İkiyüzlü olan kim?

Yücel Kemendi

Son günlerde yazdığım yazılarıma anlamadığım bir şekilde acımasız eleştiriler geliyor...

Eleştirenlerin sık sık bahsettiği “İkiyüzlü olan kim” onu çok merak ediyorum.


Ben de herkes gibi hep doğru yaptığımı düşünüyorum, çünkü bu ülkede yaşıyorum. Allah bana akıl fikir vermiş, yaşadığım ülkede neler olup bittiğinin farkındayım.

Ya diğerleri?

Onlar inan ne yapıyor, onu da ben bilmiyorum. Onların benim ne yaptığımı bilmedikleri gibi.

 

Aslında millet olarak biz de bir problem var...

Biz komploları çok severiz, bağlandığımız birine çok kötü bağlanırız.

İyi dediğimize kötü, kötü dediğimize de iyi demeyi hiç beceremeyiz. Ama menfaatimiz hangi tarafta ise o tarafa da sabun gibi kayıveririz.

 

Bir tarihte Adnan Menderes’e, Turgut Özal’a, Necmettin Erbakan’a yaptığımız gibi, yarın Recep Tayyip Erdoğan’a yapacağımız gibi.

 

Mesela 17 Aralık’tan bu yana bazılarımız farklı Türkiye portresi çizdi.

“Belki de bizim insanlarımızla ilgisi olmayan birilerinin yazdıkları bir senaryoyu bize oynattılar... Belki de dinden-imandan ve eğitimden başka bir şeyle ilgilenmeyen bir dini grubu siyaset yapmakla suçladık”.

O şahsı dün göklere çıkartan, bugün eleştirenlere soruyorum; birden ne değişti de böyle bir çizgiye girdiniz?

 

Benim için eleştiri yapanların, eleştiri yaptıkları insanı tanımalarını, insanların geçmişine bakarak, bugünkü yazdıklarını çizdiklerini, öyle değerlendirmelerini isterim. Çünkü beni eleştirenlerin eleştirileri tamamen hayal ürünüdür ve yalandır.

Benim “O Şahıs” ve gurubuyla aram hiç iyi olmadı ki!

Okullarına ve dershanelerine hiç çocuk göndermedim ki!

Ben onlarla kol kola yurt dışı gezilerine katılmadım ki!

Dün onlar için ne dediysem elhamdülillah bugün de aynı şeyi söylüyorum. Bunun aksini ispatlayan olursa da kalemimi kırarım. Çünkü ben bu insanları 30 yıldır tanıyorum.

 

Ama daha dün...

“Kardeşim onlar da dershaneciliği iyi yapıyorlar, ben bu adamlara güveniyorum” diyerek çocuğunun elinden tutup piyasa değerinin iki katına onların dershanelerine kayıt yaptıranlar...

Çocuğunu, branşı bile belli olmayan genç yaştaki tecrübesiz ağabeylere teslim ederek  onların ekonomik yönde büyümesine katkı sağlayanlar...

Onlarla kol kola yurt dışı gezilerine katılan ve bir kuruş para vermeden dünyayı gezen bürokratlar, yazarlar, çizerler.

Ya da, onların içinde bulundukları oluşumlara akın akın giden sanayiciler...

Şimdi onları eleştiride maşallah, bizleri fersah fersah geride bıraktılar.

Önce bu insanlar aynaya baksınlar

 

Sadece bunlar mı? Tabiî ki hayır...

Siyasetle uğraşanlar, bakanlarımız, milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız, il yöneticilerimiz, hepsi... Önce onlardan geleni emir telakki ettiler, bir çırpıda, ne için yapıldığı bile belli olmayan olimpiyatlara milyarları bağışladılar. İstedikleri arsaları-binaları onlara verdiler. Bağış yapmayan yöneticileri dışladılar. Onları torpille işe aldılar, önemli makamlara onları getirdiler. KPSS’de en yüksek puanları onlara verdiler, binlerce vatan evladının hakkını yediler. Bu zihniyetin iktidara gelmesi için çalışan bu vatanın sevdalısı, iktidara gelmek için bayrak asanları, mahalle mahalle, ev ev gezenleri ihmal ettiler ve dışladılar.

 

İşte ben O şahısın adamlarından rahatsız olduğumdan daha fazla bu tür insanlardan rahatsızım.

 

Dün o şahıs için ne dediysem elhamdülillah bugünde aynı şeyi söylüyorum. Onun için lütfen benim söylediklerimle biraz önce belirttiğim insanların söylediklerini aynı terazide tartmayın.

O tür insanların söylemlerinden ve yazdıklarından ben de çok rahatsızım. Çünkü daha dün o şahsın adamları için ne dediklerini çok iyi biliyorum...


Bu iktidar dönemine kadar devlet içinde kimliklerini saklayan bu insanlara, bu parti iktidara gelince olan oldu. Devletin kapıları o şahsın mensuplarına ardına kadar açıldı. Artık onları kimliklerinden dolayı ne yasaklayan ne de yargılayan vardı. Kendilerini gizlemeleri için de bir sebep yoktu. Onların da bir kısmı bu özgürlüğü kötüye kullandı. Kendilerine açılan kapılardan girdiler, özellikle bazı stratejik noktalarda yoğunlaştılar ve devlet içinde kendi iç hiyerarşisi ve gizli bir ajandası olan gizli bir yapı oluşturdular.

 

Ancak bu yapı görülmeyecek gibi değildi ki, Ergenekon davasının bile bu gizli yapının güçlenmesinin önündeki engelleri kaldırmak için kullanıldığını herkes çok iyi biliyordu.


Bunlara rağmen, iktidarın dershaneleri hedef alan yasa hazırlıklarına şiddetle karşı çıkmaktan geri durmadım. Çünkü bunların burunlarının dershaneyle sürtülebileceğine inanmıyordum. Bir de bu eğitim sistemi sürdükçe dershanelere ihtiyaç olduğunu da biliyordum.

 
Bu operasyonun amacını, demokrasimiz için oluşturduğu tehdidi, yani olayın siyasi boyutunu, yolsuzluk dosyalarının içeriğinden daha önemli olduğunu da düşünenlerdenim.
Çünkü yolsuzlukla ilgilenenlerin samimiyetsizlikleri ve kötü niyetleri, açıkladıkları dosyaların önüne geçti.

Şimdi tekrar soruyorum: Sahiden ikiyüzlü olan kim?

Ben miyim yoksa…

 

Yorum Yap
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.