Dünya tarihi kabaca bir incelendiğinde, Türk ve Türklerin olmadığı bir siyaset ve devlet tarihini göremeyiz! Dünya tarihinde Türkler olmasa idi, devlet ve siyaset tarihi de olamaz mıydı?! Avrupalı devlet adamları ve tarihçilerin Türkleri Dünya tarihinden çıkaracak olursanız, geriye zaten hiçbir şey kalmayacaktır, ifadelerinin çok manidar olduğunu düşünüyorum! Türk kelime ve kavram olarak; burada ırkçı bir yapı, düşünce ve zihniyetten kesinlikle dem vurmuyoruz! Türk ve Türklük kavramı ile dünyaya ve tüm insanlığa da model olmuş; Türk bakışı, Türk zihniyeti, Türk adaleti, Türk hakkaniyeti ve medeniyetini ifade etmeye çalışıyoruz! İstanbul’un fethinin akabinde, burada yaşayan ve sıkıntılar da çekmekte olan gayri Müslim vatandaşların şu ifadelerinin de çok dikkate değer ve mezkûr Türk bakışı ve Türk düşünce sistematiği açısından bir model olduğu kanaatindeyim. Nedir o zikredilen; ‘Başımızda kardinal külahı görmektense, Osmanlı sarığı görmeyi arzu ederiz’ cümlesinde olduğu gibi! Bu ifade ile Osmanlının ne kadar hoş görü sahibi, adaletli ve hakkaniyet çerçevesinde tebaasına muamele yaptığının da bir belgesi ve kanıtıdır!
Türkiye Devleti ve millet olarak, Anadolu topraklarına geldiğimiz tarihten itibaren sürekli olarak küresel sistem, küresel baronlar ve yerli işbirlikçilerinin hedef tahtasında bulunuyoruz? Neden? Haçlı seferleri ile doğrudan bir şekilde başlayan süreç, günümüzde asimetrik veya örtülü olarak devam etmektedir! Doğrudan bu asil millet ile savaşamayanlar, içimizde ve bölgemizde kurmuş oldukları terör örgütleri üzerinden, bu aziz topraklardaki asil vatandaşlarımızın devletine, milletine, kadim medeniyet ve tarihine karşı olan vakarı ve duruşuna sadece zarar vermeye çalışmaktalar! Haçlı seferleri hani bitmişti ve tarih olmuştu! Haçlı seferleri hiçbir zaman bitmeyecek ve durmayacaktır! Ne zamana kadar? Anadolu medeniyet bakışı ve zihniyeti tamamen teslim alınıncaya kadar! Anadolu zihniyeti, kadim medeniyet ve bakışı tamamen yok edilinceye kadar, bu hain seferler devam edecektir! Başarabilirler mi? Mümkün olabilir mi? Sadece ve sadece bu asil milletin şahlanışını geciktirebilirler, öteleyebilirler ama kesinlikle durduramazlar!
1990’lı yıllar, Berlin Duvarı yıkılmış, iki Almanya birleşmiş ve Küresel güç konumundaki Sovyetler birliği dağılmış, karşımıza dünya hegemonyal konumda sadece ABD’nin olduğu günlerdeyiz! ABD’nin bu küresel hegemonyasının devamlılığı ve sürdürülebilirliği noktasındaki stratejistlerin öngörülerine kabaca bir bakalım! Avrupa, ABD’nin rakibi olabilir mi? Olamaz! Çünkü Avrupa gerçek anlamda bir birlik oluşturamaz! Japonya, ABD’nin rakibi olabilir mi? Olamaz! Çünkü her ne kadar Japonya küresel bir ekonomik güç ise de, bu gücü destekleyen küresel askeri bir güce sahip değildir. Çin ABD’nin rakibi olabilir mi? Olamaz! Çünkü Konfüçyüzmün etkisinde olan Çin, komünist bir yönetime sahip, rakip olabilmesi için Konfüçyüzmü canlandırmasına bağlıdır, bu da mümkün görünmüyor! İslâm hilâlinde ne gibi gelişmeler olur, bu dünyadan bir rakip çıkar mı? Çıkmaz, çıkamaz! Çünkü İslâm dünyası geniş bir coğrafya üzerine dağılmış vaziyette ve onlara liderlik yapacak ülke de gözükmüyor. Araplar bir birlik oluşturabilir mi? Oluşturamazlar! Mümkün değil! Çünkü Araplar arasındaki ‘’ihtilafları canlı tuttuğumuz sürece’’ Arapların ABD’ye rakip olacak şekilde bir birlik oluşturmaları da ihtimal değildir! İslâm dünyasına liderlik yapabilecek ülkeler; İran, Pakistan, Endonezya, Mısır ve Türkiye’dir. İran mezhepsel duruşu itibariyle, diğer İslâm ülkeleri tarafından itici bulanmakta ve bu konudaki şansını kaybetmektedir. Pakistan, Endonezya ve Mısır ise toparlayıcı liderlik görevi yapamazlar! Çünkü onların, bu rolün üstesinden gelecek ne tarihi tecrübeleri ve ne de birikimleri mevcuttur! Türkiye bu Liderliği yapabilir mi? Türkiye’nin kadim medeniyet tarihi ve kültürü, devlet tecrübesi mevcut, ancak görünürdeki Türk yöneticilerin yönü Batı’ya dönüktür; Türkiye’den böyle bir çıkış şu anda beklemiyoruz, diyor! Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türkler için bir başka ülkenin stratejisti, nasıl ve neden bu şekilde kesin ifadeler kurabiliyor ki? Bu devletin en kılcal birimlerine kadar nüfuz ettikleri için olabilir mi?! Peki günümüze geldiğimizde durum nedir, neler olmaktadır ve bu asil millet ve devleti neden sürekli olarak, küresel sistem, içerideki işbirlikçileri ve kurmuş oldukları örgütler üzerinden saldırı ve operasyonlara karşı karşıya kalmaktadır?! Neden? Tabii ki bir açıklaması ve gerekçesinin de olması gerekir!
Türkiye kurulduğu tarihten itibaren, içeride parçalı bir yapıyı hedefleyen ve öngörenler, bu topraklarda devlet ve millet buluşmasını da hiçbir zaman kabullenemedi! Bu asil millet, çağrıldığı zaman sadece askere gitmeli, çalışmalı ancak vergisini de vermesi yeterli görünüyordu! Ne zaman ki Anadolu topraklarında, devlet ve millet kucaklaşması ve kaynaşması oldu, küresel güçler ve içerideki işbirlikçiler, ne yapacaklarını da şaşırmaya başladılar! Durun bakalım! Sizlere ne oluyor! Bu asil millet, bin yıllardır devleti ile bütünleşmiş bir konumda bulunuyordu, ta ki siz aramıza girinceye kadar! 15 Temmuz hain darbe ve işgal kalkışması akabinde; Yeni Kapı ruhu ile şahlanan; Devlet, Millet, Ana Muhalefet ve Muhalefeti ile birlikte, Yerli ve Milli duruşu, Milli Mutabakatı, tüm Dünya halklarına da Türk bakışı ve kadim medeniyet algısı sergilemesi, Türkiye ve Türkler LİDERLİK yapamaz, diyenlerin uykularının kaçmasına sebebiyet vermektedir! Bu asil millet, bin yıllık devlet geleneği, kadim medeniyet kültürü, tarihi, sosyolojik ve dini bağlarını, tüm gönül coğrafyasında yeniden kurmaya başlaması da rahatsız etmektedir, tüm küresel güçler, küresel baronlar ve işbirlikçileri! Yoksa sen bu saldırı ve operasyonları da, sadece bir post ve makam kavgası olduğunu mu düşünüyordun!