İNSANIN İNSANLIĞINDAN İSTİFASI
Yeryüzünün en şerefli, en mükemmel, en donanımlı varlığı insan… Yeryüzünün halifesi olan insan… Yeryüzünün imarı için görevlendirilen insan… Yüce Allah’ın kendisine hitap ettiği insan… Kendisini eğitip öğrettiği insan… Evrende her şeyi hizmetine sunduğu insan… Atası peygamber olan ve kendi cinsinden pek çok peygamberler, seçkinler yetiştiren insan…
İşte bu insan zaman gelir en şerefli konumunu korur, meleklerden bile üstün olur. Ama zaman gelir mevcut konumunu korumak şöyle dursun, aşağıların aşağısına yuvarlanıverir.
Peki, nasıl olur da mükerrem varlık olarak yaratılan insan hayvanlar gibi oluverir, hatta hayvanlardan daha aşağı seviyelere düşebilir?
İşte tüm bu soruların Kur’ân’dan cevapları:
O inkâr edenleri Hakk'a çağıranın durumu, tıpkı bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyene/işittiği sesin manasını anlamayan hayvanlara haykıran kimsenin durumu gibidir. Onlar, sağır, dilsiz ve kördürler, onun için düşünmezler.[1]
And olsun, cehennem için de birçok cin ve insan yarattık ki kalpleri var, fakat onlarla anlamazlar; gözleri var, fakat onlarla görmezler; kulakları var, fakat onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da sapık... Ve işte gafiller onlardır![2]
Yoksa sen onların çoğunun işittiklerini, düşündüklerini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar, yolca hayvanlardan daha sapıktır.[3]
Allah, inanıp iyi işler yapanları, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokar. İnkâr edenler ise dünyada biraz yaşarlar, hayvanların yediği gibi yerler, sonunda yerleri ateştir[4].
Allah katında canlıların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.[5]
Allah'a göre canlıların en kötüsü, kâfirlerdir; artık onlar inanmazlar.[6]
Hiç kimse alınmasın, bunlar insanın Yüce Yaratıcısının tespit ve tanıları.
Demek ki insan kalabilmek ve insanlığın kalitesini artırabilmek için yaratılış gayesini iyi bilmek gerekir. Hakikat davetçilerine kalp gözünü açmak gerekir, onların söyledikleri hakikatleri gönülle anlamak gerekir, o hakikatlerin gereklerini layıkıyla yerine getirmek gerekir. Yüce Yaratıcıya inanmak ve O’na layık kul olmak gerekir. Kalp, akıl, beş duyu ve diğer organları başta olmak üzere kendisine bahşedilen tüm nimetleri yerli yerince kullanmak gerekir. Zira göz hakkı görmek için, kulak hakikati duymak için, el hakka açılmak için, ayak hakka yürümek için, akıl hakkı bulmak için, en önemlisi de kalp bütün bunları gönülden kavramak ve inanmak içindir.
Kâinatta her şey yaratılış gayesine uygun hareket ederken, Yüce Yaratıcıya boyun eğerken, evrenin en şereflisi olarak yaratılan insanın yaratılış gayesine aykırı davranması, yaratıcısını tanımaması yakışmaz.
Göklerde ve yerde bulunan canlıların, meleklerin hepsi Allah'a secde ederler, onlar asla büyük taslamazlar.[7]
Baksana bir, göklerde, yerde bulunan kimseler, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu hep Allah'a secde ediyorlar! Ama birçoğuna da azap hak olmuştur. Allah kimi aşağılatırsa artık ona değer veren olmaz. Allah, dilediğini yapar.[8]
O halde, ey insan, insanlığının kadr ü kıymeti bil ve insanlığının gereklerini yerine getir. Konumunu koru. Kendini ve Rabbini tanı. Ey insan, nedir seni keremli Rabbine karşı aldatan ve O’na başkaldırtan?