Noel için belki de Hıristiyan aleminde bu kadar heyecan yok
Sabah ezan sesleri ile uyanıyoruz çok şükür.
Gönderlerde bayrağımız hür bir şekilde dalgalanıyor.
“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyor Kemal Atatürk.
Ülkemizde kişilerden kişilere, kurumlardan kurumlara demokrasi anlayışı değişse de demokratik bir ülkede hür yaşamanın mutluluğunu yaşıyoruz.
İşgal altında ki ülkemizde o günlerde yaşanan, bugün dost gibi görünen dünün düşmanları Fransızların, İngilizlerin, Yunanlıların ve diğerlerinin yapmış oldukları hainlik ve insanlık dışı uygulamalar ibret sayfaları ile dolu.
Ve yine Kemal Atatürk “Bilelim ki milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar." diyor.
Bu giriş belki de politik bir giriş gibi oldu, ama ne yazık ki bazı gerçekler ışığında bugün bu konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu ülke insanının yüzde doksan dokuzu Müslüman diyoruz ama, yaşam tarzımıza, hayat anlayışımıza bir bakıyoruz ki hiçbir şeyden kusur kalmıyoruz.
Günlük yaşamımıza bakıyoruz bu ülkede kişi hak ve özgürlüklerine ters düşen yıllardır sürüp gelen bir baş örtüsü yasağı sorunu var.
İşsizlik almış başını gidiyor.
Siyaset politize olmuş, boş vaatler sayfalarca insanların kafasına okunup geçiliyor.
Bir tatlı huzur bulmak isteyenler geçim sıkıntısı, harç, borç derken bırakın huzuru tebessümü unutmuş.
Devlet baba insanlara bir yarın umudu ve heyecanı sunamamış, insanımız yarınını şans oyunlarına bağlamış. Kimileri de yurt dışı hayaliyle yaşar olmuş.
Ülkenin dört köşesinde misyonerlik faaliyetleriyle insanımız aldatılırken birkaç insanın Allah kelamı yapması irticai faaliyet olarak algılanmış.
Doldum…
Doldum çünkü…
Her sabah olduğu gibi sabah kahvaltımı yaparken açtım televizyonu sabah haberlerine bakıyorum.
Ülkemin güzel insanı, gaza çabuk gelen insanı, yorulmadan sefa sürmeyi arzu eden insanına değişik değişik yılbaşı seçenekleri, yılbaşı haberleri, “noel babalı” reklamlar.
Yahu dedim bana ne elin noelinden yılbaşısından.
Ben ülkemde kandilleri bayramları böyle günler öncesinde büyük bir heyecanla karşılayamazken bize ne oluyor da bu noel merakı oluşuyor.
Kafam kırk türlü sorgu ile doldu.
Ve çok yazık dedim.
“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?” diyor ya Mehmet Akif, kavram ve ortam karmaşası kafamda oluşuyor.
Ey hak,
Bize ne oluyor
Sana dönen yüzler bugün hangi cahillik, hangi ferasetsizlik, hangi basiretsizlik yüzünden ecnebi örf adetlerine sarılıyor...
Daha dün büyük duygularla vefat yıldönümünde andığımız milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’da
“- Ötüyor, her taşın üstünde birer dilli düdük,
Dinliyor, kaplamış etrafını yüzlerce hödük,
Kim ne söylerse, hemen el vurup alkışlanacak!
- Yaşasın
- Kim Yaşasın?
- Ömrü olan!
- Şak…şak…şak…” derken taaaa o günlerden bugünleri mi görmüştü?
Daha dün bir filiz kırıldı, adı Mine’ydi
Önceki gün gülüyordu, koşuyordu.
Babasının yolunu gözlüyordu.
Evlerindeki elektrik kesik olduğu için yanan mumdan çıkan yangında hayata veda etti.
Kaçımızı ilgilendirdi bu trajik haber?
Buna benzer açlıktan ölen, soğuktan donan, borçtan bunalıma giren vesair bir dünya haberi izliyoruz, duyuyoruz.
Her gün yozlaşan hayatımızda sokakta yaşanan kapkaç ve gasp olaylarının artışını ibretle izleyemiyoruz.
Bu gidişat, bu sahneler bize bir şeyleri uyarsa da biz dünyada var oluş amaç ve gayemizi unutarak zevki sefa içinde bir hayatı tercih edip belki Hıristiyan aleminden daha heyecanlı noelle yatıyor, noelle kalkıyoruz.
Bize çok yazık…