Konya’yı Konya yapan değerlerin başında Mevlana, Selçuklu Devletinin başkenti olması gibi kültürel değerlerin yanında, birde ilmi değer katan Selçuk Üniversitesi gelir. Bir üniversite eğitim, bilim ve kültürel alanda ne kadar iyiyse bulunduğu şehir de o kadar gelişir. Selçuk Üniversitesi, kurulduğu 1975 yılından bu yana Konya’yı eğitim, bilim ve kültürel alanda çok iyi seviyelere taşıdı. Selçuk Üniversitesi’nin başarıları bir çok üniversiteyle kıyaslanamayacak kadar çok olması da Konya için gurur kaynağıdır.
Üniversiteye diyecek bir laf – kelam yoktur. Şayet bir üniversite elinden geleni yapar, ama bulunduğu şehir bunu değerlendiremez bu olay bambaşkadır. İşte bu üniversitede bulunan iletişim fakültesi Konya için büyük bir avantajdır.
1993 yılında kurulan Selçuk Üniversitesi’nin İletişim Fakültesi’nden, Konya ne kadar yararlandı? 1994 yılında Gazetecilik, 1997 yılında Radyo-Televizyon ve Sinema, 2011 yılında da Reklamcılık bölümü kuruldu. Buradan mezun olan binlerce öğrenci aldıkları eğitimin karşılığında hayatlarını kazanma yoluna gittiler.
Bu yazıda ele almak istediğim baş konu, tam 23 yıl önce kurulan Gazetecilik bölümünden, Konya basını ne kadar yararlandı?
İletişim fakültesi ve aynı zamanda Konya basını içinde bulunduğum için ikisi arasındaki soğuklukları en çok hisseden bir birey olarak anlatayım.
Konya basınıyla iletişim fakültesi arasında en az iki dağ kadar bir mesafe var.
Bu fakültede özellikle Gazetecilik, Radyo-Televizyon ve Sinema bölümünün öğrencileri Konya basınını hiç tanımıyor bile. Bu konuda bir çok Konyalı gazetecide biliyordur ki; buradaki öğrencilerin çoğu gazete ve televizyonda çalışmıyorlar. Bir iletişim öğrencisi ‘Ben çok merak ediyorum, Konya’daki basın ne durumda? Kimler var kimler yok, hangi gazeteler ne trajda, hangi televizyonlar nasıl bir reyting alıyor?” demiyorlar. Bırakın trajı, reytingi, hangi gazete ve televizyon var onu bile bilmeyen onlarca öğrenci var.
Konya basını tarafında da durum hiç farklı değil. ‘Sanki bu şehirde iletişim fakültesi yok! Gazetecilik sadece alaylı olarak yetişir, mektepli gazeteci çok yetişmez’ edalarında.
Yani işin aslı; okulda ayrı bir furya, Konya basınında ayrı bir furya…
Durumun böyle olmasının en büyük sebebi ÖGRENCİLER..
Gazeteci uyanık olur, merakçı olur, araştırmacı olur. Tabiri caizse ‘Tuttuğunu koparır’
Bu soğuk zinciri kıracak olan da öğrenciler, mezun olduktan sonra bu işten hayatlarını kazacak olan da bu öğrenciler. Ama gördüğüm kadarıyla 23 yıldır ne Konya Basını elindeki bu avantajı değerlendirmiş, ne de öğrenciler mesafeyi yaklaştırmaya bir adım atmışlar. Hem Konya gibi Anadolu şehrinden gazeteci yetiştirmek de ülke için büyük bir avantaj. Boşa akan dere misali, elimizdeki avantajı görmezden gelmekte bir ayrı vahamet.
Konya basınının üzerine de büyük sorumluluk düşüyor. Farklı renkte, farklı fikirde, farklı kültürde bir sürü öğrenci mezun olup gidiyor. Nasıl olurda buradan iyi bir öğrenciyi ‘İyi bir gazeteci’ olarak yetiştirmeye yanaşmaz?
Benim söyleyecek bir kamyon sözüm var, ama konu çok uzun ve derin. İki ortamı da iyi bilen biri olarak, yolun kısasını tarif etmem gerek.
Fakültedeki öğrencilerle, Konya basınının önde gelen isimleri bir buluşsun. Herkes birbirini uzaktan da olsa bir görsün.
Kim ne yapar, kimler ne düşünceye sahip, Konya’da öğrenciler neden bize gelmez? Öğrencilerde teorik olarak aldıkları eğitimi uygulamaya dökmeden çok iyi bir gazeteci olmadıklarını anlasınlar.
Önümüzdeki haziran ayında 400’e yakın gazetecilik ve televizyon bölümünden mezun olan öğrenci olacak. Bunların en az 60’a yakını Konyalı. Birde başka şehirlerin iletişim fakültesinden mezun olan Konyalı gençler olacak…
Herkes şapkayı bir önüne koysun.
Selçuk Üniversitesi yapacağını yaptı. Sıra öğrenciler ve Konya basınında…