Bayramda burada olamadık… Konya’ya söylememizden bizleri alıkoyan bu güzel arada Konya’ya başkaları neler söylemiş onlara bakma fırsatı buldum… Yani öyle Konya üzerine ahkâm kesmeler falan değil… İçinde Konya geçen yazılar…
Mesela Vatan’dan Yiğit Bulut…
‘Biz “ekonomik asalak” değiliz’i yazmış…
Diyor ki: “Dört haftalık faiz ile İstanbul-Konya arasına sekiz şeritli otoyol yapılabilir.”
Faizin ülkeyi getirdiği halden bahsederken ‘İstanbul ve Konya’dan bahsediyor. Sekiz haftalık faiz ile de “İstanbul’dan Van’a kadar hızlı tren” yapılabilirmiş…
Yazısında İstanbul’dan başka geçen iki şehirden biri Van diğeri Konya… Neden Konya?
Demek ki Konya’nın yol ihtiyacı sadece Konya’dan görülmüyor… Oysa biz sekiz şeritli yollardan vazgeçtik, etrafımızdaki yarım duble yollar bitirilse razıyız.
Tabi sekiz şeritli de fena olmazdı.
***
Taraf yazarı Rasim Ozan Kütahyalı da Konya’yı geçirmiş yazısında…
Onun sözleri daha bir can alıcı…
“Faik Ali, Hasan Mazhar, Celal Bey, Hasan Mazhar, Hüseyin Nesimi torunları mısınız; yoksa diğerlerinin mi?” bu yazıyı okuyup karar vermeniz gerekiyor.
Ermeni meselesiyle ilgili bir yazıda Konya şöyle geçiyor:
“Yine İttihatçıların bu hukuksuz ve ahlaksız emri eline gelince “Ben valiyim, eşkıya değilim. Bu işi yapamam” diyebilme şerefini gösteren Ankara Valimiz Hasan Mazhar Bey vardı... Konya’ya yığılan onbinlerce Ermeni’nin hayatta kalmasını sağlayan, bu sürgün kararını uygulamaya direnen Konya Valimiz Celal Bey vardı... Celal Bey, daha evvel Halep valisiydi. Suriye çöllerine sevkıyatın, katliam anlamına geldiğini çok iyi biliyordu... Bu şerefli devlet adamına, Konya"nın şeyhleri ve âlimleri en büyük desteği verdi. Hem İslam"a hem de insanlığa aykırı bu katliam niteliğindeki sürgün kararına derin bir ahlak ve faziletle direnen Müslüman âlimlerimiz ve şeyhlerimiz vardı bizim...”
Ne meşakkatli bir tercih!
***
Ali Kırca, Mehmet Ali Birant, Uğur Dündar…
Üçünün de haber bültenlerini izlerken yanınızda şişme bot falan bulundurmanız gerekiyor…
Umutsuz haberciliğin en güzel örneklerini, üstelik yerel seçimlere az biraz kala sergiliyorlar… Sergiledikleri bu tutum ülkenin kazanması için ve hizmet üretilmesi için olsa gam yemeyeceğim.
Hani “kış günü odunsuz kömürsüz bir ev kalmasın” diyecekleri yerde kömür kamyonlarını takibe alıp ihtiyaç sahiplerini rencide ediyorlar. Bir kişi soğuktan donup ölse, o zaman yine ‘kömür edebiyatı’ yapacaklar…
Bu çarka usta Nail Güreli de eklenmiş…
Milliyet’teki ‘Onuncu Ses’ köşesinde yazmış…
“Konya’da ev diye gösterilen adreste (meğer polis öğrenci yurduymuş) 360 seçmen kaydedilmiş” diyor.
“Seçmen listeleriyle oynamaktan medet umanların alacağı oylar haram olsun!” demekten de kendisini almıyor. Ona bu cümlesinde katılıyorum: Haram olsun!
Fakat inanın bana AK Parti’nin böyle bir yola başvurmaya ihtiyacı yok…
***
Radikal’den Avni Özgürel’in bayramda yazdığı Konya hikâyesi ile taramamızı bitirelim:
Konya’da adamın biri kokucular çarşısından geçerken düşmüş bayılmış. Koşuşan dükkân sahiplerinden kimi kolonya koklatmış ayıltmak için, kimi esans. Ama değil ayılmak her geçen dakika durumu daha da kötüye gitmiş adamın. İnsanlar ne yapmak gerektiğini düşünür, çaresizlikten elleri böğürlerinde beklerlerken ihtiyar biri sıyrılmış kalabalığın arasından. Yol açmışlar.. Adamın yanına çökmüş, durumu incelemiş uzun uzun, sonra başını çevirip ‘Tanıyan var mı bunu’ diye sormuş. Herkes biribirine bakmış. İçlerinde biri ‘Tanımam ama bilirim, falanca ağanın çiftliğinde seyistir, ahırlara bakar’ demiş. Anladım, manasında başını sallamış yaşlı adam. ‘Bana hemen dışardan at pisliği getirin’ demiş. Onun ne yapmak istediğini anlamayan kalabalık tereddüt etmiş önce; ama kendi ellerinden bir şey gelmediği için mecburen gidip getirmişler istediği pisliği. İhtiyar, hayvan pisliğinden bir tutam alıp baygın adamın burnuna götürünce esnaf hormurdanmaya başlamış ‘Bunak herif ne yapmak istiyor’ diye söylenmeye başlamışlar. Ama bir süre sonra baygın adamın önce gözlerini açtığını sonra kendine geldiğini görünce kesmişler çekiştirmeyi. Onların şaşkın bakışları arasında yaşlı adam doğrulup ‘Mesele halloldu ben gideyim artık’ dediğinde önünü kesmişler: ‘Bayılanlara bizim mis gibi kolonyalarımız, esanslarımız koklatılır.. Ama sen bu adama at pisliği koklattın ve kendine geldi, Nasıl oldu bu?’ Yaşlı adam ‘Şaşılacak bir şey yok’ demiş ve devam etmiş.. ‘Hayatı ahırda pis kokular arasında geçenlere sizin güzel kokularınız dokunur, alışık olduğu şeyi koklattım ben ona sadece.’