Başbakan birkaç gün önce Ekonomik ve Sosyal Konseyde bir konuşma yaptı. İki yıldan beri toplanmayan kurul uzun bir aradan sonra iflas lafları arasında açıldı. Başbakanın haklı tarafları var. Özellikle de geçmişten gelen yanlışların sonuçlarına katlanmak zorunda kalan bir iktidar içinde açıklamalar dikkat verici.
Bu açıklamalar doğru bile olsa insanlara bazı rakamları anlatmak için verilen örnekleri yadırgadığım için bu yazıyı yazıyorum.
Sistemin batma noktasına geldiği, hatta birazda geçtiği doğrudur. Yılda 25 milyar Ytl den fazla bir kaynağın aktarılma mecburiyeti de doğrudur. Bu yanlışın başlamasındaki en ciddi hataların 1992 yılında Demirel tarafından yapıldığı da doğrudur. Yanlış olan bu açık olmasaydı şu kadar okul, şu kadar hastane yapılırdı gibi, tamamen duygusal tamamen popülist açıklamalardır.
Ben emekliyim. Yıllarca en yüksek rakamdan prim ödemiş buna rağmen sadece 1074 lira emekli maaşı alan biriyim. Ev kirası ve yakıt parasına yetmeyecek bir rakam. Sonuç böyle olunca yapılacak okul sayısı, yapılacak hastane sayısıyla benim maaşımın mukayesesine kızarım. Yirmibeş yıl çalışmışım, hem de ne çalışma. Sonrada verilen asgari yaşam için bile, yetmeyecek paranın üzerinden tartışma yapılması beni rahatsız ediyor. Benim emeğimin karşılığı olan maaş üzerinden kimsenin politika yapmak hakkı yok.
Sistem iflas etmek üzeredir. Bu artık açık seçik olarak belli. Ama bunda benim bir rolüm, hatta bir payım yok. Ben bir kezbile aksatmadan kendime düşen payı yatırmış ve emekli olmak için kanunların öngördüğü süreyi tamamlamışım. Hatalı olan siyasiler şimdi köşelerinde ve sıkışıldığında hala onlara danışılıyor ve çözüm aranıyorsa bu yanlışın oralarda aranması gerektiğidir.
Turgut Özal 1990 yılında emekli yaşının atmışlı rakamlara yükseltilmesi gerektiğini, yoksa sistemin tıkandığını söylediğinde, benim işçim, benim köylüm edebiyatıyla başlayan süreç yasayı iptal ettirdi. O zamana kadar kar eden ve parasını gayrimenkule yatırmaktan başka yol bulamayan SSK bir yıl içinde zarar etmeye başladı. Kanunu Özal çıkardı diye iptal edenlere alkış tutanlar o zaman sustular. Şimdi ne hakla konuşuyorlar anlayamadım. O günlerin genel müdürü Kılıçdaroğlu şimdi CHP den milletvekili. Neden bunlardan bahsetmez anlamıyorum. Tam konuşacağı zaman ama o yok. Üstelik bu konunun da uzmanı.
Tabiî ki bu böyle gitmeyece, gitmemeli de. Nitekim başbakanda bunu söylüyor. "Başka ülkeler gelecek kuşaklara bir ortak havuzdan faydalanmaları için nakit para bırakırken, biz hüzün bırakırsak, onlar da bize hayır dua okumazlar." Diyor. Başbakan, "Ortak havuz" ile Singapur'dan Çin'e, Rusya'dan Körfez emirliklerine kadar birçok ülkenin gelecek kuşaklar için oluşturduğu " Egemen fonlar "ı kastediyor olmalı..
Buna rağmen sistemi kurtaracak kayıt dışı çalışma ile ilgili bir şey yapamıyor. Kayıt dışı istihdamın çalışanları n%49 una ulaştığı kaç ülke vardır ki.
Artık bir şeylerin yapılma zamanı gelmiş, geçmektedir. Alınacak radikal tedbirler can yakacak türden ve zorlayıcı olmalıdır, bu da dogru. Ama bunu yapacak olan iktidarlar güven veren iktidarlar olmalıdır. Tekelin tam satılma aşamasında sanki acelesi varmış gibi sigara yasağını bir günde meclisten geçiren iktidara, siyasi yapıya çözüm bulacağı konusunda güvenmek pek hayal gibi geliyor.
Sosyal güvenlik kurumu emeklilere maaş vermekten değil, emekli maaşını hak etmedikleri halde iki yılda milyarlarca lira emekli maaşı alma hakkını kazanan yetersiz siyasetçilerden batmaktadır. Bunun hatırlanmasında fayda var...