Bir ben’in bir sen içindeki umudu gibi anlam dolu bir yüreğim var. Çaresiz kaldığım anların anısına yetiştiririm tüm gülümsemeleri. Zamanın nankörlüğü umurumda bile değilken, yosma kaldırımlarla dostluğum övünç katar benliğime. An gelir bir yıldız olurum başının üstünde sallanan, an gelir yanarım ocak misali. Bilirim sevabın faniliğini ama tutamam sözlerimi...
Oysa yarım bırakılmış bir ekmek, henüz gidilmemiş bir yol ve ağızdan çıkmamış sözlerle avutuyorum kendimi. Korkuyorum geç kalmaktan senin anlayacağın... Var oluş sebebimi düşündüğüm anlarda, kendi içimdeki alaca midemi bulandırıyor çoğu zaman. Kustuğum şey nefretten ibaret değil lakin... Birden bire ruhumun tam ortasına taht kurmuş intikam hırsı, girdiği gibi çıkamıyor işte içimden. Daha doğrusu ben de yanlış bir şeyler var, farkındayım.
Ne istediğimi bilmiyorum. Tutup kendi ipimi çekmeye çalışıyorum, yetişemiyorum. Gözlerimi kapıyorum, rüyalar uyandırıyor. Neye el atsam başaramıyorum kısacası.
Yalnızlık diyorum. Kaçınılmaz bir son, baki bir dost, fani bir karanlık. Yürekten göze bir ışık... ‘Neler paylaşabilirim?’ sorusunun karşılığı sürekli ‘hiçbir şey’ iken; ben nasıl olur da bir çıkış yol umuyorum, bilmiyorum. Yoruldum aslında... Şöyle bir dönüp baktığımda geçmişime, pekte iç açıcı değil biriktirdiklerim. Yani doğuş başlangıç, başlangıcın süsü çocukluğum ve çocukluğa kanan bugünüm. İşte hayat yadigârı... Nasıl bir nesil yetiştirebilirim ki?
Farkında mısın bilmiyorum ama ikimiz arasındaki çelişki aslında her şeyi unutturuyor. Gündelik yaşananlar, alışkanlıklar ve bunun yanı sıra düşler. Hepsi birbiri ardına sıralanmış, hesap soruyor. En hassas davrandığın seni en çok mutlu edenler, öğreniyorum. Bir yaraya bin yara açsa da cesaretin, yıkılmıyorsun. Göçük altında bir miras sevdaların, vermiyorsun. Yummuyorsun gözlerini, yumruğun avucunun içinde. Direniyorum...
Birçok sözün yanı sıra, aldırıştan uzak her saldırışımda sana; bir mevsim geçiyor aradan. Gözlerinde açan çiçekler dudaklarına süzülüyor, adım oluyor dilinde. Her zikrinde bir nur beliriyor geceleri. Huzura kavuşuyorsun sayemde, ben ise vicdanımla boğuluyorum.
En büyük sevdamsın. Cezası yok. Sürülmüş, ezilmiş, harap olmuş bir ben geçtiğin yerlerde... Rüzgâr oluyorsun, savruluyorum. Sıcaklığınla kuruyor nefesim, ellerin can katıyor canıma. Diriliyorum...
Bir günün yaşanmışlıkları gibi günübirlikmişsin, siliyorum. Yokluğumca büyüyor bencilliğin, sesim gecelerine ninni oluyor. Bekliyorsun...
Her şeyi bırak, her hatıra zamana yenik düşer çünkü. Sevdanın galibi, bugünün sana sunduğu hediyedir. Bırak hep sırrıyla kalsın... Heyecanlan, merak et, ulaşılmaz olsun.
Hak ettiğini kazanacaksın! Herkes hak ettiğini kazanacak!