“İnsan özeleştiriyle yanlışlarını düzeltebilir”
Bilenler bilir, ben zaman zaman köşemi patrona açarım. Onun başını ağrıtan bazı meselelerde dertleşir, elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım. Bugün bahsedeceğim konu aslında gazetenin mahremi. Ama patronun her toplantıda söylemekten bıkmadığı, gazete çalışanlarının da her seferinde dinlemekten öteye geçmediği bazı hususlar var ki mahremi ifşa etmek icap etti. Okurlarımızın bu husustaki soru ve şikayetleri de bir şekilde cevap bulmuş olur. Vazifesini elinden geldiğince yerine getirmeye çalışan kardeşlerin izniyle bu yazımın bir özeleştiri kabul edilmesi dileğimdir. Çünkü, insan özeleştiriyle yanlışlarını düzeltebilir…
…
Anlamadığım, anlayamadığım bişey var. İlçeden gazetenin muhabiri gönderince bir kenara küçükçe giren haber, bir iki gün sonra Anadolu Ajansı’ndan gelince manşet olabiliyor. Haber aynı, muhabir aynı, gazete aynı, yazı işleri çalışanları aynı…
Falanca konuda, herkesten önce haber yapmak iyidir, ama ertesi gün gazeteyi özür dilemek zorunda bırakmak!
Gazete patronları açısından önemli, kamuoyu için de merak edilen haberlerin önemsenmesi, büyütülmesi doğaldır. Görmezden gelinmesi anormaldir!
İnisiyatif, kullanmasını bilene büyük nimettir. İşleri hızlandırır, doğru işlerin ortaya çıkmasına yardımcı olur. Lakin, olmadık yerlerde inisiyatif kullanmaya kalkışmak nedir?
…
Böyle bir gazetecilik asla tasvip edilmez, hoş da görülmez. Ama gel gör ki bundan daha öte bişey de çıkmıyor. Beyhude beklemenin kimseye faydası yok. Yıllar olmuş, işten anlayan gazeteciler yetişmeyeli. Zincir kopmuş yani…
Gözüne bakıp ‘bu olur’ dediğiniz çocuklar da üç gün sonra mahcup ediyor. Yazılanın çizilenin arkasını önünü düşünmeyi bir yana bırakın, rutin beklentiler bile karşılanmıyor…
Bu şehirde gazetecilik öğretilen bir fakülte var. İşte son çare oraya sesleniyorum. Lütfen, ideali olan, gazeteciliğe baş koyacak gençler yetiştirin. Öylesine orada bulunanlarla vakit kaybetmeyin. Zaten bir sınıftan çıksa çıksa üç gazeteci çıkar, onu da heder etmeyin, iyi yetiştirin. İdealist patronlar “gazeteci”lerin çoğalmasını bekliyorlar…
Bizim arkadaşlar bu yazıdan sonra sadece ve sadece kendi üzerlerine almaları gereken kadar eleştiriyi alsınlar. Ne demiştik, insan özeleştiriyle yanlışlarını düzeltebilir. Haydi bakalım…
Ereğli’den mektup var
Çok sevdiğim kadim dostum diyor ki, “Kartvizitli fhşler yazını okuyunca güldüm, bizim ehbap daha yeni fark etmiş dedim. Oysa uzun zamandır var bunlar. Öte yandan şu bizim hanımlara da bir iki kelam etsen iyi olur, mesela akşam eve varınca hanımlar başlıyor oflamaya, puflamaya, yoruldum demeye. Kapıyı bile kendi anahtarlarımızla açıyoruz…”
Ehbabım devam ediyor, “Herif akşama kadar yorulup eve dönüyor, şöyle zile basıp karşısında ‘hoş geldin bey’ diyen hanım arıyor. Kocasının sevdiği yemekleri yapıp, ardından çayını kahvesini ikram eden ve hoşça vakit geçirilen hanımlar…”
Asla bahane değil, ama işte o aranan ilgi bulunamayınca böyle kartvizitler kullanılıyor demeye getiriyor…
Aman haaa… Herkes kendisine bi çeki düzen versin bakayım. Hadi beyler, hadi hanımlar…