Asr-ı saadet¸ mutluluk çağı. Müslümanlarda en büyük özlem bu çağadır. Çünkü o dönem¸ Allah Rasulü Hz. Muhammed'in (s.a.v) bizzat fiziki ve metafizik varlığıyla dünyamızı selamladığı/onurlandırdığı bir dönem. O¸ bugün de bize bıraktığı ilahi mesaj ve nebevî sünnetiyle daima aramızda yaşamaktadır. "İyi biliniz ki Allah Rasulü içinizdedir" (el-Hucurât 49/7) âyeti buna tanıklık eder. Onun getirdiği mesajın etkisiyle¸ İslâm coğrafyalarında nizâm-ı âlemin sağlandığı bir dönemdir asr-ı saadet. İnsanlığın insanlığını öğrendiği¸ kurdun kuzu ile geçindiği¸ ıssız çöllere bile güvenliğin geldiği¸ değil insanların hayatlarında¸ rüyalarında bile işlediği suçların (ihtilâm gibi) hesabını vermek üzere hâkime başvurduğu¸ yetimlerin¸ yoksulların¸ dulların gözyaşlarının dindiği¸ kadınların hukukunun korunduğu¸ helâl-haramın bilindiği bir kutlu mevsimdir¸ asr-ı saadet.
Her türlü dil ve cinsiyet ayrılığının ortadan kalktığı¸ inananlar arasında tam bir kardeşliğin kurulduğu¸ müslim ve gayr-i müslim ilişkilerinin barış ve hoşgörü temelinde şekillendiği bir atmosferdir¸ asr-ı saadet.
Müslümanların yaptığı ibadetlerden manevi zevk aldığı¸ gündelik hayatında farzların yanında sosyal hayatla ilişkili nâfile ibadetlere ağırlığın verildiği¸ bir çağdır asr-ı saadet.
Çünkü asr-ı saadet Müslümanlığı¸ Rasul'ün rahle-i tedrisinde¸ "görüldüğü zaman Allah akla gelir" tanımında hayat bulan örnek insanların yetiştiği bir dönemdir. Allah ve Rasulü'nün buyrukları karşısında 'başım-gözüm üstüne' şeklindeki bir teslimiyetin tezahür ettiği altın zamanlar dilimidir¸ asr-ı saadet.
Çevresine; konuşması¸ bakışı kırıcı¸ dökücü ve rahatsızlık verici olmayan¸ insanlarla olan ilişkileri korkutma üzerine değil¸ ümit verme¸ huzur duyma ve güven üzerine kurulan bir insanlık mektebinin inşâ edildiği dönemdir¸ asr-ı saadet.
Nefisleri için yaşayan değil¸ nefislerini terbiye edip İslâm'ın ve Müslümanların izzeti için yaşayan insanların varolduğu yıllar topluluğudur¸ asr-ı saadet.
Bugüne geldiğimizde¸ anne-baba ve çocukların aynı çatı altında mutluluk tablosu çizdikleri dönemdir¸ asr-ı saadet. Aile içinde büyüğün tanındığı¸ saygı gördüğü¸ küçüklerin sevilip¸ şefkat ve merhametle kucaklandığı bir kutlu ortamdır¸ asr-ı saadet.
Aile büyüklerinin¸ çocuklarının dünyevî gelecekleri uğruna varını-yoğunu ortaya koymaları kadar¸ uhrevî geleceğin ondan geri kalmadığı bir sorumluluk bilincinin diri tutulduğu modern zamanlardır¸ asr-ı saadet.
Anne ve babanın ihtiyarlık çağına eriştiği bir dönemde melek şefkatiyle iyilik hizmetlerinin verildiği bir mekan kurgulayın. Hiç düşündünüz mü sofra başında¸ aynı karede bulunan aile bireylerinin birgün yavaş yavaş eksileceğini? O halde anne-babanız ve kan kardeşlerinizle çizdiğiniz bu mutluluk tablosu¸ sizin asr-ı saadetinizdir¸ kıymetini bilin.
Sizin ilminden ve irfanından istifade ettiğiniz manevi büyükleriniz¸ ilim ve irfan meclisleriniz vardır. "Cennet bahçesine çevrili ortamlarda" yaşadığınız her saniye¸ her dakika ve sayılı yıllar¸ sizin amel sayfalarınızda lehinize kayıt düşüldüğü anlardır¸ asr-ı saadetiniz.
Bu anları daha çok çoğaltalım¸ bereketlensin. Sizin için bu dönemler mutluluk yıllarıdır. İşte gönül bağınız olan düşünce ve maneviyat büyüklerini kaybettiğiniz gün asr-ı saadetiniz¸ asr-ı felaketiniz olabilir. Hüzünlü yıllar gelmeden âlimlerinizin¸ âriflerinizin¸ önderlerinizin kıymetini bilin.
Çevrenizde¸ sizi maddi ve manevi anlamda himâye eden âhiret kardeşleriniz vardır¸ vefalı olun. Hiçbir menfaat beklemeden yardımcı olan¸ size çelme takmayan¸ arkanızdan kuyu kazmayan¸ bitmiş işinizi bozmayan¸ size yapılan her türlü çirkin saldırıyı¸ siz olmasanız da kendisine yapılmış gibi sayıp hukukunuzu koruyan dostlarınız vardır. Ayrılık günü gelmeden¸ dostluğun koyulaştığı ortamların ne büyük nimetler olduğunu takdir edin¸ işte o anlar sizin asr-ı saadetinizdir.
Şehr-i Ramazanı saadet asrına çevirmenin çabasına girelim. Evlerimizi¸ iş yerlerimizi¸ sokağımızı¸ mahallemizi¸ çarşımızı¸ beldemizi¸ ülkemizi ve özellikle gönlümüzü mübarek ayın bereketinden nasiplendirelim. Kur'an'la¸ sıyâmla¸ iftar meclisleriyle¸ teravih ve zikirlerle¸ yoksul ve yetimlerin acılarına ortak olma girişimleriyle¸ zekât¸ sadaka ve infak gibi mali seferberlikle hayatımızı saadet asrına çevirelim.
Aile ve dostlarımızla buluştuğumuz her an¸ bizim asr-ı saadetimizdir.
Gelin yeniden bir defa daha orijinal bir Müslüman kimliği sergileyelim. Müslümanlığımızı geliştirerek değişelim. Namazında¸ orucunda Müslüman; ticaretinde Yahudi¸ giyim-kuşamında Nasara kimliği çizmeyen¸ hayatımızın her alanında Müslüman gibi Müslüman olalım. Sözde Müslüman¸ fiiliyatta materyalist gibi yaşamayalım. İşte asr-ı sadeniz gerçekleşir o zaman.
Hayatı güzelleştirecek olan insanın kendisidir. O halde asr-ı saadetinizi her an yenileyebilir¸ tazeleyebilirsiniz.
Haydi¸ şehr-i Ramazanın şavkı üzerimizden çekilmeden hayatımızı asr-ı saadete çevirmenin plân ve projelerini yapalım. 1400 yıllık asr-ı saadet Müslümanlığını yaşadığımız modern dönemlere taşıyalım ve yeniden inşâ edelim. Bugün insanlığın¸ asr-ı saadet İslâm'ını temsil eden örnek Müslümanlara ihtiyacı vardır.