Herkes kullanılmaya müsait hale getirilebilir
Che’nin “gerçekçi ol, imkansızı iste” sözleriyle sokaklara dökülen 68 kuşağından, “Düzen değişecek” diyen 78 kuşağına kadar, öğrenci hareketleri çoğu defa ülkedeki muhalif hareketlerin öncülüğünü yapmıştır.
Bu dönem adeta gençlerin gerek dünya siyasetinde, gerekse ülkemiz siyasetinde tozu dumana kattığı bir süreçtir.
İçinde provakatif eylemler, provakatörler de olan ancak, haklı taleplerin yer aldığı pek çok öğrenci eylemine sahne olmuştu tüm dünya.
Aslında yaşanan adaletsiz bir dünyaya isyandı.
Sağda solda aynı şey vardı.
Düzenle hesaplaşma ve daha güzel bir dünya için mücadele etme…
Bu güzel dünya anlayışı tabii ki hepsinde farklı bir anlam ifade ediyordu…
Kimileri için milliyetçi Türkiye, kimileri için sosyalist bir Türkiye müreffeh ve mutlu bir ülke için gerekliydi…
Bu düzenle hesaplaşma maalesef iki kuşağı da, her iki kesimi de bir şekilde idam sehpalarıyla, zindanlarla karşı karşıya getirmişti.
Bazıları onlara sizi devlet kullandı, bazıları Amerika kullandı, bazıları Rusya kullandı diyorlardı…
Ama onlar inandıkları bir şey için mücadele ettiklerini söylüyorlardı bütün bunlara çoğu defa kulak takayarak.
Seksen sonrası yaşanan apolitik dönemde işte bu “kullanılma” gerekçeleri öne sürülerek, gençlere “akıllı ol”, “işine gücüne bak” denilmiştir.
Bu “kullanılma” gerekçesi aslında onlar için bir yafta haline de gelmiştir…
Ne zaman bir şeyler yapmaya kalksa birileri “kullanılıyorsunuz” ya da “kullanılıyor muyum” cümlesi hep akıllarının bir yerlerinde kalmıştır…
Muhalifliğin sesini kesmenin başka bir yöntemiydi belki de “kullanılma” psikolojisi…
Bu ülkede insanlar kendileri düşünüp,kendileri karar verip bir şeye “kardeşim bu kadar da olmaz” diyemez hale getiriliyorlardı yavaş yavaş….
Artık sağdan soldan asılan, zindanlarda çürüyen gençlerin susturulmasıyla, “tapi” diye tabir edilen ve tuzu kuru olanların iktidarının başladığı bir döneme yelken açılmıştır.
Bu otuz yılda gerek sendikal hareketler, gerek gençlik hareketleri bir daha belini doğrultamamış “merkez” partilerle normalleşme adı altında ülkenin “vicdanı” köreltilmiştir.
Son dönemde yaşanan öğrenci hareketlerini izlerken eskiye dönüşe dair izlere rastlamak mümkün.
Yine onlar içinde çıkıp birileri “kullanılıyorlar” diyor…
Bu ülkede kullanılmayan yok anlaşılan, zamanında Solcuları Ruslar kullandı, Milliyetçileri devlet kullandı. Şimdilerde ise Cemaati Amerika kullanıyor, İslamcıları Yeşil Kuşakçılar kullanıyor...
Bütün bunları söyleyenler şimdi de bu gençleri de birileri kullanıyor diyor…
Ne kadar basit bir suçlama değil mi?
Aslında sorun basit…
Milyonlarca insan işsiz, umutsuz, çaresiz adeta serseri mayın gibi ortalıkta geziyorsa her şey olabilir…
Bakın şimdi etrafınıza, milyonlarca işsiz genç var.
Üniversitede okuyan gençler ise gerçekten çok zor şartlar altında okuyorlar.
Gençlerin çoğu bir ayı ikiyüz-üçyüz lirayla geçirmek durumunda.
Bazıları yol parası bulamadığı için kampüse yürüyerek gidiyorlar…
Erkek öğrenciler bu kötü şartları yenmek için saçma sapan işlerin içine giriyorlar, kötü alışkanlıkların esiri duruma getiriliyorlar…
Kız öğrencilerin bazıları maalesef bu kötü yaşam koşullarında şehirlerin köşebaşlarını tutmuş, esnaf, tüccar kılıklı “kötü niyetli” adamların tuzağına düşmekte…
Onlar bu zor şartlarda okumaya çalışırken aileleri kredi kartlarıyla, tüketici kredileriyle boğuşuyor…
Zenginle fakir arasındaki uçurum daha da arttı.
Adaletsiz gelir dağılımı yüzünden yoksulluk, yolsuzluk, ahlaksızlık almış başını gidiyor.
Milli gelirin kişi başı 15 bin dolar olduğu bir ülkede bütün bunların yaşanmasında bir tuhaflık yok mu?
İşte bu tuhaflığa dikkat çeken bir durumdur yaşananlar…
Öğrenci hareketlerinin ideolojik bir tarafı olabilir, ancak bunun altında yatan gerçekleri çok iyi görmek gerek.
Umutsuzluk ve çaresizlik insanlara pek çok şeyi yaptırabilir.
Ve insanlar bu durumda kullanılmaya müsaittir.
Herkes kullanılmaya müsait hale getirilebilir..
Hatta gönüllü kullanılırlar, çünkü daha güzel bir dünya vaat edilir onlara…
Siz bu durumda olsanız ne yapardınız?
Hamiş: Ama bütün bunlara rağmen Burhan Kuzu Hoca’ya yumurta atmak biz Mülkiyelilere yakışmadı… Çünkü O, kişiliğiyle, yaşamıyla, Anadolu’dan gelip bütün zorluklarla mücadele ederek kendine bir yer bulmaya çalışan , “daha güzel bir dünya” arzusu taşıyan öğrencilere en yakın isimlerden biridir…Belki bu konuda protesto edilecek son kişidir Hoca…