Düşünceleri yüzyıllardır insanlığa ışık tutan, ilahi aşka adadığı 66 yıllık ömründe insana ve hayata dair kapsayıcı eserler bırakan Türk-İslam düşünürü ve mutasavvıf Mevlana Celaleddin-i Rumi, vefatının 745. yılında anılıyor
119
Düşünceleri yüzyıllardır insanlığa ışık tutan, ilahi aşka adadığı 66 yıllık ömrü süresince insana ve hayata dair kapsayıcı eserler bırakan Türk-İslam düşünürü ve mutasavvıf Mevlana Celaleddin-i Rumi, 745. ölüm yıl dönümünde anılıyor.
219
Batı dünyasında "Anadolulu" anlamına gelen "Rumi" olarak anılan Hazreti Mevlana, tasavvufi öğretinin en güzel şekilde işlendiği eserleriyle insanlığa yüzyıllardır yol gösteriyor. Mevlana, 30 Eylül 1207'de, günümüzde Afganistan’ın kuzeyinde bulunan Belh şehrinde dünyaya geldi. Asıl ismi Celaleddin Muhammed olan büyük düşünürün annesi Mümine Hatun, babası "Sultanü'l-ulema" yani "Alimler sultanı" diye tanınan Bahaeddin Veled, ağabeyi Alaaddin Muhammed ve kız kardeşi Fatıma Hatun'dur.
319
Hazreti Mevlana, Horasan'ın büyük alimlerinden olan Bahaeddin Veled ve ailesiyle, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'ten ayrıldı.
419
"BU ÇOCUĞU AZİZ TUT"
Yolculuk sırasında Nişabur şehrinde görüştükleri büyük sufi Ferüdüddin-i Attar, Mevlana'ya bir kitabını hediye etti ve Bahaeddin Veled'e "Bu çocuğu aziz tut. Çok geçmeyecek, dünyadaki aşıkların gönüllerine ateş salacak." dedi.
519
Konya'ya gelene dek Mekke, Medine, Şam, Erzincan, Anadolu'nun muhtelif şehirleri ve son olarak da Karaman'da bir süre yaşayan Mevlana Celaleddin, 18 yaşındayken Karaman'da Gevher Hatun'la evlendi. Bu evlilikten Bahaeddin Muhammed (Sultan Veled) ve Alaaddin Muhammed dünyaya geldi.
619
Mevlana ilk eşi Gevher Hatun'un vefatından sonra "Kira Hatun"la evlenecek, kendisinden "Emir Alim" ve "Melike" isimli iki çocuğu dünyaya gelecekti.
719
EĞİTİM, "PİŞME" DÖNEMİ
Aile 7 yıl Karaman'da kaldıktan sonra Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat'ın daveti üzerine 1229 yılında Konya'ya göç etti. 1231 yılında Bahaeddin Veled vefat edince, kendisinin halifelerinden Seyyid Burhaneddin Muhakkık-ı Tirmizi Konya'ya gelerek Mevlana'nın manevi eğitimini üstlendi.
819
Belh'ten Konya'ya uzanan yolculuk boyunca konakladıkları yerlerde çeşitli alimlerden dersler alan Mevlana, Seyyid Burhaneddin'in isteği üzerine Halep ve Şam'da tahsil gördü. Seyyid Burhaneddin 9 yıllık eğitim sürecinin ardından Mevlana'ya halkı irşad ve öğretimle meşgul olması gerektiğini belirtti.
919
Mevlana, 1240 yılından itibaren Konya'da dini ilimleri öğretmeye ve halkı irşad etmeye başladı.
1019
ŞEMS DÖNEMİ
Mevlana'nın ünü her tarafa yayılmaya başlamıştı. 1244 yılında Şems-i Tebrizi adında bir derviş Konya'ya gelip kendisiyle görüşünce, üzerinde şiddetli bir etki bıraktı. Mevlana Şems'i görünce aradığını bulmuş gibi birden değişti. Manevi alanda ilerlemeyi arzulayan ve bunun için mana adamlarının peşinde olan Mevlana, aradığını bu büyük arifte buldu.
1119
Şems'i evine davet eden Mevlana, sadece onunla konuşmaya, başkasıyla görüşmemeye başlamıştı. Tasavvuf hırkasını giyen, aşk, cezbe, vecd ve coşkuyla şiirler söyleyen Mevlana, semaya başladı. Artık Mevlana'nın meclisinde ney ve rebab nağmeleri yankılanıyordu. Mevlana, hayatının bundan sonraki bölümünde şiiri, musikiyi ve semayı kendisine yol arkadaşı edindi.
1219
Mevlana'nın Şems'den bu kadar etkilenmesi, aylarca baş başa kalması, vaazı terk etmesi çevresindekilerin Şems'e düşmanca tavır almasına yol açtı. Duruma kırılan Şems bir gün ansızın ortadan kayboldu. Şems'in gidişi Mevlana'nın derin bir üzüntü haline bürünmesine neden oldu.
1319
Şam'da olduğunu haber alınca oğlu Sultan Veled'i özür dilemek ve davet etmek üzere Şems'in yanına gönderdi. Şems davete icabet edince, Konya'da sema meclisleri tertip edilmeye başlandı.
1419
Şems ve Mevlana'nın yeniden bir araya gelmesi, aynı dedikodu ve tavırların tekrarlanmasına yol açtı. Bu ikinci fitneye Mevlana'nın oğlu Alaaddin Çelebi de karışmıştı. 1247 yılında Mevlana'nın çevresinden bir grup Şems'i öldürmüş veya diğer bir ihtimale göre Şems Konya'dan kaçmış ve bir daha kendisinden haber alınamamıştı.
1519
ŞEMS'TEN SONRA: "NE ARARSAN, KENDİNDE ARA"
Hazreti Mevlana Şems'ten sonra yaşadığı uzun kederli dönemin ardından "aradığını kendinde buldu." Dirayetli ve nüfuzlu bir babanın, kıymetli bir şeyhin ve büyük bilginlerin alim ve mutasavvıf olarak yetiştirdiği Celaleddin Muhammed, hayatının olgunluk çağına doğru, tarihte örneklerine az rastlanır biçimde ilahi aşkın ateşlediği "Mevlana" olarak toplumun huzurundaydı. Aldığı örnek eğitim, edindiği sağlam ilim, dinmek bilmeyen aşkı topluma büyük bir sevgi, engin bir dünya görüşü olarak yansıdı.
1619
TÜM DÜNYAYA ARMAĞAN: MESNEVİ
Mevlana'ya büyük sevgiyle bağlı sırdaşı Çelebi Hüsamettin, tasavvufu dervişlere anlatacak bir eser ortaya çıkarmasını tavsiye etti. Mevlana da Mesnevi'nin ilk 18 beyitinin yazılı olduğu kağıdını sarığından çıkarıp Çelebi'ye uzattı. Mevlana, ömrünün son 10-15 yıllık devresinde Mesnevi'yi ortaya çıkardı. O söylüyor, Çelebi Hüsameddin yazıyordu.
1719
Mevlana, dini bilgilerden siyasete, sağlıktan insan ilişkilerine ve hayata dair birçok konuya yer verdiği, 26 bin beyite yaklaşan 6 ciltlik bu önemli eseri için şu ifadeyi kullandı:
"Bizden sonra Mesnevi şeyhlik edecek, arayanlara doğru yolu gösterecek, onları yönetecek ve önderlik yapacaktır."
1819
ÖLÜMÜ "DÜĞÜN GECESİ" OLARAK ANILIYOR
Yaşamını "Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlana, 17 Aralık 1273'te bir pazar günü gurup vaktinde "sevgilisi"ne kavuştu. Onun için ölüm aşka ve sevgiliye kavuşmaktı; bu yüzden öldüğü gün asırlardır "düğün gecesi" anlamına gelen "Şebiarus" adıyla anılıyor.
"Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız. Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir." sözleriyle gönüllerde kalıcı bir yer bulmak istediği anlaşılan Mevlana, insanlığa Mesnevi'nin yanı sıra şu eserleri bıraktı:
1919
Divan-ı Kebir: "Büyük divan" anlamına gelen kitap, gazel, terkib-i bend ve rubailerden oluşan 40 bin beyitlik bir eserdir.
Fihi Ma Fih: "İçindeki içindedir, yahut içinde ne varsa o'dur" anlamına gelir. Mevlana'nın sohbetlerini içeren bir eserdir.
Mecalis-i Seba: "Yedi meclis" demektir. Mevlana'nın camilerdeki vaazlarını içerir.
Mektubat: Mevlana'nın devlet büyüklerine yazdığı mektuplardan oluşmaktadır.
"Canım tenimde oldukça Kur'an-ın kölesiyim. Ben Hakk'ın seçkin peygamberi Muhammed'in yolunun toprağıyım. Her kim bundan başka benden bir söz naklederse ona çok üzülür ve o sözden de çok üzüntü duyarım." diyen Mevlana, bütün eserlerinde Allah'a ve Hazreti Muhammed'e sevgisini ilan etti.