CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu TV’deki bir konuşmasında bakın neler söylüyor:
“Özellikle MHP içindeki çalkantılardan 15 -16 milletvekilinin AKP’ye transfer edileceği şeklinde bir duyum var ve bu duyum sadece benim duyumum değil pek çok çevrede yaygın olarak konuşuluyor. Böyle bir karakterde yani bu karakterde milletvekili çıkar mı inanmak istemiyorum. Kendi partisine ihanet eden, kendi seçmenine ihanet eden karakterde bir milletvekili grubunun hele bu boyutta çıkacağını şahsen düşünmüyorum.”
TV’de bu sözleri söyleyen bir Genel Başkan aradan fazla zaman geçmeden kendi talimatı ile 15 milletvekilini CHP’den istifa ettirip bir başka partiye ödünç veya kiralık verebiliyor.
Bir başka örnek:
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener halka hitap ettiği bir konuşmasında şunları söylüyor:
“Biz ne çıkar, ne çukur, ne cukka, ne yıkım ittifakı asla, kat’a yapmayacağız. Şartlı şurtlu, insanlarla el sıkışıp sırf aday olabilmek için grup kurmak gibi bir abidik gübidik işimiz olmayacak. 100 bin imza ile çıkacağız yola. Göreceğiz bakalım 100 bin imza ile kimler yola çıkacak? Halep ordaysa arşın burda. Hep birlikte göreceğiz.”
Bu sözleri söylemesinden fazla bir zaman geçmeden abidik gübidik işlere girerek CHP ile anlaşıyor ve 15 milletvekili transfer ederek hem grup kuruyor, hem de 100 bin imzaya gerek kalmadan aday olmasının önü açılıyor.
Bir örnek daha:
Meral Akşener, asla ittifak yapmayacakları iki parti ile, ittifak yapabilecekleri iki partinin adını veriyor ve şunları söylüyor:
“İyi Parti’yi CHP ile HDP ile yan yana getirme çabasını çok çirkin buluyorum, çok saygısız buluyorum ve çok ayıp buluyorum. İyi Parti, CHP ve HDP ile değil ittifakla ilgili düşünsek düşünsek Demokrat Parti ve Saadet Partisiyle yan yana gelmeyi düşünürüz.”
Bu sözleri söyleyen İP Genel Başkanı Meral Akşener’in şu anda neler yaptığını hep birlikte gözlüyoruz.
Şimdi bu davranışlarda ilkeden, prensipten, kuraldan hatta siyasi dürüstlükten söz edilebilir mi?
Bir genel başkan söylediği bir sözü ne çabuk unutarak, sözlerinin tam tersi bir uygulamaya girer. Anlamak mümkün değil.
Siyasette ilkeli olmak ve sözlerinin, konuşmalarının arkasında durmak çok önemlidir.
Sözleri ile davranışları arasında tenakuz ve çelişki bulunan siyasiler ve liderler halk nezdinde iyi bir intiba bırakamazlar.
Siyasette ilkeli olmak, güven duygusunu da beraberinde getirir.
Güven kaybı olan siyasilerin de fazla yaşama şansı olmaz.
*** *** ***
Erken seçim kararı alındığı andan itibaren siyaset çok hızlı işlemeye başladı.
Ak Parti ve MHP, Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerini 24 Haziran olarak belirleyince, böyle yakın bir tarih beklemeyen muhalefette biraz bocalama yaşandı.
İlk şoku atlattıktan sonra muhalefet partileri karşı hamlelere girişmeye başladılar.
İlk olarak 15 milletvekili transferi ile İyi Parti’nin grup kurması sağlanarak seçimlere girmesi ve Meral Akşener’in 100 bin imzaya gerek kalmadan aday olabilmesinin önü açıldı.
Muhalefet sözcüleri, bu hamlelerin devam edeceğini açıkladılar.
Bir yandan da görüşmeler hızlandı.
Kemal Kılıçdaroğlu ile SP lideri Temel Karamollaoğlu ve İP Genel Başkanı Meral Akşener görüşmelere hız verdiler.
Yapılan açıklamalardan bu partiler arasında bir ittifak kurulacağı izlenimini ediniyoruz.
Bazı siyasiler, bu gelişmeleri FETÖ’nün hamlesi olarak yorumluyor.
Yani onlara göre, gerek 15 milletvekili transferi gerekse muhalefet partileri arasında kurulmaya çalışılan ittifak, FETÖ’nün isteği doğrultusunda olmaktadır.
Hatta, Abdullah Gül’de FETÖ’nün isteği ile muhalefetin adayı olacakmış.
FETÖ denilen bu karanlık örgüt, kendisine vurulan bu kadar darbeden sonra hâlâ ayakta, hâlâ güçlü ise ve hâlâ istediğini yaptırabiliyorsa diyecek bir şey bulamıyorum.
15 Temmuz’dan itibaren binlerce üyesi hapishaneye atılan bir o kadarı da yurt dışına kaçan FETÖ nasıl oluyor da hâlâ siyasete müdahil olacak ve istediğini yaptıracak güçte olabiliyor?
Gizli haberleşme ağı olan bylock kullandığı ve FETÖ’cü olduğu tespit edilen binlerce kişinin işlerinden el çektirildiği ve bütün sermayelerine el konulduğu halde bu örgüt hâlâ siyasi partilere söz geçirebiliyorsa, FETÖ ile mücadelede bir eksiklik var demektir.
Bu yorumu yapan siyasilerin dedikleri doğru ise, bu kadar darbe yiyen, bu kadar yıpranan ve ne kadar hain ve alçak olduğu ayan beyan ortaya çıkan FETÖ’nün talimatı ile hareket eden siyasi parti liderlerine ne demeli?
Sen Türkiye’de siyaset yapacaksın, Türk halkının oylarına talip olacaksın ama Türkiye düşmanı FETÖ ile birlikte hareket ederek hainlerin kucağına oturacaksın. Bu kabul edilemez.
Siz ne dersiniz?
FETÖ hâlâ bazı siyasi partilere talimat verecek ve onlara söz geçirecek derecede gücünü muhafaza ediyor mu?
Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.