Yüce Yaratıcımızın bir adı da el-Hakîm’dir. O’nun her söyleminde ve her eyleminde sayısız hikmet vardır. O’nun söylediği ve eylediği hiçbir şey boşuna, yersiz ve anlamsız değildir. Bizlere düşen bu hikmetleri kavramak ve onların gereğini yerine getirmektir.
İnsanın fizikî yaratılışı da sayısız hikmetlerle doludur. Şöyle ki:
İnsanın içinde bir tek kalbi vardır. Tek şeye inansın, tek şeyi sevsin, tek şeye gönül versin diye. Buna göre insan, gönlüne Yüce Allah’ın sevgi ve sevdasını koyacak, O’na inanıp bağlanacaktır. O’nun dışındaki şeyleri de O’nun inancı ve sevgisi ile bağlantılı olarak sevecek ve bağlanacaktır. Bu konuda Rabbimiz şöyle buyurur: Allah, bir adamın içinde iki kalp yaratmadı.
İnsanın bir kalbi ve bir dili vardı. Dili kalbi ile irtibatlı konuşsun diye. Kalbinde olmayanı söylemesin diye. Bu konuda Kur’ân’da şu uyarılar yer alır:
Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyla «inandık» diyen kimselerden ve yahudilerden küfür içinde koşuşanların hali seni üzmesin.
Onlar ağızlarıyla sizi razı ediyorlar, halbuki kalpleri buna karşı çıkıyor. Çünkü onların çoğu yoldan çıkmışlardır.
Ve Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri çarparak yapanlar; işte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar.
Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler.
İnsanın bir başı, iki eli vardır. İki el bir baş için çalışır. Tıpkı şairin dediği gibi: Ey dipdiri meyyit! «iki el bir baş içindir» Davransana.... Eller de senin, baş da senindir!
İnsanın iki eli, bir dili vardı. İki kere çalışsın bir kere söylesin diye. Her yapıp ettiğini söylemesin diye.
İki gözü ve bir dili vardır. İki görsün bir söylesin diye. Gördüğü her şeyi söylemesin diye. Zira gördüğü halde söylememesi/anlatmaması gereken o kadar çok şey vardır ki. Örneğin gördüğü kusurları görmezden gelmeli ve örtmelidir. Çünkü bir müminin bir kusurunu örten kimsenin Yüce Allah kıyamet günü, kusurlarını örter müjdesi vardır.
İki kulağı, bir dili vardı. İki dinlesin ve bir desin diye. İşittiklerinin hepsini söyleyivermesin diye. Zira işittiği her şeyi kişinin söylemesi ona günah olarak yeter. Çünkü işittiği her şey doğru olmayabilir, eksik yahut yanlış duymuş olabilir yahut anlatılmaması gereke şeyleri duymuş olabilir.
Şimdi Rabbimizin şu uyarılarını bu açıklamalar ışığında bir kez daha okuyalım:
Andolsun ki, onlara da size vermediğimiz kudret ve serveti vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine bir fayda sağlamadı. Zira bile bile Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlardı. Alay edip durdukları şey, kendilerini kuşatıverdi.
Siz, hiçbir şey bilmezken Allah, sizi analarınızın karnından çıkardı; şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.
Sonra onu tamamlayıp şekillendirmiş, ona kendi ruhundan üflemiştir. Ve sizin için kulaklar, gözler, kalpler yaratmıştır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!