İstanbul’da Yeni yılın ilk gününde, Şehitlere Rahmet, Filistin’e Destek, İsrail’e Lanet Yürüyüşünden evine dönerken, bir vatandaşın Kelime-i tevhit bayrağı açması ile sosyal medya mecralarında siyasi alanda Hilafet gündem olup tartışma konusu oldu.
Ecdattan miras kalan bu topraklarda yaşayan Biz Müslümanlar, bu kavramlara yabancı olmadığımızı hepimiz biliriz. Fakat bu toplumda İslam’la ilgili bir sembol gösterilse, savunulsa, telaffuz edilse, pusuda bekleyen İslam düşmanlarının birleşerek hemen harekete geçtiğine şahit oluruz. İslam düşmanlarının Hilafet üzerinden Şeriat üzerinden oluşturduğu bu algı operasyonları, ne bir ilk, ne de sondur. Cumhuriyet tarihinde ara ara bu tür tartışmaları görmüştür bu toplum.
Ülkemdeki Malum İslam düşmanı zihniyetin amacı; Ne vatanı korumak, nede Cumhuriyeti savunmaktır. Bunların tek amacı fitne fesat çıkartmak, halkı birbirine düşürerek, ülkemizde kargaşa meydana getirmek, ülkeyi kaosa sürüklemektir. Açılan bayrakta her bir Müslümanın söylemesi savunması, yaşaması ve yaşatması gereken, La İlahe İllallah Muhammed ’ün Rasülullah tevhit cümlesi. Siz Dinle imanla İslam’la ilgili hiçbir alakanız olmadığı için cehaletiniz ve içinizdeki kininiz ile saldırgan boğalar gibi, İslam’a ve Müslümanlara saldırıyorsunuz. Her seferinde de yerin dibine batıyorsunuz. Kininizle geberin, Ey Ebu Cehil ’in, Ebu Leheb’in, Firavun ’un, Karun’un, Nemrut’un torunları. Sizin dedeniz İslam nurunu iman nurunu bu topraklarda söndüremedi? Siz mi süzdüreceksiniz. Onlar, Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah kâfirler hoş görmese de kendi nurunu tamamlayacaktır.(Saff 8) Allah isterse Allah dilerse Müslümanlar Şeriata Hilafete layık kullar olurlar ise, bu ülkeye Hilafette Şeriatta yeniden gelir. Gelmesinide siz ve dışardaki bütün işbirlikçi kâfirler bir araya gelse engelleyemezsiniz. Çünkü Allah’ın vaadi haktır.
6 asır bu topraklar Hilafetle Şeriatla yönetildi, Ecdadımız Viyana kapılarına dayandı, İspanya İslam’la tanışıp Endülüs oldu. Yeryüzünün doğusu batısı ecdadımız sayesinde hakla adaletle tanıştı. Gayr-i Müslim halklar Yahudiler, Hırıistıyanlar, Ermeniler bütün milletler Şeriatın idaresinde, Hilafetin gölgesinde, huzur içinde yaşadı. Zulüm toprağın altına gömüldü. Zalimler kaçacak delik aradı. İyilikler güzellikler bütün dünyaya yayıldı. Bugün bir asırlık Cumhuriyet tarihinde Filistin’de Gazze’de soykırım yapan zalim İsrail’e dur diyemiyoruz. Bırakın Yahudi’ye dur demeyi, kendi çocuğumuza kendi ailemize, kendi sokağımıza, kendi mahallemize sahip olamıyoruz.
Bir Müslüman Ne şeriatın Nede Hilafetin düşmanı olamaz, olursa imanı tehlikeye girer. Aksine bir Müslüman hilafeti şeriatı isteyen arzu eden benimseyendir. Her bir Müslüman anayasanın kuran ve sünnet olmasını, yasaların kuran hükümlerinin olmasını, evinde mahallesinde, okulda çarşıda pazarda, hayatının her alanında da belirleyici kural ve kaidelerin İslam olmasını ister. Fakat bu istemek yeterli değil yaşamak yaşatmak lazım çünkü Rabbimiz ‘’Bir kavim kendisini değiştirmediği müddetçe, Allah onları değiştirmez buyurur. (Rad 11)