Bilindiği gibi, kimler tarafından kullanıldığı belli olmayan IŞİD adlı terör örgütünün elinde 102 gün rehin tutulan 46’sı Türk vatandaşı, 3’ü de Iraklı olmak üzere 49 kişi, geçtiğimiz günlerde kurtarıldı. Bu sonuç ülkemizde bir bayram havası esmesine sebep oldu.
Gelişmelerden anlaşılan odur ki, yapılan görüşmelerin sonucunda IŞİD, aralarında bayan ve çocukların da olduğu 49 kişiyi, MİT mensuplarına teslim etmişlerdir. IŞİD’in rehineleri serbest bırakmasının üç ana nedeni olduğu anlaşılmaktadır. Bunlardan ilk ikisi IŞİD tarafından ifade edilmiş, sonuncusu ise isabetli bir yorumdur.
Birincisi; Türkiye’nin IŞİD yetkilileri ile masaya oturarak müzakere yapması, IŞİD’in kurduğu güya İslâm Devleti’ni tanıması anlamına gelmesidir. İkincisi; IŞİD’e karşı ABD öncülüğünde yapılacak olan operasyona Türkiye’nin imza vermemesidir. Üçüncüsü de; operasyon başladıktan sonra IŞİD’in, rehineleri koruyamamasından kaynaklanan başlarına gelebilecek bir tehlike sonucu Türkiye’den çok sert karşılık görme korkusudur. Bunların dışında söylendiği gibi bir takas işlemi olmuş mudur bilemiyoruz ama bütün bu sebeplere bakıldığında, bunların hepsinin, 49 insanın kurtulmasına değer olduğu görülmektedir. Başbakan Ahmet Davutoğlu hükümeti, baştan beri çok yakından takip ettiği bu konuda böylesine güzel sonuç sağlayarak büyük ve önemli bir artı puan elde etmiştir. Başta hükümetimiz ve MİT olmak üzere emeği geçen herkese tebrik ve teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Suriye’de 3 yılı aşkın süredir devam eden iç savaşa, ölen ve yaralanan yüz binlerce insana aldırış etmeyen ABD’nin, bir anda IŞİD’ e karşı harekete geçmesini anlamak tam olarak mümkün değilse de, IŞİD’in, ABD menfaatlerine dokunan girişimlerinden kaynaklandığını tahmin etmek de zor değil. IŞİD’in, Irak petrollerini ele geçirmesi, mutlaka ABD’ye zarar vermiş olacak ki, operasyon için düğmeye basıldı.
Bir kere daha belirtiyorum ki, Türkiye’nin de bu operasyona doğrudan dâhil edilme baskısı, ülkemizin Ortadoğu bataklığına saplanması planıdır. ABD ve batılılar, havadan yapılacak operasyonun sonunda çekip gidecekler, Türkiye IŞİD belası ile yüz yüze kalmaya devam edecektir. Böylece PKK’dan sonra bir de IŞİD örgütü ile kaç yıl süreceği belli olmayan bir savaşa girilmiş olacak ve Türkiye tam bir ateş çemberinin ortasına itilmiş olacaktır. Rehineler kurtuldu diye böyle gizli ve tehlikeli bir planın ağına düşmemek gerekir.
*** *** ***
TYB Konya Şubesinin geçen haftaki programının konuşmacısı değerli kardeşim, eski mesai arkadaşım, Ak Parti Konya İl Başkanı Ahmet Sorgun idi. “Başbakan Davutoğlu ve Yeni Türkiye Vizyonu” konulu konuşmasında, Sayın Sorgun çok önemli bilgiler verdi.
Ahmet Davutoğlu’nun; başarılı siyasetinin yanında büyük bir ilim adamı olduğunu da vurguladığı konuşmasında, onun mütevazı, enerjik, halka yakın, her kesimle rahatlıkla iletişime geçebilen, bilge, sözünde duran, batıyı da doğuyu da çok iyi bilen özelliklerini anlattı.
Ahmet Sorgun’un, daha fazla ilgimi çeken cümleleri şunlar oldu: “Ahmet hocanın özgül ağırlığı çok yüksektir, o makamlardan güç almaz, makamlara güç verir.” “Ahmet hocanın çalışma prensibi şudur: Bize 24 saat yetmiyorsa, 25. saati bulacağız ve çalışmaya devam edeceğiz.” “Bizde yıkmak yok, restorasyon, inşa ve ihya var.” “Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nun, ülkesine, doğduğu Taşkent’e ve Konya’ya büyük bir bağlılığı, aidiyeti vardır. Bu özelliğini en iyi anlayabileceğimiz husus, güven oyu alır almaz birkaç saat içinde Konya’ya gelmesidir. Bu onun vefasının bir sonucudur.” “Yeni Türkiye’de toplum, siyasetin öznesi olacak. Siyaset; ahlak ve erdem üzerine inşa ediliyor, artık kimlik dayatmaya son veriliyor.” “Ahmet hoca, gittiği her şehre sembol bulup onun altını doldurabilen ve o konu hakkında saatlerce konuşabilen ve Türkiye'nin her yerinde çok sevilen, ilgi gören önemli bir şahsiyettir.” “Siyaset, çuvalı patlatmadan yerine koyabilmektir. Rehinelerin kurtarılması, çuvalı patlatmadan yerine koymanın örneğidir.” “Bir ülkede küçük insanların gölgesi büyüyorsa, o ülkede güneş batıyor demektir. Yeni Türkiye’de küçük insanların gölgesi büyümeyecek.”
Ahmet Sorgun ve TYB Konya Şube Başkanı M. Ali Köseoğlu kardeşlerime teşekkürlerimi sunuyorum.
*** *** ***
Araştırmacı yazar, ekonomist Şevki Çobanoğlu, “Borç Tuzağı ve Faiz Lobisi” adlı yeni kitabını bendenize de imzalayıp takdim etti. Dünyadaki sömürü odaklarının stratejilerinin borç vermeye dayandırıldığı belirtilen eserde, dış borç almayı ekonomik kalkınmada vazgeçilmez bir çare olarak gören ülkelerin sonuçta borç tuzağına düşürüldüğü ve bu tuzağa düşen ülkelerin artık çıkmak isteseler de çıkamaz hale geldikleri anlatılmaktadır. Kitapta; Osmanlı Devleti’nin de, kıskaca alınmasının, borç tuzağı yoluyla olduğu vurgulanmaktadır.
Kitapta; IMF, Dünya Bankası, OECD, Avrupa Birliği ve Batıdaki çok uluslu şirketler gibi oluşumlar, ekonomik sömürü odakları olarak tanımlanmaktadır. Faiz lobisinin, amacına ulaşmak için hedef seçtiği ülkelerde halkı ayaklandırarak, karışıklıklar çıkararak, askeri darbeler yaptırarak hükümetler yıktığı anlatılan eserde, Erbakan’a karşı harekete geçen lobinin gezi parkı olaylarında da faaliyette olduğu vurgulanmıştır.
Benim bir yazımdan alıntıların da yer aldığı eser, 28 Şubat darbesi ve Gezi Parkı olaylarının yapılma sebeplerini de irdelemektedir. Okunmaya değer ve güzel bir eser olarak yayımlanan bu kitabı için Şevki Çobanoğlu kardeşimi tebrik ediyorum.
Sağlıklı ve mutlu kalınız efendim.