Misyonerliğin öncelikli hedefi, salt Hıristiyanlık dinini tebliğ etmek değil, toplumları, bütün yönleriyle sömürgeleştirmektir. Çünkü misyonerlik, emperyalizmin keşif koludur. Bunu en güzel Kenya Başbakanının şu açıklamalarından öğreniyoruz:Hıristiyanlık Afrikaya geldiğinde Afrikalıların toprakları ve madenleri vardı. Hıristiyanların ise ellerinde sadece İncilleri vardı. Misyonerler bize gözlerimizi kapayıp dua etmemizi telkin ettiler. Gözlerimizi açtığımızda onlar bizim topraklarımızı, madenlerimizi, bizde onların İncillerini almıştık. Onların ellerinde bizim topraklarımızın tapuları, bizim ellerimizde de onların İncilleri vardı.İslam dünyasında Müslümanların bugün karşı karşıya kaldıkları pek çok iç ve dış sorunun arka planında misyoner teşkilatlarının parmağı vardır. Misyonerlik sadece bir din tebliği değil, önce Müslüman toplumları İslamiyetten uzaklaştırarak kendi kültür ve medeniyet kodlarına yabancılaştırmak, sonra da iktidarlarını bütün yönleriyle bu topraklarda kurumlaştırmaktır. Bunun sayılamayacak kadar örnekleri vardır.Onlar İslam coğrafyalarına; doktor, öğretmen, hemşire, sivil savunma ekibi, gazeteci, gezgin, iş adamı, yabancı dil ve bilgisayar kursu, özel okullar vb. gibi kılıkta girmektedirler.Hedef kitleleri; yoksullar, düşkünler, deprem ve sel felaketine uğrayanlar. Yani, zorda kalmış insanlar. Seçtikleri hedef kitle açısından olaya baktığımız zaman son derece kötü emeller besledikleri görülmektedir. Bugün Batıda Hıristiyan anne ve babadan dünyaya geldikleri halde, inancını kaybetmiş milyonlarca insan vardır. Eğer bunların amacı, Hıristiyanlığı tebliğ etmek, Hz. İsaya imana çağrı ise, niçin önceliği kendi vatandaşlarına değil de İslam dünyasının en ücra köşelerinde yaşayan Müslümanlara veriyorlar? Başta Türk Cumhuriyetleri olmak üzere Asya, Afrika gibi Müslüman ülkeleri misyonerlik faaliyetleri üssü haline getiriyorlar? Müslümanları dinlerinden uzaklaştırmak için Hıristiyanlık ilerici İslam gericidir; İslam kılıç dini, Hıristiyanlık sevgi dinidir; İslam baskıcı rejimlerin referansı, Hıristiyanlık ise, özgürlüğün referansıdır gibi yoğun propagandalar yapıyorlar. Bütün bunların sebebi, İslam Dünyasını Hıristiyanlaştırma faaliyeti olan Haçlı Seferlerindeki başarısızlığın bu çağda rövanşını almak isteğidir.Geçtiğimiz hafta bir gurup arkadaşla Gürcistana ziyaret düzenledik. Materyalist zihniyetin ortalığı kirlettiği bir toplumla karşılaştık. Bu zihniyet geriye, sosyal hayatın her alanında kişiliksizlik, fuhuş, hırsızlık, açlık, sefalet, içki, kumar, eroin, madde bağımlılığı, dinsizlik vb. gibi materyalist hastalıklar bırakmış. İnsanları, insanlığından çıkarmış. Zihnimizde kalanlar bunlar mı? Hayır, biraz önce sözünü ettiğim misyonerlik faaliyetleri. Gözle görülür, elle tutulur bir biçimde hem de yoğunlaştırılmış bir vaziyette sürdürülüyor bütün Gürcistan coğrafyasında. Ben sadece Batumda olanları örnek vermek istiyorum.Batum: Osmanlının bırakılan son toprağı. Çok şirin bir belde. Anadoluyu aratmayacak şekilde doğal güzelliklere sahip bir coğrafya. 19. yüzyılın başlarında 35 cami varmış, ama bugün Batumda sadece bir cami açık. Camilerin çoğu yıkılmış, bazıları devlet dairesi haline getirilmiş. Örneğin, Fatih Sultan Mehmet Camii, Batum İtfaiye Teşkilatının merkez binası yapılmış. Batum nüfusunun % 60ı Müslüman. Sadece Müslümanlığın msi kalmış. İçkinin haram olduğunu bile bilmeyecek kadar cehalete sahip Müslümanlar. Hıristiyanlardan bir farkı yok Müslüman kimliği taşıdığını iddia edenlerin. Çünkü komünizm kutsalla olan ilişkiyi tamamen kesmiş. Cenazelerini bile Hıristiyan usule göre defnediyorlar. Bugün bu şehirde çok aktif halde 6 adet kilise var. Her bir kilise yoğun bir şekilde Müslüman nüfusa yönelik misyoner faaliyetlerin üssü durumunda. Misyonerlik faaliyetlerinin arkasında Soros Vakfı ve sermayesinin olduğu söyleniliyor. Gürcistan Karanfil Devriminin Soros Vakfı ve Amerikan Demokrasi Enstitüsünün maddi ve siyasi desteği sonucunda gerçekleştiği bilinmekte ve bölge basınında bu konuda hala çeşitli haberler yayınlanmaktadır. Gürcistana demokrasi gelmiş! Din özgürlüğü, sadece Hıristiyan ve Yahudiler için. Henüz Müslümanlar bu özgürlüğün kapsam alanı dışında. Türk Cumhuriyetlerinde yoğun faaliyetler yürüten Soros Vakfının, özellikle Müslümanları Hıristiyanlaştırmak için 5 bin dolar dağıttığı söyleniliyor kişi başına. Müslümanların zeki çocukları, tahsil için yurt dışına, kilise okullarına gönderiliyormuş. Kiliseler genç kız ve erkeklerle dolup taşıyor. Hele bizim Müslüman olduğumuzu öğrenen görevli papazlar mağrur ve biraz da gururlu olarak kameralara poz veriyor.Rehberimiz, her Perşembe öğleden sonra Batumdaki Büyük Kilisede Hıristiyanlığa dönenlerin törenlerinin yapıldığından söz ediyor. Bu sebeple biz de Batumda Büyük Kiliseye gittik. Bir de ne görelim. Üç Müslüman ailenin Hıristiyanlığa dönüş töreni yapılıyor. Üç Müslüman aile bütün aile bireyleriyle kiliseye gelmiş, Hıristiyan oluyor. Tören sonunda, başta papazlar olmak üzere orada bulunan diğer Hıristiyanların mutluluğu yüzünden okunuyor. Bu topraklarda Osmanlının bıraktığı evlatları, din değiştiriyor. Bize ise, ağlamak düşüyor, hüzün düşüyor. Kim bilir! Acaba Dünya Kiliseler Birliği ve Soros Vakfı yetkilileri sefaleti oynayan bu ülke halkına Hıristiyanlık belgenizi getirirseniz, size maaş bağlarız mı dediler? Victor Hugonun: Aç insan, inançlarını yer sözü aklıma geldi. Bu insanlar da inançlarını dünya metaı karşısında pazarlıyordu. Acaba burada dünya Müslümanlarının bir sorumluluğu yok mudur? Biz ilahiyatçıların bir sorumluluğumuz yok mudur? Bu sorulara herkes kendi vicdanında cevap bulmalıdır.O halde, misyoner faaliyetleri ciddiye alınmalıdır.
Hıristiyan Olan Müslümanlar!
{{member_name}}
{{formatted_date}}
{{{comment_content}}}
YanıtlaYükleniyor ...
Yükleme hatalı.