ifadelerini kullandı.

Selçuk Üniversitesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Ali Temizel de Mevlânâ’ya ait olduğu iddia edilen sözlere şöyle açıklık getirdi: “Ticari pazar olan yedi öğüt Mevlânâ’nın eserlerinde yer almamaktadır. Fakat bu yedi öğüdün içeriği, Mevlânâ’nın eserinde yer alır. Ancak cümleler aynı şekilde değildir.”

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Secaattin Tural ise, “Divan edebiyatında herkesin kabul ettiği bir Mevlevilik algısı biraz hümanist değerlerin temsili anlamında alternatif bir din anlayışı olarak görülüp sorasında popüler kültür döneminde polisiye merak duygusuna evrilmiş, sonra ölmek öldürmek, aşk gibi konularda iç gıcıklayan duygusu hoşa gidip 2007 yılının Mevlânâ yılı olmasıyla rant amaçlı romanlar yazılmıştır” dedi.

Selçuk Üniversitesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Ahmet Tarhan ise konuşmasında kültür endüstrisi açısından Mevlevilik ve Semâ’ın algısını incelediği araştırmalara yer verirken şunları söyledi: “Mevleviliğin temel ritüellerine ilişkin soruya yönelik ortaya konulan görüşlerin tamamına yakını Semâ’ın en temel ritüel olduğunu ortaya koymaktadır. Mevleviliğin seçkin bir kültür unsuru olup olmadığına ilişkin görüşler değerlendirildiğinde; Mevleviliğin seçkin ve kentli bir kültür olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Mevleviliğin en temel ritüeli olan Semâ’ın günümüzdeki icra ediliş biçimine ilişkin görüşler; ticari kaygılarla, denetimden uzak, manevi boyutunun yok sayılarak, bir gösteri unsuru haline dönüştürülerek icra edilişinin uygun olmadığına ve Semâ’ın özüne zarar verdiğine odaklanmaktadır.”

ADÜ Devlet Konservatuvarı Öğr. Üyesi Dr. Hülya Uzun’da, Mevlevî semâının günümüzdeki uygulamalarının ne derece yozlaştığını görsellerle destekleyerek şöyle anlattı:

“Son yıllarda Tasavvuf müziğindeki değişimler ve farklılaşmaların etkisi Mevlevî semâına da yansımış, Mevlevî semâsına ilgi artmış ve birçok alanda görülmeye başlamıştır. Semâ ekonomik, politik ve kültürel boyutlarıyla yeniden üretilerek popüler kültürün tüketim metaına dönüşmüş, yapılan kısa programlarda eğlence, dinlence mekânlarında gösteri olarak sergilenmeye başlamıştır. Bu nedenle ilahiler veya dini içerikli sözleri olan şarkılar eşliğinde yapılan semâlar, gerçek amacından çıkmış, kliplerde, tasavvuf müziği konserlerinde semâzenler, dansçıların yerini almış; anaokulu ve ilkokullarda yılsonu gösterilerinde; esasen zikir amacıyla yapılan semâın, “danssal bir öğe” olarak kabul görmesine, neden olmuştur.”

TEŞEKKÜR PLAKETİ VE BERAATI

Hz. Mevlana'nın 22. kuşak torunu Esin Çelebi, Faruk Çelebi, 23. kuşak torunu Celal Çelebi , Milletvekili Ahmet Sorgun, TYB Konya Şubesi Başkanı Ahmet Köseoğlu, TYB Konya Şube Başkan Vekili Ahmet Çaycı, TYB Konya Yönetim Kurulu üyelerimiz Salih Sedat Ersöz ve Ömer Lütfi Ersöz, Prof. Dr. Yaşar Kaltakçı ve İl Halk Kütüphanesi Müdürü Barış Başoğlu Konuşmacılara katılım beratı ve Çini Plaketlerini takdim ettiler.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.