Oğlum Muhammet Vefa anlattı... Fıkra bu ya!
Bir gün denizin ortasında, suyun içinde adamın biri bağırıp duruyormuş.
Bir tekne adama doğru yaklaşmış ve teknedekilerden birisi bağıran adama şöyle demiş: ‘Yardım ister misin?’.
Bağıran adam: ‘Hayır, sağ ol. Allah beni kurtaracak’ demiş.
Sonra başka bir tekne yaklaşmış ve yine teknedekilerden birisi:
‘Yardım ister misin?’ diye sormuş adama.
Adam tekrar: ‘Hayır, sağ ol. Allah beni kurtaracak’ demiş.
Sonra adam boğularak ölmüş ve gittiği yerde demiş ki:
-Ey Allah’ım; neden beni kurtarmadın?
Adama yanıt şu olmuş: Sana iki tekne yolladım ya geri zekâlı!
***
Başbakan Ahmet Davutoğlu dün önce Diyarbakır’da sonra da Batman’da konuştu...
Özeti şu: Millet olarak çok büyük sınavlardan geçiyoruz. O sınavları ancak ve ancak Diyarbakır’a ruhunu, maneviyatını ve kimliğini vermiş olan Nebilerin, sahabelerin, âlimlerin izinden yürüyerek aşabiliriz, Selahaddin-i Eyyubi’nin, Ertuğrul Gazi’nin izinden yürüyerek aşabiliriz.
***
Diyarbakır ve Batman daha önce böyle bir samimiyetle karşılaştı mı bilmiyorum.
Ahmet Davutoğlu Hocamızın cümlelerinin kalplere hitap etmemesi mümkün değil.
Diyor ki: Konya ile Diyarbakır’ı, Hazreti Mevlana ile Diyarbakır’ın âlimlerini ayırt etmiyoruz. Diyarbakır sokaklarında birlikte yürüyeceğiz. Milletimizin eşit fertleri olarak Diyarbakır’da da Ortadoğu’da da dünyanın her yerinde de omuz omuza yürüyeceğiz. Ertuğrul Gazi’nin torunları, Selahaddin Eyyubi’nin torunları ayağa kalkacak. Fitneye karşı ayağa kalkacak. Çatışmak isteyenlere karşı inadına barış diyecek, inadına kardeşlik diyecek, inadına yeni Türkiye, yeni Ortadoğu, yenidünya diyecek.
***
Türkiye’de yıllardır oynanan oyunların sona ermesi için beklenen ‘kararlılık’ karşımızda duruyor. Ne bir samimiyet eksikliği bulabilirsiniz bu cümlelerde ne de bir rant kaygısı.
Yeni Türkiye denilen şey ‘birlikte’ ve ‘omuz omuza’ yürümenin anahtarıdır.
Geçmişte nasıl birlikte olmuşsak bunu bugün de başarabiliriz...
***
Bugüne kadar boğulmakta olan milletimize kurtuluş eli uzatılan teknelerin sayısı bir değil...
Hatırlarsanız PKK’nın 20 Mart 1993’te ilan ettiği ateşkes, bir Turgut Özal projesiydi.
Rahmetli Özal’ın, mekik diplomasisi ile PKK ateşkese razı olmuştu.
Bu ateşkes, Kürt siyasetini askerin vesayetinden kurtarma planının bir parçasıydı.
PKK, 15 Nisan 1993 tarihinde ateşkesin süresini iki ay daha uzattı.
Ancak iki gün sonra Cumhurbaşkanı Özal’ın ölüm haberi geldi. Kürtler arasında bile şaşkınlık yaratan 33 silahsız askerin PKK tarafında kurşuna dizildiği iddiası, Eşref Bitlis Paşa’nın ölümü gibi birbiri ardına yaşanan ölümlerle; uzanan el geri çevrilmiş oldu. Karanlık eller, Türkiye’nin bu tekneye binmesine izin vermediler!
Sonra Gaffar Okkan cinayeti ile Türkiye’nin, barış umutları suya gömüldü. Rahmetli Necmettin Erbakan Hoca’nın çözüm çabaları da 28 Şubat’ının soğuk dalgasına çarparak kırıldı.
***
Bunların nihayetinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 2005’te Diyarbakır’da başlattığı yeni süreç de her türlü suikasta direne direne bugüne geldi.
Şimdi, Başbakan Davutoğlu, Diyarbakır’da tüm milletimize elini uzatmış ve ‘Çözüm Süreci’ne kararlılığını kuvvetlice beyan etmiştir.
Bu eli tutmazsak 2023’lerde millet olarak geleceğimiz nokta hiç de aydınlık olmayacak.
Bu eli tutmazsak; sadece bu dünyada değil kuşkusuz ahrette de bunun hesabını vereceğiz...
Dikkatlice bakın! Birlik ve beraberlikten, kardeşlikten başka bizi taşıyacak bir tekne yok!
Bu yüzden çatışmak isteyenlere karşı inadına ‘barış’, inadına ‘kardeşlik’, inadına ‘yeni Türkiye’, ‘yeni Ortadoğu’, ‘yenidünya’ diyoruz.