“Lapa lapa yağardı kar… Aynı bugünkü gibi… Büyük bir neşe ile yırtık çorapları eldiven yapar, bağ puştaları arasına koşardık… Kar topu savaşları bazen öyle genişlerdi ki, mahalle arası savaşa dönüşürdü…”
Bir o kadar çocukluk ve masumiyet bir o kadar da özlem ve hasret kokan bir cümleyle başlamış Kerem İşkan kitabının ilk yazısına…
Konyamızın tanınmış siması, gazeteci, televizyon programcısı Kerem İşkan farklı zamanlarda kaleme aldığı yazılarını “İnsan Tarihleri” adlı eserde kitaplaştırmış, oldukça da güzel olmuş.
İnsan Tarihleri hem geçmiş zaman insanını, hem Konya insanını ve hem de Kerem İşkan’ı anlatan yazılardan oluşuyor.
Kitabın takdim yazısı Seyit Küçükbezirci’ye ait. “Gazete yazısı bir günlüktür, kitap ebedidir” diyen duayen gazeteci; “Kerem İşkan, gönlüyle, vicdanıyla yazıyor. ‘Konyalıca’ kelimeleri, deyimleri yerli yerince, çok güzel kullanıyor.”şeklinde yazar ve eserini tanımlıyor.
“Konya’da namlı bir kabadayının oğluyum… Göçtü gitti, hikayesi bize kaldı… Onun dünyasına bakmamıza bile müsaade yoktu… İzin vermez, milimetrik özenmelerimize bile asla müsamaha etmezdi… Kocaman cezaevi duvarları arkasından sevdim ben önce babamı… Ateşlendiğim gecelerde bir hayal gibi o duvarları aşar gelir, ‘derdi…
Çocukluğumun büyük bir bölümünde hüzündü o ezan… babaların işlerden eve dönme zili gibiydi sanki…Evlere dönen babaların ardındaki çocuklar, sokak lambasının altında, kan kardeşliğimizi, arkadaşlığımızı bir anda satar giderlerdi babalarının ardından… “
Bu cümleleri ve devamını okuduktan sonra günlerce kulağımda yankılanmıştı bu sözcükler,” Karam sık dişini” diye söyleyen İşkan’ın babası değil, duyan da Kerem İşkan değil de bendim sanki… Oldukça etkilemişti bu yazı beni. Ve sonundaki ”Biz kavgayı babamdan öğrendik… Kavga etmemek için, ömür boyu verilen asıl kavgayı…”cümlesi de…
Kerem İşkan kitaplaştırılmış bu yazılarında kendi dünyasını seslendirirken aslında içimizdeki insani duyguları her yönüyle ele alıyor ve okuyucu onun dilinden kendi geçmişini, özlemlerini duyumsuyor sanki.
Pek çok satırında bizim kuşak kimselerin yaşadığı geçmiş ve o geçmişin yâd edilmesiyle birlikte hüznü de misafir eyliyorsunuz kendinize…
“Annem saçlarımızı tarar, ispanyol paça pantolonların üzerine babamın terziye diktirdiği yelekleri giydirir, ellerimize tutuşturduğu tertemiz yoğurt süzme keseleriyle, sıkı sıkı tembih ederdi… Şivlilik bizim çocukluğumuzda, şimdikinden farklı anlamları barındırırdı…”
Kerem İşkan kimi yazılarında da toplumumuzun şu andaki durumundan kesitler sunuyor bizlere. Şeklini Şemalini adlı yazısında;” Her şey, herkes hızla değişiyor ve farklı bir yeni düzen için değerler, inançlar, davranışlar evriliyor… İnsanların tutulacak yerleri, kalplerinde dokunulacak merkezleri de beraberinde değişiyor… Bu çağın toplumumuzda yeni değişeni ve hastalığı şekilcilik…” derken ne kadar da isabetli bir yaraya parmak basıyor ne denli isabetli yorumlar yapıyor.
Vefalı birisi Kerem İşkan; kendisine emek veren insanları da unutmuyor, unutturmayacak yazılar da kaleme alıyor. Onun sayesinde Hasan Hüseyin Korucu, Haşmet Öyken’i ve gazeteciliklerini zihninizin bir köşesine kaydediveriyorsunuz.
Kimi zaman geçmiş zamana uzanıyor, kimi zaman ailesinden bahsediyor. Babasına olan hasretini, sevgisini her seferinde dile getiriyor. Annesini mert ve ipek gibi merhametli olarak tanıtıyor… Ana hatlarıyla hayat hikayesine, onun dünyasına tanık oluyorsunuz.
Kendi ifadesi ile, okurun yüreğine dokunan yazarı sevdiğini, gündemiyle örtüşen yazıları beğendiğini ifade ediyor. “Yazmak zordur” diyor; ve şu şekilde tarif ediyor;
“İşim kelimelere dokunmak… Dağıtmak…Farklı cümlelerde toplamak…
Bir çocuğun önüne dökülen, legolarla oluşturduğu şekiller gibi aslında yazmak…
Yazarken, ‘tespih dizer’ gibi diziyorsunuz kelimeleri…
İmamesi başlığı oluyor…
Ustalar, ustalıklarını en önce imamede gösterirler…”
Bir bardak soğuk suyun insanda ne derece önemli, unutulmayacak bir an yaşamasına ve o bir bardak suyun nasıl da insanın içini yakabileceğini dinliyorsunuz. Okumuyor, dinliyorsunuz, birebir şahit oluyorsunuz.
Oturulan semtin, caddenin daha doğrusu evin konumunun, bir insanın büyüyüp gelişmesi sürecinde ve hatta meslek seçiminde etkilerini okuyorsunuz.
“Yaşamın anlamını ve değerini kavramak için, doğmanın tüm misyonu üzerine olan baharı, ölümün tüm ağırlığını yüklenen mezarlıklarda karşılayın.”diyor.
Abisine olan sevgisini “ ömrümün güneşi” diye anlatıyor.
Kızları Doğa ve Sıla’dan da bahsediyor. Kitabını imzalarken benim kızıma, Şevval’e de güzel bir jestte bulunuyor Kerem Abi’si…
“Cenaze Evindeki Bohçalar “adlı yazısında polis muhabirliği yıllarını anımsıyor.
Cenaze evlerinde, ölene değil de kendi acılarına ağlayanların ironik durumlarını ne de güzel izah ediyor…
Belediye temizlik işçisi olarak çalışmış olan Gazi Dayısı’nı hiç gocunmadan, hayranlığını da dile getirerek anıyor, anlatıyor.
“Gizli Sevdim” yazısında çocukluğunun fakirhanesini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor; yine hiç gocunmadan…
Beni en çok etkileyen ve zaman zaman da gözlerimin dolmasına sebep “Göz Nezlesi” yazısı mutlaka okunmalı, olanca samimiyeti ile hislerini dökmüş kağıda…
“Ve Saçlarım Ağarıyor” ile “Zaman Sessiz Bir Testeredir” yazıları da aynı şekilde sizde buruk bir lezzet bırakıyor.
“Her Sonbahar Gelişinde” yazısı sizi farklı boyutlara taşıyor. Melankoli yaşatıyor.
“Masum Konyalı” yazısı ile de sizi gülümsetebiliyor.
“Paltolu Adam” ile “Usta ve Çocuk” yazıları ile gazeteciliğe attığı ilk adımlarına şahitlik ettiriyor. Ve bugünkü günlere geliş hikayesine…
“Şeklini Şemalini” ile “Tüccarın Tezgahı” yazıları ile de toplumsal yaralarımıza parmak basıyor.
Demiştik ya vefalı insan Kerem işkan…Kıymetli Babacığı’nın anısının sonsuza dek yaşaması adına resmini de kitabına koyarak bir derecede ölümsüzleştirmiş oluyor…
“Yine bir gün ‘ Essalatü hayrün minel nevm’ sedası yükselirken semaya, bir ağu gibi çöker mi yokluğumuz, bizden sonra bu şehrin kaldırımlarına..?”
Selametle, ihsanla kalınız.
Kitap ve Yazar Hakkında Bilgiler
Yayın Tarihi: 2015
Yayınevi: Tebeşir Yayınları
Baskı Sayısı: 1.Baskı
Sayfa Sayısı: 109
Temin Adresi: Sahibiata Mh. Muzaffer Cd. Helvacıoğlu Apt. No:41/1, KONYA
Yazar Hakkında:
Kerem İşkan
1969 yılında Konya Karatay’da dünyaya gelen Kerem İşkan mesleğe Yeni Meram Gazetesinde 1985 yılında pikaj-montajcı olarak başladı. İlk muhabirliğe Türkiye’de Yarın Gazetesi’nde başladı. Çok sayıda yayın kuruluşunda, muhabir, istihbarat şefi, haber müdürü, program müdürü, genel yayın yönetmeni, genel müdürlük görevlerini yürüttü. Televizyon, gazete ve dergilerde idarecilik görevlerinde bulundu. Bir dönem Çevre Sağlığı Birliği Derneği (ÇESAB) Genel Başkanlığını da yürüten İşkan, çok sayıda mesleki ödülünde sahibi oldu. Evli ve üç çocuk babası olan Kerem İşkan, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde de temsilci olarak halen görev yapıyor.