Dışarıda bir dünya kalmış, içeride bir başka dünya vardı.
TYB Konya Şubesi’nin en son geçen yıl bu zamanlar, Sevgili Fatih Özkafa’nın kişisel Hat sergisinin açılışına katılmıştım. Türkiye’de bulunduğum zaman dilimi içerisinde bu kez, cumartesi günü, Fatih Özkafa’nın hocası Hattat Hüseyin Öksüz’ün Sanat Hayatından hatıralar programına tevafuk ettim. Bir önceki yazımda “Konya Heyhat” diye yazma muradındayken sehven “Konya Hey Hat” diye yazmışım. Bunca “hat” tevafuğunun bir hikmeti var olsa gerek ama henüz bu sırra vakıf olamadım.
Dinleyici sıralarına baktığımda isminin birini burada yazmasam diğerlerine haksızlık etmiş olacağım birbirinden değerli onca arkadaşım, dostum, çok kıymetli hocalarımız vardı. Bir toplantı esnasında böyle bir topluluğu bir araya getirebilmek, aynı anda hepsini birden görmek, Londra’da ya da dünyanın başka başkentlerinde görülmesi nadirattan olan olaylardandır. Bilen bilir… Londra’da yokluğunu hissettiğim olaylardan birisi budur. TYB programları ve devamında gerçekleşen sohbetler. Yaklaşık on yıl boyunca belki programlardan daha fazla program sonlarında gerçekleşen sohbetlerden çok istifade etmişimdir.
Hüseyin Öksüz’ü dinlerken, aslında bir hayatı, bir sanatı, bir şehrin ülkenin hafızasını ve tarihini dinliyorduk. Hat sanatının tarihinden Konya tarihine geçişlerle bezenmiş konuşma esnasında birden dışarıda patlayan son yaz sağnaklarına mukabil içeride de bir huzur, muhabbet sağnağı altında gönlümüz genişliyordu. Etkisi altında kaldığımız bir hitabet güzelliğinden ziyade anlatılan konunun, anlatılan kişilerin hatıralarının gönlümüzde bulduğu yankısının etkisindeydik.
Konuşmayı kayıttan izleyenlerde de aynı hal vuku bulur mu pek emin değilim. Sanki o hal o an için ve o mekana özel bir durumdu. Hüseyin Öksüz hocanın sunusu sırasında anlattığı isimlerin, bunu başka zaman anlatırız dediği konuların, bir şekilde kayıda geçmesi gerektiğini düşünüyorum.
Hat sanatında esas olanın, çırağın ustasını geçmesi olduğunu ifade etti Hüseyin Öksüz. Daha sonra dünya birincisi, ikincisi ve üçüncüsü olan öğrencilerini taltif ederek bizlere tanıttı. Hat sanatının olimpiyatları denebilecek yarışmalarda öğrencilerinin dereceye girdiğini ifade etti. Dünya şampiyonu hattatlarla aynı mekanda bulunduğumuz bilgisi de beni gönendirdi. Öğrencilerinin yerinde olsam, Hüseyin Öksüz ile ilgili belleğimde yer eden hatıra ve tanıklıkların zaman içerisinde kaybolmasına fırsat vermeden kayıt altına alırdım. Bugün için önemsiz ya da küçük görünen hatıraların zaman içerisindeki değerine paha biçilemez ve bunun unutulmasına izin verilemez. Sorumluluk kendilerinde. Sonraya ertelemeyin, unutulup gidiyor her şey.
Sözün bu yerinde olimpiyat şampiyonu olup da paraya ve şöhrete boğulan “dopingli spor şampiyonları” ile karşımızda, yanımızda duran “sanat şampiyonlarına” verdiğimiz değer, gösterdiğimiz ilgi arasındaki uçurumun büyüklüğü içimi burktu.
Çok şükür ki TYB Konya gibi kültür faaliyetleri icra eden kuruluşların “gönüllü gayretleri” bu ilgi uçurumundaki boşluğu kendi kavlince doldurmayı, dünyalar arası bir köprü işlevi görmeyi sağlıyor da Hüseyin Öksüz gibi hocaları görme, dinleme fırsatını bizlere sunuyor. TYB Başkanı M.Ali Köseoğlu ve yönetim kurulu üyelerine teşekkür ediyorum.
Yakinen biliyorum ki Gönül de yeterli ilgiyi hak ettiği desteği bulamaz ise bir süre sonra yoruluyor. Gönüllü kuruluşlardaki heyecan da sönüyor. Dileğim o ki ilgili ve yetkililer bu gönül ocağının sönmesine ya da yorulmasına gerekli ilgi ve desteklerini sağlayarak fırsat vermezler.
Hüseyin Öksüz, heyhat!