Hasan Cemal, New York ziyaretlerinde sık sık gittiği Cafe Fanilli'de, geçen Haziran ayında hayatını kaybeden Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk ve eşi Handan Selçuk ile ilgili anılarını aktardı.
Handan Selçuk'un vefatını da, İlhan Selçuk'un gözaltına alınmasını da aynı masada yazdığını belirten Cemal, ABD'nin en büyük Ermeni romancısı William Saroyan'ın "Geçmiş hiç bir zaman ölmüyor. Hatta geçmiş, geçmiş bile değil" sözlerini alıntılayarak, geçmişin insanın peşini bırakmadığını yazdı. Cemal,
İDDİAYI İLK KEZ EMİNE UŞAKLIGİL YAZMIŞTI! |
Cumhuriyet gazetesinin kurucusu Yunus Nadi'nin torunu Emine Uşaklıgil, 1992 yılında istifa ederek ayrıldığı ve gazetenin iflası sonrasında sahip olduğu hisselerini de kaybetmişti. Benim Cumhuriyet'im isimli kitabında hem gazetenin hem de kendi ailesinin kişisel hikayesini, kızgınlıklarını ve kırgınlıklarıyla süsleyerek aktaran Emine Uşaklıgil, İlhan Selçuk'un bir tartışmalarında kendisi için 'damardaki Halid Ziya kanının Yunus Nadi ile dengelendiği' sözlerine tepki gösterdiğini yazmıştı Uşaklıgil kitabında bu sözlerle kendini eleştiren İlhan Selçuk'un annesinin Ermeni asıllı olduğunu öğrendiğinde duyduğu şaşkınlığı da dile getirmişti. Hasan Cemal'in Emine Uşaklıgil2in kitabında yer alan ve kendisiyle ilgili iddiaların hiçbirine yanıt vermezken, İlhan Selçuk ile ilgili bu iddiayı köşesine taşıması da başka bazı soruları akla getirdi. |
HASAN CEMAL'DEN İLGİNÇ SORU
Cumhuriyet'te editör, Ankara Temsilcisi ve Genel Yayın Yönetmeni olarak yıllarca birlikte çalıştığı İlhan Selçuk hakkında Emine Uşaklıgil'in Benim Cumhuriyet'im isimli kitabında dile getirdiği iddiayı isim vermeden hatırlatarak "İlhan Abi, annesinin Ermeni olduğunu neden saklamıştı" diye sordu.
"Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim" kitabı büyük bir tartışmaya yol açan Hasan Cemal, bugün yayımlanan yazısında, Cumhuriyet gazetesinde yıllarca çok yakın çalıştıktan sonra Nadir Nadi'nin ölümünün ardından 1991 yılında karşı karşıya geldiği İlhan Selçuk için önemli bir soru ortaya attı. Cemal'in "Geçmiş hiç olmuyor ki!" başlıklı yazısı şöyle:
"Cafe Fanelli'nin arka tarafı yine tenha, sükunet içinde, sadece bir iki masa dolu. Ne güzel kimsecikler yok. Sokağa bakan o masaya, her zamanki yerime oturuyorum.
(...) Bu masada yazdığım bazı yazıları hatırlıyorum. Özellikle ikisini.
Handan Selçuk'un, Handan Hanım'ın ölümüyle ilgiliydi biri. Diğer yazı, İlhan Selçuk'un Ergenekon'dan dolayı sabahın köründe gözaltına alınmasıydı.
Evet, güç yazılardı. Çünkü bir yanda uzun bir geçmiş ve hukuk, öte yanda duyguların üzerinde kalarak söylenmesi gerekenler... İkisinin arasında duvarlar yok. Olmaması da gerekir zaten. Handan Hanım'ın da, İlhan Abi'nin de hayatımda bambaşka yerleri vardı. Kısacık bir yazıda hem bu gerçeği teslim etmek, hem de yılların içinden gelen fikri anlaşmazlıkları yerli yerine oturmak kolay olmaz. Çizgi bir oraya bir buraya sapabilir. N'apalım, hayat böyle. Geçmiş insanın peşini bırakmıyor.
(...) Aklıma takılıyor.
İlhan Abi, annesinin Ermeni olduğunu acaba neden saklamıştı? Oysa Handan Hanım'dan bilirdim, annesinin İlhan Selçuk için ne kadar özel olduğunu, öldüğü vakit hiç kimselere belli etmeden nasıl yas tuttuğunu...
William Saroyan ne güzel demiş: "Geçmiş hiç bir zaman ölmüyor. Hatta geçmiş, geçmiş bile değil."
Saroyan, Amerika'nın bu büyük Ermeni romancısı Bitlis doğumlu. Erivan'daki heybetli heykelini anımsıyorum. William Saroyan da, anlaşılan, hep o acılı geçmişini taşımış, kim bilir belki de bu sayede yaşattıkça yaşatmış, yazdıkça yazmış... Geçmişi yok etmek olanaksız. Geçmişten kaçılmıyor. İnsanlar köklerini de, acılarını da unutmuyor."