İlçemde güzel şeyler oluyor

yazar-70

Şimdi eğri oturalım doğru konuşalım, başka bir deyişle -yiğidi öldür ama hakkını inkâr etme. 2004 Yerel seçimlerinden bu yana geçen dönemde yaşanan ve yapılan gelişmelere genel hatlarıyla baktığımız zaman, şahsen Belediye Başkanımızın kendi tahmin ettiğinden ve taahhüt ettiğinden fazlasını yaptığına inanıyorum.

Şimdi seçim yok geçim yok nerden çıktı geçmişin muhasebesi diyeceksiniz değil mi? Şuradan çıktı. Konya’daki Karapınarlılar olarak gerçekleştirmeye başladığımız, Barana sohbetlerinin birinde laf lafı açtı ve bazı insanlarımız bana - İlçenin şuan en acil sorunu ne diye sordu. Bende bir an şöyle bir düşündüm ve pat diye bir cevap veremedim. Daha sonra detaylıca düşündüğüm zaman şu sonuca vardım. Bundan 4 yıl öncesinin sorunları olarak hemen aklımıza geliveren birçok sorun şuan gündemden kalkmışsa ki kalktı. Elbette, yiğide hakkını teslim etmek lazımdır. Mesela –Konut sorunu, – Çevre Yolu sorunu, –Konya Ereğli Anayolu, -İçme suyu sorunu, -Adliye Binası sorunu, -Erozyon sorunu ve en büyüğünden –Kanalizasyon sorunu… Şuan için bu sorunların hiçbiri artık ilçe gündemini işgal etmiyor. Ya çözüme kavuştu ya da kavuşmak üzere gereği yapıldı. Haa şimdi kalkıp bana kimse –Küresel ısınma sürecinin doğal sürecinden kaynaklanan, yeraltı sularının çekilmesi, Meke Gölünün kurması, Esnaf-çiftçi kredileri ve kuraklık sorunları, oğlana iş, kızın tayini, hastaneye doktor, okula öğretmen açığı demesin. Niye? Çünkü bu tür sorunlar sadece ilçemize mahsus değil bütün Ülke genelinde ve yıllardır ezbere söylenen kronik sorunlardır ve yerel yönetimleri aşan meselelerdir.

Emniyet Hizmet Binası

Âcizane benim ilçe gündemine alınması ve tez zamanda çözüme kavuşturulması gereken bir sorun; İlçemize bir “İlçe Emniyet Hizmet Binası” ihtiyacı bariz şekilde hissedildiğini görüyorum. İktidar partisi ilçe yönetimine buradan sesleniyorum. “Gelin şu iktidara yüzde ile oy veren ilçemize, vefa borcunuzu ödeyin. Tek başına iktidardaki 63 hükümet dönemimde ilçemizde yatırımlardan nasibini almalı. İlçe Emniyetimizin mevcut durumu ve farklı mekânlardaki dağınık görüntüsü ilçemize yakışmıyor. Arsa tahsisi, projelendirilmesi, ödenek tahsisatı v.b. her ne gerekiyorsa altyapısını oluşturup, şu güzel ilçemize yakışır merkezi bir yerde “Emniyet Binası” kazandırın. Haydi, tek başına iktidarın nimetlerinden faydalanma yarışında İlçe olarak bizde payımıza düşeni alalım. Yapın kendinize yakışanı, beyler. Sakın bana ve vatandaşa, inşallah maşallahlı olayı zamana yayıp soğumaya bırakan siyasi tavır takınmayın, nolur. Sizlerin bu işinde üstesinden geleceğinize ben inanıyorum, sizde inanın yeter.

 

Çiftçi Gardaşlarıma.

Erozyon müdürlüğümüzle, bir özel şirket arasında imzalanan proje sözleşmesi gereği sahaya tohumluk yonca ekimin yapılacağını öğrendiğimde cidden memnun olmuştuk. Ancak bazı bu olaydan son derece rahatsız olan çiftçi kardeşlerimizin de olduğunu öğrendim. Hatta bir kaçıyla hafta sonu sohbet ederken şu ifadeleri kullandılar. “Yahu gardaşım zaten bizim yeraltı sularımız hızla çekilmekte. Birde bu sahanın sulu tarıma açılması ile orada açılacak kuyulardan kullanılacak büyük miktardaki su sarfiyatı, bizim kuyularımızın suyunu çekilmesini hızlandıracaktır.. Biz bu işe şiddetle karşıyız ” derler. Tabi ben işin bu boyutunu daha önce düşünmediğim için o an, onlara hak verdim. Fakat sakin kafayla düşündüğüm zaman, genellikle Apak mevkisinde sulu tarım yapan çifti gardaşlarıma şunu belirtmek isterim. “-Malum şu küresel ısınma ve kuraklık denen zıkkım geldi kapımıza dayandı. Bütün ilçe ve ülke olarak bu felaketle mücadele başlatacağımız bu yıllarda, birde ilçe olarak ‘Erozyon Felaketi” ile karşı karşıya kalırsak ne yaparız?  Acaba sizler yıllardır o gürül gürül akan kuyularınızdan, sadece elektrik parasını vererek kullandığınız “VAHŞİ SALMA SULAMA” usulde tarlalarınızı sularken hiç düşündünüz mü? Yoksa bu suyu hiç bitmeyecek kendi öz malınız mı sandınız? Biliyorsunuz ki bu su; kimseden size mirasta kalmadı ve sizde çocuklarınıza devredemeyeceksiniz. Tarla sizin, kuyuda sizin olabilir ama su asla hiç kimsenin olamaz. Bunca bilim adamı bas bas bağırırken –Salma sulamadan kaçının, vahşi sulama adı verilen bu yöntem, hem topraklarımıza hem suyumuzun geleceğine zararlıdır...” derken, işin kolayını ve maliyetsizini tercih ettiniz ve saldınız gitsin. Sadece elektrik parasını ödemeyle (O’nun bile ödenmediği malum) bunca insanın ortak malı olan, yeraltlı sularını kendi şahsi menfaatiniz icabı kullanırken gösterdiğimiz hassasiyeti, erozyon konusunda da göstermeniz gerekmez mi? Sözleşmeli şirketin karı zararı bir yana, şayet o bölgeye yonca türü köklü bitki ekilmediği takdirde önümüzdeki yıllarda birde Erozyon felaketi ve kum fırtınalarıyla uğraşmak zorunda kalacağımızı da bilmelisiniz. Yani sizin salma sularınız çekilecek diye bunca insanımızı erozyonla yüz yüze getirmeye kimsenin hakkı yok. Yani önemli olan birkaç çiftçinin menfaati değil ilçe genelinin uzun vadeli ve hayati menfaatleri daha öncelik taşır.

Su Bedeli Alınmalı

Yeraltından çıkartılan her şey, çıkarana bedava diye bir kanun olmadığına göre, artık günümüzde de SU’yunda mutlaka bir bedeli olmalı diye düşünüyorum. Nasıl ki evlerimizde kim ne kadar kullanıyorsa bedelini ödüyorsa, tarımda da aynı uygulamaya acilen geçilmeli.  Tapulu arazinde herhangi bir tarihi eser, hazine yada bir maden çıkan insanın nasıl ki o kıymete ait sınırsız tasarruf hakkı yoksa ve o elindeki tapu sadece o toprak parçasının o kişinin kullanımına tahsis edildiğini gösteriyorsa ve gerçek mülkiyet sahibi her zaman için Devlet ise, SU’ da devletin öz malı olmalı. Çünkü “Su” olayı başka hiçbir şeyle kıyaslanmayacak kadar hayati, önemli ve toplumsal boyutludur. Ki zaten önümüzdeki yıllarda bu dediklerimin haklılığını göreceğimizden eminim.

ADAM GİBİ************************

İnsanları daha doğru tanımak için;

Neye çok gülüp, neye ağladıklarına bakın.

***************HİKMETLİ SÖZLER

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.