Dünya Müslümanları olarak, gelişiyle birlikte hayatımıza güzellikler katan ve bereketler saçan ayların sultanı, Ramazan ayına girdik. Ramazanın neşesi, coşkusu ve bereketi her tarafta hissediliyor. Çarşılar, pazarlar, sokaklar hareketlendi. Alış-veriş canlandı.
Camilerimiz beş vakit namaz ve teravihlerle dolup taşıyor. Evlerde ve mabetlerde gürül gürül Kur’an okunuyor. Akşamları her taraf aydınlık. Camilerden Kur’an sesleri geliyor. Herkes teravih namazına koşuyor. Şehirlerimiz canlı.
Her zaman olduğu gibi bu ramazan ayında da iftar saatlerine doğru yollarda trafik yoğunlaştı. İnsanımız iftara yetişmek için evlerine ya da davetlere koşuyor. Burada hiç kimse yemek için koşmuyor, onları koşturan, ramazan ayının coşkusu. Çocuklar daha bir sevinçli. Sahura kalkmanın ve iftara hazırlanmanın telaşında.
Ramazan ayı, her yönüyle telaşlı bir ay. Bu tatlı bir telaş.
Bu sene de Kur’an, oruç, namaz ve yardımlaşma ayını, hüzünle girdi İslam âlemi. Emperyalist güçler ellerini ve sömürü hortumlarını bir türlü İslam topraklarından çekmiyor. Müslümanların dağınıklığından istifade ediyor, ağyâr. İnat olsun diye, ramazan ayını şöyle bir ağız tadıyla yaşamasın Müslümanlar diye, acılar yaşatıyorlar. Aziz Kudüs’ün gözyaşları akıyor, mütemadiyen.
Seçilmiş Mısır devlet başkanı Mursî ve arkadaşları hala yedi yıldır demir parmaklıklar arkasında. En kötü şartlarda acı çekiyor. Bu haksız muameleye insan hakları örgütlerinden ses çıkmıyor. Çünkü onların lügatinde Müslüman, insan sayılmıyor.
Siyonist İsrail, ramazanın ilk günlerinde Filistinli Müslümanların üzerine ateş yağdırdı, Gazze’de, tüm işgal edilmiş Filistin topraklarında.. Birçok kardeşimiz şehit, onlarcası yaralı. Maddi kayıplar ise, işin cabası.
Sudan’da askeri darbe.. Sürüp giden düzeni, düzensiz hale getirdi. Keşmekeş içerisinde bulunan Sudan, biraz daha geriye gitti. Sudan’ın güneyini bölerek devlet kurduranlar, şimdi de tekrar bölüp bir başka Müslüman toprağını başkalarına peşkeş çekmek istiyorlar.
Suriye, Yemen ateş hattında olmaya devam ediyor. Devlet düzeni bozuldu. Binlerce vatan evladı can verdi, milyonlarca Müslüman insan yerinden yurdundan edildi. Binlercesi yad ellerde vatan hasreti çekiyor. Bugün iftar sofralarında, onları şefkatle bağrımıza basmanın, ekmeğimizi, aşımızı paylaşmanın tam zamanı. Muhacire ensar olmak, dinimizin buyruğu…
Hedef ülke Türkiye üzerinde oyunlar bir türlü bitmiyor. Milletimiz sabırla, aşkını kaybetmeden direnişini sürdürüyor., Kazanımlarımızın nöbetini tutarız, gerekirse aç kalırız diyor.
İşte bütün bu acılar üzerine şehr-i ramazan geldi. İyi ki geldi. Bereketiyle geldi. İrademizi çelikleştirmek için, bütün musibetlere direnmek için, özgürlük için geldi. Bizi kavileştirmek için, Rabbimizle olan ubudiyet bağlarımızı daha güçlü tutmak için, geldi. Her gelen bereketiyle gelir. Kur’an ayı, sabır ayı, rahmet ayı da öyle geldi. Hissediyoruz. Yaşıyoruz. Ramazan ayı, Resul-i Ekrem Efendimizin dilinde kötülüklere karşı kalkan vazifesini görüyor. Bizler oruç tutmakla, imanımıza, vatanımıza, istiklalimize ve istikbalimize yönelebilecek tüm zehirli/yıkıcı oklara karşı, Oruç kalkanıyla duracağız.
Ehlen ve sehlen Ya Ramazan!
Rahîm Olan’ın nefesi, hoş geldin, safalar getirdin hayatımıza.