Bu dünya hayatı geçici, sınırlı bir zaman diliminden ibarettir. Mükellefler, ahrette, dünyadaki inanç ve davranışlarından hesaba çekileceklerdir. Hesap günü çok yakınımızdadır. Bundan dolayı bir rivayette: “ Akıllı, nefsini hesaba çekip davranışlarını ölümden sonraki hayata göre düzenleyen kimsedir” buyrulmuştur.( Tirmizî, “Sıfâtü’l-kıyâme”, 25).
Bu sebeple, kıyamet gününde hesap verme inancı, her samimi mü’minin duygu, düşünce ve davranışlarına yön vermelidir. Gerçekten Yüce Allah el-hasîb’tir. O, kullarını adaletle hesaba çeker ve yapıp ettiklerini birbir sayar ve amellerinin dökümünü önlerine koyar. O’na hiçbir şey gizli değildir. Hardal tanesi kadar olsa bile, hiçbir şey O’nun ilminden vareste değildir. Her şey kayıt altına alınmıştır. Nitekim şu ayette bu hususa işaret edilmektedir: “Kıyamet günü doğru teraziler kurarız. Hiçbir kimse, hiçbir haksızlığa uğratılmaz. Hardal tanesi kadar olsa bile yapılanı ortaya koyarız. Hesap gören olarak biz yeteriz.” (21/Enbiya 47).
Yüce Allah’ın hesabının süratli olması sadece ceza için değil, iyi kullarına ödül için de geçerlidir. O’nun salih kullarına olan mükâfatı da hızlı olacaktır: “Rabbimiz bize dünyada iyiyi, ahrette de iyiyi ver, bizi ateşin azabından koru, diyenler vardır. İşte onlara, kazançlarından ötürü karşılık vardır. Allah hesabı çabuk görür.”(2/Bakara 201-202).
Cenab-ı Hak’ın el-Hasîb ismi şerifinden çıkaracağımız birçok ders ve ibretler vardır.
Bunların başında, bireysel ve toplumsal bağlamda acılarla, felaketlerle ve her türlü dini/dünyevi sıkıntılarla sınandığımız zamanlarda, sızlanmadan, şekvalığı seçmeden, O’nun el-Hasîb ismine yönelmeliyiz. Bu ismi hiçbir zaman dilimizden ve gönlümüzden çıkarmamalıyız. Dua ve zikir makamında sürekli şu ayeti okumalıyız: “Hasbünâllâhü ve ni’me’l-vekîl/Allah bize yeter. O, ne güzel vekildir.” (3/Al-i İmran 173). Tevhid mücadelesinin önderi Hz. İbrahim (a.s), Nemrud ve avenesi tarafından ateşe atıldığı zaman “bana Allah yeter” demiştir. Efendimiz Hz. Muhammed (a.s) da kendisine karşı bir ordu toplandığı haberi verildiği zaman: “Allah bize yeter, O, ne güzel vekildir” ayetini okumuştur. Dolayısıyla, bize düşen görev, içinde bulunduğumuz hal ve durumu Yüce Allah’a açmak ve O’na sığınmaktır. Çünkü o, her an hâzır ve nâzırdır. Koruyandır, muktedirdir. Kendi yolunda olan kullarına özgüven duygusu ve ruh sükûneti verir. Yeter ki biz, bize düşeni yerine getirelim. Sebeplere sarılalım. Sebepleri yaratıcı konumunda görmeyelim. Sebepleri yaratan da Yüce Allah’tır. Kulları için bütün nimetler, O’nun fazlından, cömertliğinden ve engin keremindendir. Bunu böyle bilelim ve şu ayeti bir daha okuyarak, sözlerimize son verelim:
“Eleysallahu bikâfin abdehû?Allah kuluna yetmez mi?” (39/Zümer 36)
Yeter Ya Rabbi! Yeter Ya Rabbi!