Keşke bütün huzurevlerini kapatabilsek…
Aslında daha önce Mesut Uçakan’ın ‘bu benim son şansım’ dediği Anka Kuşu filmi ile ilgili bir şeyler yazmak, insanlara ‘bu filme gidin’ demek istiyordum ama olmadı…
Olmadı çünkü ‘son şans’ olarak değerlendirdiği filmi Uçakan’ın yıllar önce çektiği ve pek çoğumuzun başyapıt olarak değerlendirdiği ‘Reis Bey’ filmi kadar bile başarılı değildi. Reis Bey’de Necip Fazıl Kısakürek’in yazdığı önemli bir öyküye sahip olan Uçakan’ın Anka Kuşu’nda elinde olmayan şey de buydu. En başta iyi bir öyküsü yoktu Uçakan’ın. Keşke ‘son şansı’nı iyi kullansaydı.
Her şeye rağmen, bizden bir yönetmenin filmini sinemada 6 kişi olarak izledikten sonra, galasını MÜSİAD’ın organize ettiği filme Konya MÜSİAD’ın alaka göstermesini isteyecektim. MÜSİAD Konya Şube Başkanı Selçuk Öztürk Bey’e “Üyelerinizi bu filme götürün” diyecektim. Buna da elim varmadı. “Her şeye’ rağmen izlenmeli” diyemedim.
Mahzun Kırmızıgül’ün filmi Beyaz Melek hakkında bir şeyler duymamış olamazsınız. İşte Kırmızıgül’ün Mesut Uçakan’a göre en önemli şansı, elinde iyi bir öyküsünün var olmasıydı. Beyaz Melek’te Kırmızgül izleyiciye adeta “Batı kentlerimizde huzurevleri dolup taşıyor çünkü evlatlar çok vefasız. Herkes kendini para kazanmaya, batılı bir yaşam tarzına kaptırmış ve ebeveynlerini unutmuş. Biz Doğu’da böyle yapmayız. Biz vefalıyızdır. O yüzden bizde huzurevleri kapatılıyor. Çünkü bu evlere yerleştirilecek insan bulunamıyor. Biz bu huzurevi kelimesini bile tanımıyoruz” diyor.
Şimdi bu filmler hakkında bir kıyas yapmayı düşünmüyorum.
Esas gelmek istediğim nokta farklı. Kırmızıgül’ün filmiyle ilgili olarak da pek çok eleştiri okudum. En başında bu filmden huzurevleri rahatsız oldular. Kendilerinin ve yaşlıların rencide edildiklerini söyleyenler oldu.
Bugün büyük şehirlerimizin pek çoğunda huzurevleri var… Vefasız evlatların ve batılı yaşam tarzının ektiği bir tohum gibi…
Fakat huzurevlerini bir ayrık otu gibi hissederken, bir o kadar da hassas olmamız gerekiyor. Huzurevlerini kendi geleneklerimizin, örf ve ananelerimizin arasına yerleştiremesek de, mevcut olan bu yapıyla ilgili yaklaşımımız ayrı bir özene muhtaç.
Şehrimizde de bir huzurevi var. Başında da müdür olarak Mustafa Gürbüz Bey bulunuyor.
Daha önce birkaç defa gittim huzur evine… Yaşlılar gibi kaçılacak(!) bir mekândan sıcacık bir aile yuvasına dönüştü son birkaç yılda burası. Bir basın mensubu olarak fark ettiğim şeyleri yazayım…
Konya Huzurevi’nin iç ve dış mekânları pırıl pırıl boyalı… Çevre düzenlemesi ve yeşil alanlarla donatılan bu mekânda bu yıl 5 blok ve 20 katın tamamı doğalgazla ısıtılıyor. Hatta bahçesinde güvercin bile besliyor bir amcamız… Odalar bir yana kalorifer daireleri dahi son modern makinelerle donatılmış durumda.
Gidenler bilirler, yemekhane, çevre ve odalar tamamen seramik ile kaplı vaziyette ve umumi bulaşıkhane sıfırdan faaliyete geçirilmiş.
Huzurevine yaptığım ziyaretlerde pek çok yaşlı ile sohbet etme imkânı buldum. Maşallah mesleğimi bilen bilmeyen hepsinden pek çok memnuniyet sözü işittim.
Basına yansıyan haberlerden pek çoğunuzun malumu olduğu gibi özel günlerde buradaki yaşlılarımız için mutlaka sosyal etkinlikler düzenleniyor. Hatta el işi yapabilecekler özendirilerek burada sanat ve zanaat erbaplarına ‘üretime katkıda bulunabilecekleri’ hissettiriliyor.
Elinize bir kutu çukulata alıp Konya Huzurevi’nin yolunu tutarsanız, ne kadar az şey anlattığımı anlarsınız. Bütün bu değişimin altında Konya Sosyal Hizmetler İl Müdürü İzzet Güneş, benim yakından tanıdığım İl Müdür Yardımcısı Cemil Paslı ve Huzurevi Müdürü Mustafa Gürbüz beylerin ciddi gayretleri var.
Huzurevi’ndeki bu sıcaklığın muhafazası için elinden geleni arkasına koymayan Sayın Vali Osman Aydın da bu noktada takdiri hak ediyor…
Bilmeyenler için söyleyeyim: Konya Huzurevi’nde 300 yaşlı barınıyor. Bu 300 yaşlıdan yaklaşık 150’sine bez tutuluyor… 60 yaşın altında hiç kimse yok…
Sosyal imkânlar olarak fevkalade bir düzeye getirilen huzurevleri ile ilgili olarak haber ve yorumda bulunurken de insaflı olmak gerekiyor. 60 yaşın üzerindeki insanların cesetlerinin bozukluğundan, sarkıntılığa uğradığını iddia eden bir bakıcının söylediklerinden yola çıkarak bu kuruma zarar vermek kolay… Ama doğru değil…
Kur’an’ın yaşlılarla ilgili hükmü ortada: Onlara öf bile demeyin!
Esas eleştirilmesi gereken de bu hassasiyetin toplumda kaybedilmesidir. Konya Huzurevi’nde kendi anne ve babalarına hürmet eder gibi gayret gösteren bütün yönetici ve hizmetlilere teşekkür etmemiz gerekiyor.
Keşke, Mahzun Kırmızıgül’ün de söylemeye çalıştığı gibi: Huzurevlerine ihtiyaç olmasa; hepsi kapatılsa. Huzurevleri Türk toplumunun ayıplarını örten bir üst örtüsüdür.
***
Memur-Sen Konya İl Temsilcisi Servet Buzcu’nun vefat haberi beni de ziyadesiyle üzdü. Bu şehre hayırlı hizmetler verme gayreti içerisindeydi. Allah’tan rahmet diliyorum.