İnsanın olduğu yerde sorun olacaktır. Önemli olan sorunların meşru ve makul yollarla çözülmesidir.
Müslümanlar, kardeştir. Kardeşlik, dini yaşamada birbirine yardımcı olmayı gerektirir.
Kardeşler arasında zaman zaman problemler zuhur edebilir. Bu problemlerin zaman geçirilmeden çözülmesi ve bunun için çaba sarf edilmesi kardeşliğin gereğidir. Nitekim Peygamberimiz, bir müminin, kardeşiyle üç günden fazla küs durmasını yasaklamıştır. Demek ki üç gün taraflar kendilerini dinleyecek, hatalarını anlayacak, kırdığı kardeşinin gönlünü nasıl alacağını belirleyecek, barışmanın sevabına inanacak, sonra da barışmak için kardeşine elini uzatacaktır.
Bazı durumlarda küs olan kardeşler, kendiliklerinden birbirleriyle barışamayabilirler. Bu durumda olaya muttali olan diğer kardeşlerin devreye girmesi gerekecektir. Kardeşlerin arasını bulmanın faziletine dair pek çok ayet ve hadis vardır. Bu konuda ilk akla gelmesi gereken ayetler şunlardır:
Eğer müminlerden iki topluluk birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltiniz; eğer biri diğeri üzerine saldırırsa, saldıranlarla Allah'ın buyruğuna dönmelerine kadar savaşınız; eğer dönerlerse aralarını adaletle bulunuz, adil davranınız, şüphesiz Allah adil davrananları sever.
Şüphesiz müminler birbiri ile kardeştirler; öyle ise dargın olan kardeşlerinizin arasını düzeltin; Allah'tan sakının ki size acısın. (49/9-10)
Ayetin inişine sebep olan olay, Medine’de iki kardeş grup arasında çıkan sözlü-taşlı-sopalı bir sokak kavgasıdır. Yoksa Peygamberimiz döneminde iki Müslüman grup arasında bir savaş olmamıştır. Buna rağmen Yüce Allah, bu sokak kavgasını savaş olarak nitelemiş ve hemen birbirleriyle kavga eden kardeşlerin arasının bulunmasını emretmiştir. Bu ayetlerden sonra kardeşleri küçük görme, alaya alma ve gıybet-dedikodusunu yapmayı yasaklayan ayetlerin gelmesi de son derece dikkat çekicidir. Zira şayet arada kavga söz konusu olan kardeşlerin arası bulunmazsa, alaya alma-gıybet aşaması devreye girecek, bunlar da kardeşlik bağlarını zayıflatıp kopma noktasına getirecektir. İslam Toplumunda herhangi iki Müslüman’ın arasında süren bir tatsızlık ise, ümmetin birlik ve beraberliğini zedeleyecektir. Çünkü Müslümanlar, bir binanın tuğlaları gibi birbirlerine kenetlenmekle yükümlüdürler.
Kardeşler arasında yaşanan tatsızlıklar, çözüme katkı sağlayacaksa etkili ve yetkili kişilere anlatılmalıdır. Aksi takdirde olur olmaz kişilere anlatma dedikodu Müslümanlığına sebep olacaktır. Onun için bir kardeşinin derdini, şikâyetini dinleyen Müslüman, bu dinlemenin bir bedeli olduğunu unutmamalıdır. Ya dinledikten, kardeşler arasında kırgınlığa muttali olduktan sonra, onların arasını bulmak için harekete geçecektir. Bunun için tarafları dinleyecek, sonra da gereğini yapacak, ya doğrudan kendisi hakemlik yaparak kardeşleri bir araya getirecek, ya da daha etkili birini devreye sokacaktır.
Günümüzde ise maalesef bu vecibe layığı ile yerine getirilmemektedir. Bir Müslüman’dan, Müslüman kardeşi hakkındaki şikâyeti dinleyen Müslüman ya dinleyip geçmekte, ya şikâyet eden tarafın yanında yer alarak ötekinin aleyhinde konuşmakta, ya da o da aldığı haberi, doğruluğunu tahkik etmeden başkalarına yaymaktadır. Bu ise dedikodu Müslümanlığının taraflarını çoğaltmaktadır. Dolayısıyla bir kardeşinden, başka bir kardeşi hakkında şikâyet dinleyen mümin, derhal kardeşliğin gereğini yerine getirmeli, karşı tarafı dinleyeceğini, iki kardeşin arasını bulmak için harekete geçeceğini beyan etmelidir. Şikâyet eden kişi bunlara yanaşmıyorsa, o zaman onun şikâyetini dinlememeli, bir Müslüman kardeşin ardından konuşmanın gıybet ve dedikodu olduğunu beyan edip bu konuda onu uyarmalıdır.
Allah’ın kulları kardeş olun. Size ancak kardeşlik yaraşır, her zaman ve şartta kardeşliğinizin gereğini yerine getirin ki, İslam kardeşliği söylemi, kuru bir iddiadan ibaret kalmasın!