Okulun bahçesinde pencerelerin önüne gerilmiş bir bezde Başbakan Recep Tayip Erdoğanın 24 Eylül 2005 Cumartesi günü İstanbulda bir yılda yapımı tamamlanmış 1001 okulu hizmete açacağı, masal değil, gerçek ifadesiyle duyuruluyordu. Haber şüphesiz önemli ve sevindirici bir haberdi ama yine de, kimi arkadaşlarımızda bir çeşit siyasî propaganda izlenimi bırakmış ve az çok hoşnutsuzluk uyandırmıştı. Bense, o bezin sağ yanına çizilmiş olan ambleme ve o amblemde yer alan bilgilere takıldım kaldım. T.C. Milli Eğitim Bakanlığının kitaplı, meşaleli, defne dallı güzel ambleminin altında 1920 yazılı idi. Bu 1920yi bakanlığa ait başka belgelerde görüp görmediğimi hatırlamaya çalıştım; gördüğümü hatırlayamadım. Bu tarih ya yoktu ya ben hatırlayamıyordum. Bu 1920de beni rahatsız eden bir şeyler vardı. Belki de, beni rahatsız eden bu şeyler, çocuklarımızı, öğretmenlerimizi uyarmak, onlara tarihimizin kimi gerçeklerini hatırlatmak gibi bir işe yarayacaktı. Okullarında Türkiye Cumhuriyetinin 1923 yılında ilân edildiğini öğrenmiş olan çocuklar, bu 1920 tarihini görünce düşünecekler ve diyeceklerdi ki, evet bakanlığımız, devletimizin kuruluşundan üç yıl önce kurulmuştur. Çünkü Ankarada 1920 yılında açılan meclis, bir devlet gibi çalışmaya başlamış; yürütme organı olarak bir hükümet kurmuş, bakanlıklar oluşturmuştur. Bu sonuca ulaşanların işi bitmiş olacak mı? Hayır! Çünkü 1920de Ankarada kurulan hükümetin bakanlıkları arasında Millî Eğitim Bakanlığı yoktu. O bakanlığın görevlerini yürüten bir örgüt elbette vardı, ama adı başkaydı: Maarif Nezareti idi. Maarif Nezareti ile Millî Eğitim Bakanlığını adları ayrı da olsa, eş saymakta bir beis yoktur, diyebilir miyiz? Bu, tarihe saygı ile bağdaşır mı? Arada kimi dönemlerde kullanılan Maarif Vekâleti ifadesi ne olacak peki?Gerçekten zor bir durum bu. Fakat biz böylesi değişikliklerin hiç de yabancısı değiliz. Çocuklarımıza 29 Ekim 1923 diye öğrettiğimiz cumhuriyetin ilân tarihi de, o zamanlar 29 Teşrinievvel 1923 değil miydi? Öyleydi, evet!Öyleydi ama Maarif Nezareti, 1920 yılında Ankarada kurulmuş değildi ki. Bu işle uğraşan nezaret, faaliyetlerini İstanbulda taa 1856 yılından beri sürdürmüyor muydu? Evet, öyleydi!Türkiyede herhangi bir şeyin aslını esasını, kökünü dalını tam ve doğru olarak öğrenebilmek gerçekten pek zor bir iş!Evet, öyle! Ama zorluklardan yılmamak, onları aşarak doğrulara ulaşmak gerekir, öyle değil mi?Evet, öyle!