Gün geçmiyor ki yeni yeni krizler zuhur etmesin.
Gün geçmiyor ki acaba ne olacak diye endişe içinde beklemiş olmayalım.
Daha Kudüs meselesinin üzerinden birkaç gün geçmeden bu defa hem içerde hem dışarda ülkemizi ilgilendiren yeni krizler ortaya çıktı.
Tahmin ettiğiniz gibi içerde Abdullah Gül krizinden, dışarda da İran krizinden söz ediyorum.
Abdullah Gül’ün KHK’yı eleştiren sözlerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “yazıklar olsun” şeklinde cevap verince yeni bir kriz doğdu.
Bendeniz, Abdullah Gül’ün bu çıkışını, hainlikle eşdeğer görenlerden değilim.
Ancak bu çıkışın öyle masum bir görüş açıklama olmadığını da düşünüyorum.
Peki o zaman durum ne?
Öncelikle şunu ortaya koyalım.
Abdullah Gül, bazılarının dediği şekilde FETÖ’ye, ABD’ye veya İsrail’e bilerek hizmet eden bir yapı ve düşüncede değildir. Buna ihtimal vermiyorum.
İşte bu noktada merhum Erbakan hocamızın bir sözünü hatırladım:
“Siyonizm insanı öyle bir kullanır ve kendine öyle bir hizmet ettirir ki, bunu o insanın ruhu bile duymaz.”
Abdullah Gül’ün çevresinde kimler var bilmiyorum.
Çevresindeki insanların çok yakından bir bir araştırılması ve incelenmesi gerekiyor.
Abdullah Gül’ü kimler yönlendiriyor ve kimler bu tür açıklamaları masum bir düşünce açıklaması olarak sunuyor. Buna iyi bakmak lâzım.
İsrail’e her zulmünde kafa tutan, ABD’nin çizdiği sınırlar dışında hareket eden ve son olarak ABD’ye tarihinde ilk defa bu kadar büyük bir yenilgi tattırmaya öncülük eden Recep Tayyip Erdoğan’ı devirmek için elinden geleni yapan ABD, elbette Abdullah Gül’ü de boş bırakacak değildir.
Çoktan birilerini yanı başına yerleştirmiştir. Ve o birileri Abdullah Gül’e çaktırmadan yön vermeye başlamışlardır.
Abdullah Gül ile Bülent Arınç’a bundan sonra daha fazla dikkat etmekte yarar var.
Son olarak; Abdullah Gül ve Bülent Arınç, ABD’ye, FETÖ’ye ve İsrail’e bilerek hizmet etmezler amma yanlarında bulunan kriptolar öyle bir hizmet ettirirler ki ruhları bile duymaz.
İşte bu noktada fİraset dediğimiz o önemli haslet devreye girerse ancak o zaman kıskaçtan kurtulabilirler.
Bundan sonra Abdullah Gül’ün takınacağı tavır olayın biraz daha netleşmesine yardımcı olacaktır.
İran krizine gelince;
Bilindiği gibi İran yönetimi, Ehli Sünnet karşıtı Şii mollalardan oluşan bir yapıdan oluşmaktadır.
Yanlış anlaşılmasın Şiilik onların mezhebidir ve bizim onların inancına karışmaya asla hak ve yetkimiz yoktur.
Ancak İran’da Ehli Sünnet düşmanlığı hükümetin politikası haline dönüştüğü içindir ki bu yönetime sıcak bakmak ve tasvip etmek bizim için mümkün değildir.
Ancak bazı konularda İran’ın bizim yanımızda olduğu gerçeğini de göz önünde bulundurmak gerekir.
Her ne kadar Suriye meselesinde yıllarca bizim karşımızda ve katil Esed’in yanında olmuşsa da, son gelinen noktada Rusya ile birlikte oluşturulan üçlü ittifak, aramızdaki ilişkileri daha da arttırmıştır.
Ayrıca PKK’ın İran uzantısı olan PJAK’ın faaliyetlerine son verdirmesi bizim için olumlu bir gelişme olmuştur.
Son Kudüs meselesinde bizimle birlikte hareket ederek ABD’ye kafa tutan bir politika izlemesi de İran’la aramızda bir sıcaklık doğmasına sebep olmuştur.
ABD; son Kudüs meselesinden sonra, Türkiye ve İran’ı hedefe koymuştur.
Türkiye’yi bir yandan Zarrab davasından çıkacak karar ile ekonomik olarak, diğer yandan da Suriye sınırımızda PKK’ya verdiği silah desteği ile sıkıştırmak istemektedir.
İlerde başka planlarını da yürürlüğe koyacağından şüphemiz yoktur.
İçeriye soktuğu ajanları vasıtasıyla başlattığı eylemler ile yönetimi zor durumda bırakmak, hatta değiştirmek planını da İran için uygulamaktadır.
ABD’nin bu noktada bir taşla iki kuş vurma hesabı vardır.
İran yönetimini devirdiği takdirde orada hem kendisine uydu bir yönetimi işbaşına getirmiş olacak hem de Türkiye’yi ilave olarak İran sınırımızdan da kuşatmış olacaktır.
Bu sebeple İran için olmasa da Türkiye’nin geleceği için ve İran tarafından da ülkemizin kuşatılmasını önlemek için bu aşamada İran yönetimine destek verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Eylemcilerin, ABD ve İsrail tarafından açıkça desteklenmesi de, kimin yanında yer alacağımızın göstergesi olmuştur. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.