Doyumsuzluk, çağın insanının en önemli hastalığı. İnsanlar, kanaatsizlik ve doyumsuzluk ağında kıvranıyor. Hiç kimse, dünyevî konularda kendinden daha aşağısına bakmıyor. Hep gözler yukarıda. Hiç kimse geldiği noktaya razı değil. Hep daha fazlasını istiyor insanlar.
Kimileri iş beğenmiyor ve işsiz kalıyor. İşsizlik sorunlarının temelinde, işi beğenmeme ve kanaatsizlik yatıyor. Avare kalan insanlar, kısa zamanda zengin olabilecekleri işleri aramaya başlıyorlar. Örgütler büyük vaatlerle bu avare insanları adeta avlıyorlar.
Kimileri cahilliklerinin ve kötü çevrenin tesiri ile boyundan büyük günahlara batmış durumdalar. İnandıkları için de işledikleri günahlar, kendilerini rahatsız ediyor ve bunalıma sevkedebiliyor. Tam bu arayış ve çıkmaz içerisinde birileri çıkıp, sen günahlara batmışsın ve kirlenmişsin, seni temizlese temizlese cihad ve şehadet (!) temizler diyerek onları ayartıyor!
Kimileri bir takım suçlara karışmış ve sabıkalı hale gelmiş. Bulundukları toplumda tutunmaları ve rahat bir hayat sürmeleri mümkün gözükmüyor. Çareyi terk-i diyar etmekte buluyor ve örgütün ağına düşüyor.
Kimileri macera peşinde. Kendilerine vaadadilen kadın, para, savaş cazip geliyor ve atıyor kendini örgütün kollarına.
Sonuçta din adına konuşan, ahkam kesen ve bol keseden cennet dağıtan kimi çevrelerin etkisiyle insanlar kendilerini örgütün içerisinde buluyorlar ve tekbir getirerek tekbir getiren insanları öldürmeye başlıyorlar. Çünkü onlar, kendilerinden başkasının müslüman olmadığına inandırılmışlardır. Artık yalnızca kendileridir doğru yolda olan, ötekiler ise potansiyel kâfir ve öldürülmeyi hak etmiş olanlardır.
Şu memlekette din eğitimi veren bunca kurum var ve bu kurumlarda hocalık yapan bunca ilim adamı var. Başta imam Hatip Liseleri, İlahiyat Fakülteleri, Yüksek Dini Eğitim Merkezleri, Müftülükler ve hatta Medreseler. Bu kurumlardan alınmış bir fetva var mı, yok. Bunları tasvip eden bur üst düzey âlim var mı, yok. Ya da bu örgütlere katılmayı kafasına koymuş olan kimseler, bu mercilere müracaat edip bir fetva alıyorlar mı, yok. Peki bu kurum ve bu kurumlarda hizmet veren herkes mi yanlış yapıyor, hayır!
O halde insanlar, önce akıllarını başlarına almalıdırlar. Din adına yapılan bu işin, öyle şakaya gelir, rastgele insanlara emanet edilir bir tarafının olmadığını düşünmelidirler. Aldıkları kararlardan ve yaptıkları işlerden Yüce Allah’a hesap vereceklerini unutmamalıdırlar. Şayet günahlara battılarsa, günahları bağışlayacak olan yegane merciin Yüce Allah olduğunu bilmelidirler. O’na sığınıp O’ndan bağışlanma dilemelidirler. O’nun şirkten başka her türlü günahı bağışlayacağına inanıp ihlas ve samimiyetle O’na sığınmalıdırlar.
İşleri güçleri yoksa, aza kanaat ederek bulundukları yerde buldukları meşru işlerde çalışıp kazanmalıdırlar.
Zihinlerinde bir takım sorular ve sorunlar varsa, en yakın dinî mercilere gidip meselelerini sorup cevaplarını almalı ve ona göre hareket etmelidirler. Sonra Yüce Rabbimizin şu ayetlerini okuyup tefekkür etmelidirler:
Ey İnananlar! Allah yolunda yürüdüğünüz vakit, her şeyi iyice anlayın. Size, müslüman olduğunu bildirene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek: «Sen mümin değilsin» demeyin. Allah katında bir çok ganimetler vardır. Evvelce siz de öyleydiniz. Allah size iyilikte bulundu, iyice araştırıp anlayın, Allah işlediklerinizden şüphesiz haberdardır. [4/94]
Kullarıma Benim bağışlayan, merhamet eden olduğumu, azabımın can yakıcı bir azap olduğunu haber ver. (15/50)
Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir.(39/53)