Irkçılık ve işgal İsrail'in yaşam biçimi

Derviş Argun

Seydişehir’de faaliyet gösteren Gönülbağı Derneği ve RİDA’nın bir ortak çalışması vesilesiyle 2011 yılında Gazze’ye gitmek nasip olmuştu. Kendi gözlerimle ne çileli bir hayatın içinde olduklarını görmüş ve bunca zorluğa rağmen küçücük çocuklara bile elbise gibi giydirilmiş onur, izzet ve haysiyet duruşuna hayran olmuştum. Sokaklarda oynayan binlerce çocuk, yanlarında durup kendileri için getirdiğimiz hediyeleri vermek istediğimizde, bize refakat eden Gazze’li görevli arkadaşların gözlerine bakıp onların onayıyla ancak uzattığımız hediyelere el uzattıklarını gördüğümüzde gözyaşlarımıza hâkim olamamıştık. Böylesine bir onur acaba yokluk ve zorluk içindeki Gazze’li çocuklara nasıl verilebilmişti. Onların ana ve babaları nasıl bir anlayışla yaşıyorlardı ki; çocukları kendilerine görece olarak değerli sayılabilecek bir hediye uzatıldığı halde, hiç tanımadıkları Gazze’li amcaları kaş ve göz işaretiyle onay vermeden almıyorlardı. 
Bu günlerde Gazze yeniden vuruluyor. Tüm dünyanın gözü önünde barbarca vuruluyor. İsrail Gazze’nin yiğit savaşçılarıyla savaşmıyor. Savaşamıyor. Bazılarıyla tanışmak şerefine nail olduğum İzzettin Kassam ve Kudüs Seriyyelerine mensup mücahitler alanda ve İsrail askerlerini beklerken, İsrail hepimizin gördüğü gibi cephedeki mücahitlere değil, evlerdeki kadınlara ve yaşlılara birde beşikteki bebelerle, sahildeki çocuklara saldırıyor. Bu İsrail için anlaşılmaz bir şey değil. İsrail bu. Başka bir şey beklemek İsrail’in 1948 yılından bu yana izlediği barbar tutumu görmezden gelmek demek olur. İsrail, bundan önce 2012,2008 ve 2006 yıllarında da olduğu gibi mütemadiyen ve sistematik bir saldırıyla Gazze’yi yerle bir etmekte, ekini ve nesli yok ederek hayatı onlar için yaşanmaz kılmaktadır. İsrail, Sabra ve Şatilla katliamını yaparken dünyayı takmadığı gibi bu gün yakarken, yıkarken ve öldürürken de dünyayı takmamaktadır. 
Peki, israil’i kim durduracak? Katiller sürüsünden ve eşkıyalardan müteşekkil bir güvenlik kabinesi olan İsrail, her saldırı kararı aldığında Gazze yerle bir olacak, yüzlerce kadın, çocuk ve yaşlı ölecek mi? Buna dur diyecek bir iradenin olmadığı tüm dünyanın bildiği bir gerçek. ABD ve Batı İsrail’e öldür ama sivil ölümünü minimize ederek öldür diyor. Bunu el altından değil, basın açıklamasında bir devlet teklifi olarak yapıyor. BM, İsrail’in tüm katliam ve yıkım suçunu görmeden, Katar ve Mısır üzerinden İsrail tarafından dayatılan kölelik anlaşmasına HAMAS’ın ikna edilmesini istiyor. Mazlum çocukların ve kimsesiz kadınların yok oluşu hiç kimsenin umurunda değil. HAMAS binlerce kez ilan etti ki; İsrail savaşmıyor sivil kıyımı yaparak savaş suçu işliyor. Orantısız güçten bahsetmiyorum. Tek taraflı bir yok ediş seyrediyoruz. Eğer İsrail sadece Gazze’nin silahlı güçleriyle savaşsa, sonuç tabii ki böyle olmayacak. Bundan önceki savaşların istatistiklerini inceleyin. Eğer İsrail’in barbarca vurduğu evlerde, okullarda, hastanelerde ve çocuk parklarındaki ölümleri yok sayarsak, Kassam ve Seriyye mücahitlerinden verilen kayıp, İsrail’in verdiği kayıptan görece olarak daha fazla değildir. Onca silah, mühimmat ve savaş teknolojisine rağmen İsrail her saldırısında canını acıtacak askeri kayıplar vererek geri dönmüştür. 2006 yılı Temmuz harbinde, Lüban’dan nasıl kuyruğunu kıstırıp kaçtığını unutmadık. Verdiği kayıpların acısı hala İsrail’in yüreğini bir kor gibi yakıyor.
HAMAS’ın siyasi ve sosyolojik gücü, Gazze’nin iletişim ve lojistik kanalları eskiye göre çok zayıfladı. Bu bir gerçek. Artık Mısır tünelleri, bırakın Mursi dönemini, Mübarek dönemindeki kadar bile aktif hizmet veremiyor. Sisi ve onun soysuz hizmetkârları, İsrail’e en iyi hizmetin Gazze’ye ulaşan tünellerin yok edilmesi olduğunu bildiği için bunu kusursuz bir şekilde yerine getiriyorlar. HAMAS’ın bir anlamda silah ve cephane koridoru olan Suriye ve İran hattının çalışıp çalışmadığı ve Suriye olayında yaşanan ayrışmalardan dolayı devam edip etmediği şüpheli. Hareketin önder siyasi kadrosu, Suriye’deki gelişmeler üzerine Katar gibi kendi ipini bile ABD’den alamamış, İsrail’in suikast mekânı olarak kullandığı bir ülkeye gitmek zorunda kalmış ve bir anlamda hapsolmuş durumda. 
Tüm bu kötü fotoğraflara rağmen Gazze dimdik ayakta ve Allah’ın izniyle kazanacağız diyor. Kendisini Konya’da misafir ettiğimiz ve tanışmaktan şeref duyduğumuz Gazze’li Nahed ağabey, iki gün önce yaptığımız telefon görüşmesinde “kardeşlerim bekleyin, İnşaAllah size cepheden çok güzel haberler vereceğiz ve Allahın izniyle hem kendi hem de sizlerin yüzlerini ağartacağız. Siz bize sadece dualarınızla yardım edin” deyince utancımdan araboğlu makasının kaldırım taşları arasında eriyip yok olmayı diledim. Anladım ki; izzet ve onur Gazze sokaklarındaki çocuklara genetik yollardan intikal ediyormuş.
Biz kendilerine destek versek de vermesek de, kurulduğu günden bu yana hiçbir hikâyesini “ırkçılık” ve “işgal” kelimelerini kullanmadan yazamayacak olan İsrail’in, her sabah dünyanın geri kalanına, hayatı öğretmek için uyanan Filistinliler karşısında aciz kalıp mağlup olacağına inanıyor ve o günü kendim için bir cennet müjdesi kıymetinde bekliyorum.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.