İnsanların hayata dair ortak yaşam standartları oluşturmasının zorluğunu biliyorum. Çünkü sizi, kazanımlarınızla birlikte itekleyen bir rüzgar var. İnançlarınızın sabitlemesi ile de, siz bu rüzgara karşı direnç oluşturmaya çalışıyorsunuz. Eğer kontrolünüzü kaybeder, sizi sizden ve sabitlerinizi oluşturan inançlarınızdan uzaklaştıracak rüzgara teslim olursanız, hayata baktığımız pencere, birlikte bakmanız gerekenlerden çok farklı olacaktır. Yok eğer, kazanımlarınız size ve sabitlerinize zarar veremiyor ise, siz ve size ait olanlarla aynı dili konuşuyor, aynı standartları paylaşıyorsunuz demektir.Toplumsal görünümde standartların ve kazanımların birey birey farklılıklar arz etmesi bir sorun değil. Bu aynı zamanda önüne geçilemez bir Sünnetullah. Zira Allah (c.c) her bir birey için ayrı rızk tayin etmiştir. Ama en önemlisi, ayrı rızk tayin edilen bu bireyler, sorumluluk açısından birbirleriyle irtibatlandırılmış ve kimse, kimse için La yüsel durumda bırakılmamıştır.Dünyanın bu denli hareketli günlere tanıklık ettiği bu dönemde, birbirleriyle irtibatlı, aynı inanca mensup insanların birbirlerine karşı, bu anlamda sorumsuz davranmaları da tabi ki mümkün değildir. Bizim birey olarak standardımız ne olursa olsun, tanıklık ettiğimiz tüm kötü gelişmelerden, sınıfsal tasniflerin olmadığına iman ettiğimiz mizanda sorguya çekileceğiz. Bu sorgu, yeryüzünde, iman etmiş, erdemi, bir yaşam biçimi kabul etmişlerle, diğerlerinin sorgusudur.İnsanların, kendi yaşam alanları içerisinde mutlu ve müreffeh olması, kendince sözde doğrularını yaşaması bir erdem değildir. Sorumluluk alarak, beraberinde birilerini de sürüklemesi ya da yaşıyor olduğu standartlara, birlikte yaşadıklarını da taşıması bir erdemdir. Kendi müreffeh çizgimizi, bize ait olanların zulmüne engel olarak riske etmek bir erdemdir. Malvarlığımızı ya da statülerimizi kullanılması gerektiği anda öne sürerek, çözüm üretmek bir erdemdir. Sahip olduklarımızı, müktesep bir hakmış anlayışının ötesinde, paylaşılması gereken ortak mal sürecine sokabilmemiz bir erdemdir.Erdem sahibi olabilmek ise hakikaten çok zor bir erdemdir. Çünkü erdem sahibi olmak kavgası, bireyin kendisi için yapabileceği en büyük devrimdir. Bu devrimin ilk basamağı adına teklifim şudur. Gelin hep beraber sen, ben, o ve biz olarak bir ailenin elinden tutalım. Herkes kendince sessiz bir şekilde yoksul bir aileyi kendisine eş edinsin. Bu ailenin ekonomik, sosyal ve en önemlisi dinle ilgili anlayışına katkı sağlasın. Kendi standartlarını, onların standartları yapmak üzere uğraş versin. Kendi gamsızlığımızı, onların gamları ile dengeleyelim, kendi hayratlığımızı ve israfımızı, onların yokluğu ile eşitleyelim. Kendi sıcaklığımızı, onların üşümesi ile ılıtıp Toplumsal yaşam standardımızı bir çizgiye getirmeye çalışalım. Biz, bu yaptıklarımızdan dolayı kazanalım. Onlarda mutlu ve müreffeh olsunlar.