>>> Söyleşi: M. Ali Köseoğlu-M. Ali Elmacı
-Son dönemde özellikle bu siyasi gerginlikler atmosferinde araştırma şirketlerinin araştırmaları da en az medya kadar etkiye sahip. Ne dersiniz medyanın kullandığı bu gücü araştırma şirketleri de paylaşıyor diyebilir miyiz?
-Medya patronlarının bir algısı veya kararı var. Medya organları da bu doğrultuda toplumu ikna etmeye çalışıyorlar. Medyanın bir vakıa ortaya çıktığında onu topluma doğru şekilde aktarması gerekir ama bizdeki medya siyaset yapıcısı, siyaset kurucusu, devlet yönetimine karışma gibi adetlerinden dolayı toplumu yönlendirmeyi birinci vazife olarak görüyor. Toplumu yönlendirirken doneler lazım. Bu bazen bilimdir, bazen haberdir, bazen bilim adamının konuşmasıdır. Araştırmalar da toplumu yönlendirmede önemli birer aygıt olmaya başladılar. Bilgimiz topluma sunularak elde edilen bilgi olduğu için toplumun fikri gibi sunuluyor. Bazen bu bilgiler doğru olarak sunuluyor bazen de o dediğimiz medya sanatının manipüle ettikleri gibi zaman zamanda araştırmaları sadece bir veri açıklamaktan çıkarıp içine yanlış katarak toplumu yönlendirme aracı olarak da kullanabiliyorlar. Araştırma sektörüne ilginin fazla olması kendi kafalarında olan işin inandırıcılığını artırmak için bir veri olarak kullanmak istiyorlar ama yinede toplumda araştırma firmalarına dikkat eder oldu. Yabancı yatırımcı firmalar bile gelip bizden veri sordular çünkü onlarda yatırım şekillendirecekler.
-Mesleği seçmenizde ‘devlet gücünü kullanalım’ gibi bir fikir oldu mu?
-Olmadı hayır. Entelektüel çevreden gelmiş, okuma grupları oluşturmuş, Türkiye’deki fikri hayatın içinde olan kişilerdik. Dindar camiada bu konuda bir boşluk var daha doğrusu Türk şirketi yok. Özellikle yerli ve güçlü araştırma firmaları yoktur genellikle yabancılar bu sektöre hakim. Bir firma kurar ve doğru iş yaparsak yabancılar kadar etkili oluruz dedik. Sosyal siyasal araştırmalar açısından bakınca şu an yabancılardan da öndeyiz zaten. Devlet gücünü kullanmak biraz daha medya sanatı. Biz tesadüfen başlamadık 10 yıl öncesinde hayal ettiğimiz yerlerdeyiz yani.
-Örneğin yerel seçim araştırmalarının, bir vatandaşın hangi partiye eğilimi olduğunu görürken birde bu araştırmayı yayınladıktan sonraki dalgalanmalar var. Bu piyasayı etkilemesi düşünülüyor etkiliyor da aslında biraz enteresan değil mi?
-Bugünkü durumu tespit ederken vatandaşın durduğu yerde kalmasını da tenkit etmiş oluyorsunuz. Mesela bir yerel yönetim seçimi var ve diyorsunuz ki a partisi 75 b partisi 15 c partisi 5. Bunu topluma açıklayınca muhalefeti, iktidarı hatta partide çalışacak seçmen bile etkileniyor. Diyor ki zaten oyumuz şu kadar ne kadar değişebilir ki? Yani vatandaştan aldığın bilgiyi vatandaşa verince onun kanaatine de bir sınır koymuş oluyorsunuz. İşte bunu bilen insanlarda yönlendirme aracı olarak kullanabiliyorlar. 25 yıl önce Türkiye’de yerli araştırma firması yoktu yabancılar istediği gibi sokağı yönlendiriyorlardı. Son yıllarda araştırma firmalarının artmasıyla biz dezavantajı ortadan kaldırmış olduk.
-Peki, pazarı nasıl değerlendiriyorsunuz? İnsanlar doğru bilgiyi mi istiyorlar yoksa diğer insanları da yönlendirebilecekleri manipüle edilmiş bilgileri mi istiyorlar?
-Pazar, firmanın ve işverenin karakterine göre şekilleniyor. Siz firma olarak doğru bilgi vermenin dışında bir yöntemi kabul etmiyorsanız müşteri de sizden doğru bilgiyi isteyecektir. Bir müşteri sizden üstünde oynanmış bir bilgi istiyorsa bunun ahlaklı olmadığını konuşmak zorundasınız. 17 yıldır yayınladığımız veya yayınlamadığımız bütün araştırmalarımız bilimsel denetime açıktır. Dolayısıyla bakış açısı bu olan kurumun müşterisi de sağlam ve düzgündür.
-Devletler bazında böyle bir manipüle talebi geldi mi hiç?
-Koca bir devlet araştırma şirketinin raporuna göre kaderini tayin etmez. Ha ama partilerden duyuyoruz. Biz yabancılar içinde yapıyoruz. En son bir Amerikalı finans danışman grubuna İngiltere koordinatörüyle birlikte bir Türkiye raporu hazırladık ve bunu dünyadaki finans çevrelerine aktardılar. Faydalı da oldu. Seçim öngörüsüydü. Bizim Ak Parti 46 - 48, 28 Chp, 15 de Mhp bandı demiştik ki öylede çıktı.
-Yani siz önemli şirketlerden birisiniz ama alanda rakipleriniz var. Ciddi puan farkı olan araştırmalar çıkıyor insanların karşısına. Ne öneriyorsunuz, insanlar okudukları bir araştırmaya ne kadar inanmalılar.
-Ciddi bir konuysa birbirini tekrar eden araştırmalar yayınlanıyor mesela İstanbul’la ilgili. Belediye sayısını bilen, matematiksel olarak insanlar hesap etse, Akp’nin 38’lerde Chp’nin 40’larda oy oranı olduğunu gösteren raporlara itimat etmeyeceklerdir. Çok fazla araştırma yayınlanınca zaten vatandaş da oradan bir ortalama çıkarıyor.
-Sizin yaptığınız araştırmaların gazeteciler tarafından değiştirildiği falan gibi şeyler çıkıyor, nasıl bakıyorsunuz?
-Daha önce yanlış sonuç verildi ama biz onun sehven olduğunu düşünüyoruz. Genar’ın kültürüne uzak olan bir gazete bazen bir araştırma sonucu verirken bazen 2 – 3 ay önceki araştırmamızı verip veya bir parçayı birinden alıp ötekini öbür araştırmadan alıp verdiği olmuştur ama biz fiili bir hataya müsaade etmedik. Habertürk meselesinde başka bir sorun olduğunu düşünüyorum. Ak Parti’nin yönetim olarak karakteri birinden alıp ötekine eklemek hiç ona müsait değil. Bu meselenin gazeteyle alakası olabilir ama bir hükümet telkini olduğunu düşünmüyorum.
-Araştırma şirketlerinin olmazsa olmaz etiği ne olmalıdır?
-Araştırma şirketinin olmazsa olmaz etiği vatandaştan aldığı bilgiyi bilimsel ölçeklere vurarak doğru bir şekilde topluma yansıtmaktır. Bundan başka bir yetkilerinin olduğunu düşünmüyorum. Bilinçli hata yapmak insana kazandırmaz.
-Türk milletinin hassasiyetlerini öngörme gibi bir takım özelliklere de sahip oluyorsunuz işin içinde olunca. Bu noktada Cumhurbaşkanlığıyla ilgili bir öngörünüz var mı?
-Yüzde 99 Sayın Başbakan, aday olacak. Bu siyaset, yüzde 1’lik bir pay her zaman bırakmak lazım. AK Parti’nin bugünkü genel seçim oyunun ben 49 – 50 bandında olduğunu düşünüyorum. Böyle varsayınca muhalefetinde şöyle bir açmazı var. Muhalefet bir partiden oluşmuyor, birisinin çok önemsediği bir adayı öteki önemsemeyebilir. Ortak aday çıktığında muhalefet toplamda yüzde 40’ı bir araya getiremeyecek diye düşünüyorum. Saadet Partisi’nin yüzde 1 buçuk oyu var, Saadet partili bir aday konulamayacak. Bdp’nin de 1 oyu var, Bdp de koyamayacak kendi adayını çıkaracak. Geriye Mhp ve Chp’nin adayı kalıyor ama küçük partiler neden desteklesinler onların adayını. Dolayısıyla muhalefetin ortaya çıkaracağı bir adayın alacağı oy oranı yüzde 41’i zor bulur.
-Başbakanın ilk turda seçilme çalışmaları var?
-Ben ilk turda seçileceğini düşünüyorum. Muhalefetin koalisyon biçimi kendilerini zor duruma düşürdü. Seçimi aşırı gerginleştirerek, seçim sonrası hamle kabiliyetini yitirdi. Cemaatle kurdukları ittifak zararlarına oldu. Mhp ile ittifak kurup kuramayacakları belli değil.
Millet özellikle Saadet Partisi ve Mhp’den hükümetle ittifak kurmasını beklerken bu partilerin aksine diğer ittifaklara meyil etmelerini nasıl buluyorsunuz?
Saadet Partisinin Hükümetle ittifak kurması zor çünkü aynı kültürden geliyorlar. Saadet Partisi’nin ölçülü şekilde muhalefette durması doğru bir şey kendi varlığını devam ettirmesi açısından. Mhp’nin de tabanı Ak Parti’ye daha yakın ama sonuçta muhalefet iktidara yapılır. Yani siz iktidara muhalefet ederken gidip onunla ittifak ederseniz partinin varlığı ortadan kalkar. Ama referandumda yüzde 25 Mhp tabanı, Chp tabanında yüzde 10’u evet oyu verdi.
-Başbakan Cumhurbaşkanı olursa AK Parti’nin Türkiye’deki durumu ne olur sizce?
-Bu durum başbakanın hükümetle ne kadar ilgileneceğine bağlı, AK Parti’nin başarısında başbakanın rolü çok büyük. Zaman zaman sorduk Başbakan Cumhurbaşkanı olursa AK Parti’ye oy verir misiniz şeklinde ama o zamanlar bu hayaliydi bu günlerde sorsak daha gerçekçi olur. Bence Başbakan Cumhurbaşkanı olsa da hükümetle ilgilenmeyi bırakmaz. O ne kadar çok ilgilenebilirse hükümette o kadar başarılı olur. Bunu inkar etmemek lazım. Başbakan makul bir insan, toplumda kolay uzlaşılmazmış gibi bir imaj oluşturuluyor ama ne ülkeyi ne de partiyi zaafa sokacak bir karar almaz.
-Başbakan sonrası isim konusunda ne dersiniz?
-Ahmet Davutoğlu olabilir, veya Binali Yıldırım olabilir.
-Yarı başkanlık sistemi gibi bir şey olacaksa ve Tayyip Erdoğan bu yetkileri kullanacaksa partide de çok önemli bir ismin kalması gerekmeyecek gibi.
-Ahmet bey de Binali bey de makul görünüyor. Binali bey biraz daha teknik açıdan iyi durumda çok büyük projeleri yürütmüş üstesinden gelmiş biri. Bugün Türkiye’de bir havacılık devriminden bahsediliyorsa önemli bir isim. Bugün herkes uçakla yolculuk edebiliyor.
-Teknolojiyi kullanıyoruz ama üretmek konusunda hala ilerleyemedik. Başbakanın otomobil çağrısına hala biri çıkmadı mesela?
-Geriye dönük hükümet projelerine bakınca, enerjinin dönüştürülmesi, sivilleşme ordunun sınırına çekilmesi gibi konularla uğraşıldı. Bundan sonra hükümet, teknoloji üretme yeni bilgi üretme özellikle yazılım alanına yönelebilir. Belki Özal’ın dediği yüksek teknolojiye bugün yatırım yapmak lazım.
-Başbakan Yıldırım’ın veya Davutoğlu’nun aktif olduğu konuları ne kadar referans alır?
-Başbakan insanları çok iyi tahlil ediyor. Kimin ne işe yarayacağını hemen çözüyor. Zihninde bir kişiye karar vermiştir diye düşünüyorum.
-Abdullah Gül tarafında yeni bir parti kurma gibi bir şey var mı?
-Yok tabii ki. Gül’ün bu oluşumlara girmeyeceğini düşünüyorum. Türkiye’de merkez parti çözülmeden diğer oluşumlar başarılı olamaz. Muhalefet bile oyunu zar zor elinde tutuyor. Abdullah bey zaten böyle bir şey düşünmez.
-Cemaat krizi geçti mi bu seçimle beraber?
-Bu hemen olmaz. Ama en azından adresi belli oldu. Cemaat neyle uğraşacağını karıştırdı. Vakıf mı dernek mi eğitim işi mi yapıyor. Ana noktasını kaybetti. Bu da ciddi bir problemdir.
-Kendi sonuçlarınıza güvenir misiniz? Belki bizde buradan bir başlık çıkarırız?
-Kendi sonuçlarımıza hep güvendik. 17 yıl önce yaptığımız araştırma tutarlılığıyla 17 yıllık tecrübeyle yaptığımız araştırma arasındaki iş tutarlılığında farklar var. Yaptığımız işin tüm aşamalarını bildiğimizden yaptığımız işe hep güvendik.
-Araştırmaların sonuçlarına inanır mısınız?
Ciddi olan her araştırmaya inanırım. Sonuçta bilimsel bir veridir bugün başka yarın başka çıkabilir çok da itikadi bağlanılmamalı.
Memleket Dergi / 91. Sayı (Haziran-Temmuz)