Başbakan, sesini yükseltmeye başladı. Gecikmiş adaletten şikayet edişi, yargının incelemelerini bir an önce tamamlaması gereğine sık sık işaret eder oluşu, Ak Parti'li bazı kesimlerle konuşurkenki huzursuzluklarını hiç saklamamaları... En son, bütün bu polis operasyonunun başındaki Ali Fuat Yılmazer'in görevden alınışı, bu rahatsızlıkların en belirgin işaretleridir. Doğrusu, sadece bu kadarla da kalınmamalı. Tümüyle yanlış olsa dahi, bütün bu operasyonların siyasi iktidar tarafından manipüle edildiği şeklindeki, içerideki algılama artık dışarı da giderek yansıyor. Avrupa Parlamento'sunun son kararını ve uyarılarını ciddiye almayabilirsiniz. Yaptırım gücü olmadığını, kötü niyetli olduklarını, Türkiye'yi tanımadıklarını da iddia edebilirsiniz. Ancak AP'nin şimdiye kadar böylesine sert bir karar almasını ve bunun uluslararası kamuoyundaki, genel Ak Parti iktidarının görüntüsüne ne büyük zarar verdireceğini reddemezsiniz. Yıllardır bu işi izliyorum. Göreceksiniz, bu algılamayı silmek bundan sonra çok zor olacak. Hatta yıllar alacak ve tarih -belki de abartılı şekilde- bu yaşananları, Ak Parti iktidarına fatura edecek. Polis ve yargının sahnelediği son dram bir leke gibi kalacak. Kimse, alelacele yazılmış ve çelişki dolu yasaları incelemeyecek. Uluslararası kamuoyu, demokrasi yıldızı olarak nitelediği bir iktidarı, şimdi despotlukla damgalayacak. Ne gerek var bunlara? Seçimleri kolaylıkla alacağı görülen bu iktidarın, bence şimdi asıl yapması gereken, sesini daha da yükseltmesi ve "yeter” demesi. Artık beklemeye tahammül kalmıyor. M. Ali Birand-Milliyet