Daha ilkokul çağlarında bir çocuktum. Bir gece ay tutulmuş. Aslında ben ayın tutulduğunu bile fark etmemiştim. Lakin büyüklerden ayın tutulduğunu öğrendim. Niçin tutulduğu konusunda farklı yorumlar vardı. Bazılarına göre cinler ve şeytanlar(!) kızmış, Ay’ı tutup önünü kapatmışlardı. Sonra da ortalık karanlık olmuştu. Buna bir çözüm olmak üzere biz çocuklar, sırayla gece boyu ezan okuduk. Bazı köylülerin ellerindeki silahlarla ateş ettiklerini hatırlıyorum. Ateş etmekle cinleri korkutmuşlar mıydı? Yoksa bizim köyde yangın ve benzeri önemli afetler için alarm niteliğinde mi silahlar ateşlenmişti bilmiyorum.
Aradan yıllar geçti… Ben, ayın ve güneşin tutabileceğini, bunun bir sünnetullah olduğunu öğrendim. Allah, evrene bir düzen koymuştu, güneş ve ay kendi kuralları içinde dönerdi. Hadisi şerifteki Allah Resul’ünün ifadesi ile “bazı önemli insanların doğumu ve ya ölümüne üzülme üzüldüğü için…” veya bizim köylülerin dediği gibi “cinlerin ve şeytanların Ay ve Güneş’e galebe çalması ile…” tutulmazdı.
Sadece Allah'ın koyduğu bir kural olarak, biri diğerinin önüne geçerse, tutulma gerçekleşir. Buraya kadar her şey normal... Ama biz hadis-i şeriflere baktığımızda, Allah Resul’ünün Ay ve güneş tutulmalarında ikişer rekâtlı namaz kıldığını görüyoruz. Bu sünnetullahı sıklıkla yaşamadığımız için, bu namazı da sıkça kılmıyoruz. Bu nedenle Husuf ve Kusûf namazı deyince birçok kişi, bunu ilk kez duymuş olabilir. Yani dün büyük bir fırsatı kaçırdık…
Dün gece ay tutuldu. Bir ziyaret esnasında Medine'den canlı yayın yapıldığını ve Mescidi nebeviyi dışarlara kadar dolduran tıklım tıklım Müslümanla, Husuf namazı kıldıklarını gördüm. Sonra da düşündüm: Acaba neden Bizde böyle bir adet yok? Mesela geçen haftaki cuma hutbesinde niçin Husuf namazından bahsedilmedi? Zira dün gece ayın tutulacağı çok uzun zaman öncesinden saati - dakikası ile belirlenmişti. Diyanet işleri başkanlığı veya müftülükler, niçin bu konuda bir hazırlığa girmedi?
Cemaatle bütün mahalle camilerinde veya şehrin merkezi noktalarında böyle bir ibadet ifası olsaydı… Güzel bir sünnet başlasaydı… Vakit namazlarını kılma konusunda tembellik ve gevşeklik gösteren birçok Müslüman, böylesi bir namaz için icabet ederdi diye düşünürüm. Biz Türk Milleti olarak, kandil gecelerini bilir ve önemseriz. Örneğin Regaip Kandili konusundaki dini kaynaklarda bize ulaşan bilgileri, Husuf namazı ile kıyasladığımızda hangisi daha öne geçecek? Bu sorunun cevabını ben vermeyeceğim. Cevap zaten malum… Bu cümleleri duyunca, “bundan sonra kandil gecelerinde tamamen görmezden gelelim, senede birkaç kez bile olsa camileri dolduran Müslümanlara yine kahvenin yolunu gösterelim…” dediğimi anlamayacaksınız inşallah. Bir secdeyi bile değerlendirmek gerektiğini düşünürüm.
Mevlana meydanında binlerce insanla bir Husuf namazı kılıp dua etmek, çok güzel bir davranış olurdu. İnşallah bundan sonraki Allah'ın bu ayetlerini birer ibadet neşesiyle değerlendirmek, böylesi unuttuğumuz, yaşayamadığımız ve sadece kitapların içinde bıraktığımız sünnetleri hayata geçirme açısından bir başlangıç olur.
Not: Göreve gelişiyle çok sevindiğimiz, ama istifa dilekçesi verdiğini duyduğumuz içinde üzüldüğünüz değerli müftümüz Prof. Dr. Ali Akpınar hocamızın yeniden göreve döndüğünü öğrendik ve bundan mutlu olduk. Rabbim bundan sonraki yapacağı hizmetlerde onun önünü daha çok açacaktır. Unutulmamalıdır ki “meyveli ağacı taşlayan çok olur.” Sayın müftümüz, bu makamla ilgili elbette bir takım imtihanları yaşayacaktır. “Rabbim kolay getirsin!” diye dua ediyoruz. Ama Dünya dönüyor… Güneş ve ay da dönüyor. Güneş de tutulacak ay da tutulacak yeniden… Zamanı geldiğinde uygulanmak üzere notuna alacaktır. İnşallah onun imametinde Mevlana meydanında bir Husuf ya da küsuf namazı kılmayı bekliyoruz