Kutsal Kitabımız, ilk kurban olayını şöyle anlatır bizlere:
Onlara Âdem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku:
Hani her biri birer kurban sunmuşlardı, kurban birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti.
Kurbanı kabul edilmeyen, kabul edilene: "Seni öldüreceğim" demişti.
O da; "Allah, sadece takva sahiplerinden kabul eder" demişti.
Andolsun, eğer sen beni öldürmek için bana elini uzatırsan, ben seni öldürmek için sana elimi uzatmam. Çünkü ben âlemlerin Rabbinden korkarım!
Ben isterim ki sen, benim günahımı da, senin günahını da yüklenip ateş halkından olasın! Zalimlerin cezası budur.
Nefsi, onu kardeşini öldürmeye çağırdı, onu öldürdü, ziyana uğrayanlardan oldu.
Derken Allah, ona kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi.
Karganın yaptığını görünce; "Yazık bana, şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten âciz miyim ben?" dedi ve pişman olanlardan oldu! (5/27-31)
İki kardeş, kurban takdim ediyorlar Yüce Yaratıcı’ya. Birisinin takdimi kabul ediliyor, diğerininki kabul edilmiyor. Kurbanı kabul edilmeyen, kendini sorgulayacağı, nerede eksik yahut yanlış yaptığını araştıracağı yerde, kardeşini kıskanıyor ve onu öldürmeye yelteniyor. Kardeşi onu uyarıyor, yapacağı işin yanlış olduğunu söylüyor, ama o dinlemeyip kardeşini öldürüyor. Sonra da kargalardan aciz bir duruma düşüyor.
Şimdi ayetlerdeki mesajları anlamaya çalışalım:
Bizden öncekilerin hayat hikâyelerini ibret nazarıyla okuyup başkalarına da anlatmalıyız.
Mahiyeti farklı da olsa Kurban, Hz. Âdem’den beri devam edegelen bir ibadettir.
İbadetlerimizi Allah için yapmalı ve kabul edilmesi için dua etmeliyiz.
İbadetlerimizin kabul edilmeme endişesi taşımalıyız.
İbadetlerimizin kabul edilmesi, onların Allah için ve içtenlikle yapılmasına bağlıdır.
Yüce Allah, kendisini tanıyan ve kendisinden sakınan muttakî kullarının ibadetlerini kabul eder.
Kıskançlık, insanı kardeşkanını dökmeye kadar götüren kütü bir hastalıktır. Allah korkusu, kişiyi kötülüklerden alıkoyan bir duygudur.
İslam’a göre, haksız yere bir kişinin kanını dökmek, tüm insanlığı öldürmek gibi korkunç bir cinayettir.
Kötülükleri başlatanlara, kötü çığır açanlara, onların yolunu izleyenlerin günahlarından da yazılır.
İnsanlık tarihi, devamlı hak batıl, mazlum zalim mücadelesine tanık olmuştur.
Kıskançlıkla haksızlık yapmaya devam eden zalimler, kargalardan daha aciz varlıklardır.
İnsan, başına gelen olaylarda suçu başkasına atmayı bırakıp önce kendisini sorgulamalıdır.
Son pişmanlık fayda vermez. Önemli olan, pişman olunacak yanlışlar yapmamak ve olanlardan ders almaktır. Fırsatlar elden kaçmadan tevbe etmesini bilmek gerekir
O halde kurbanlarımızı keserken, bizi Yüce Allah’tan ve O’nun rızasını kazanmaktan alıkoyan şeyleri bertaraf etmesini, onlardan kurtulmasını bilelim. Unutmayalım ki kestiğim kurbanların etleri ve kanları Allah’a ulaşmaz. Kul olarak bizden O’na ulaşacak olan takvadır, O’nu hesaba katarak yaşma bilinci ve O’nun rızasını kazanma çabasıdır.
Hep nefis çıkar karşıma ölüp ölüp dirilsem,
İnsandan kaçmak kolay, kendimden kaçabilsem! (Çile, 53)
Her şeyimizle Yüce Yaratıcı’nın olduğumuzun tescili demek olan Kurban Bayramınız, O’na yakınlaşmamıza vesile olsun, hayatımıza bereketler getirsin efendim.