Allak bullak işte her şey… Çok şey söylemeyeceğim.
Bir kaç ayrıntı koyacağım önünüze.
Barack Hüseyin Obama Mısır’da konuştu.
Dedi ki: Medeniyetin İslam’a borçlu olduğunu biliyorum. İslam medeniyetinin yenilikçi anlayışı, cebirin, matematiğin, denizcilik aletlerinin, matbaanın yaratılmasında, müziğin yaratılmasında büyük rol oynamıştır.
Dedi ki: Bizler birbirimize hep kalbimizdeki doğruları söylemeliyiz. Kur’an’da söylediği gibi ‘herzaman hakikati söyleyin’.
Dedi ki: İslam hoşgörü konusunda son derece gurur verici bir geleneğe sahip. Bunu Endülüs ve Kurtuba’daki tarihe baktığımızda da görüyoruz. Endonezya’da bir çocukken de bunu gözleme şansım oldu. Hıristiyanlar Müslümanlar özgürce ibadetlerini yerine getirebilmeli. İşte bugün ihtiyaç duyduğumuz maneviyat budur.
Dedi ki: Bazı güçlerin başını kapatmayı seçen bir kadının daha az eşit olduğuna dair inançlarına katılmıyorum. Müslüman kadınlara ne giyeceği dikte edilmemeli. Ancak eğitim hakkı reddedilen bir kadının eşitliği de reddediliyor. Kadınların daha iyi eğitim aldıkları ülkelerin daha zengin ve daha refah içinde olmaları bir tesadüf değil.
Dedi ki: Amerika’daki özgürlük anlayışımız, herkesin kendi dinini yaşayabilmesidir, bu bölünemez bir anlayıştır. ABD hükümeti kadınların başörtüsü haklarını korumak için davalar açmıştır, bu hakkı inkâr edenleri cezalandırmıştır. İslamiyet Amerika’nın bir parçasıdır.
Mısır’ın ardından hafta sonu Fransa’da konuşan Obama burada da, ülkesinin hiçbir zaman başörtüsüne kısıtlama getirmeyeceğini, diğer ülkelerin dini özgürlüklere ilişkin yaklaşımlarından sorumlu olmadığını, ancak ABD’nin insanlara asla ne giyeceklerini dayatmayacağını söyledi.
Takip edebildiniz mi bilemiyorum. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy de, Obama’nın ardından “Müslümanları, dinlerini istedikleri gibi yaşamasını engellemeyin. Örneğin ne giyeceklerini dayatmayın. Başörtüsü sorunu dâhil, Obama’nın bütün dedikleriyle tamamen hem fikirim” diye açıklamalarda bulundu.
Obama ve Sarkozy’nin konuşmalarını velev ki Başbakan Erdoğan yapsın…
O zaman birkaç yıl önce kapatılamayan partinin şimdi kapatılması için gerekli olan delil ele geçirilmiş olurdu.
Bunların altını neden çizdim biliyor musunuz?
Hakkında yazılan yalan habere karşı dava açan Radyoloji Uzmanı’nın tazminat talebini reddeden mahkeme kararıyla hiç yorumlamadan karşılaştırabilelim diye.
Kararda, “Kamu görevi gören doktor olarak, okuduğu müspet ilmin ve akılcı bilimin aksine başına taktığı ‘türban’ altındaki zihniyeti nedeniyle eleştirilmesine, bu eleştiriler ağır da olsa katlanmak zorunda olduğundan, ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir” deniliyor.
Elbette mahkemedir; kabul ya da reddeder; yasalara göre hüküm verir.
Sorum şu: Bizim (hadi diyeyim yasalarımızın) bakışı ile müspet ilimlerin adresi olarak gösterilen batılı ülkelerin ve ABD’nin liderlerinin başörtüsüne bakışını yan yana koyduğunuzda sizin de içiniz acımıyor mu?