İslâm Kardeşliği, 2. Abdülhamid Han ve Şimşek’i tebrik
“Her Türk Müslüman’dır, Her Müslüman Türk’tür” başlıklı yazımla ilgili çok sayıda yorum, telefon ve e-mail aldım.
Konunun önemine binaen, gelen tepkilerle ilgili olarak aşağıdaki hususlara değinmek zarureti hâsıl olmuştur.
Öncelikle belirtmeliyim ki, bizim temel ölçümüz Allah ve Rasûlü’nün ortaya koyduğu çizgidir. Kur’an ve Sünnet çizgisi Müslümanım diyen herkesin müracaat edeceği tek kaynak, tek ilke, tek ölçüdür.
İşte bu ölçüdür ki, Müslümanlığı inanan insanların en üst kimliği olarak ortaya koymuştur. Türklük, Kürtlük, Araplık, Arnavutluk v.b. gibi ırkı belirleyen kavramlar ise alt kimliklerdir. Tüm inananları şemsiyesi altına alan ve bütün ırkların kardeşçe bir arada yaşamasını sağlayan tek kavram Müslümanlıktır.
Osmanlı bu ölçüye riayet ettiği içindir ki, tüm ırkları asırlarca İslâm üst kimliği altında bir arada toplamıştır. Hangi ırktan olursa olsun, hangi dili konuşursa konuşsun hepsine kardeş nazarıyla bakmış, hepsine aynı derecede muamele etmiş, kendi kavmini diğerlerinden üstün görme yani ırkçılık hastalığından kesinlikle uzak kalmıştır. Bu özelliği sayesinde Osmanlı 600 yıl dünyaya hâkim olabilmiştir.
Ne zaman ki, İslâm düşmanları bizi yok etmek, bölüp parçalamak için ırkçılık belasını aramıza bir fitne olarak atmışlar o zaman İslâm kardeşliğimiz ile birlikte birliğimiz, bütünlüğümüz ve hâkimiyetimiz kaybolup gitmiştir.
Şu anda da, huzur ve refahtan mahrum kalmamızın ve yıllarca terör belası ile uğraşmamızın ana nedeni ırkçılık hastalığından kurtulamadığımızdandır. Türkçülük ve Kürtçülük yaparak kardeşliği temin etmemiz mümkün değildir. İslâm kardeşliği hepimizi birbirine bağlayan yegâne çimento harcıdır. Türk, Kürt, Arap, Acem, Arnavut v.b. kavimler ise o harcın içindeki mozaiklerdir ve kaynaşmaları zaruridir.
Son söz; başkasının ne dediği önemli değildir. Bizim için geçerli olan Allah ve Rasûlü’nün ne dediğidir. O yazımda kaleme aldığım, Efendimizin veda hutbesindeki mübarek sözlerine ilave olarak şu Hadis-i Şerifini de okumakta yarar vardır: “Irkçılığa davet eden bizden değildir. Irkçılık üzerine savaşan bizden değildir. Irkçılık üzerine ölen de bizden değildir.” Gerisi lafı güzaftır.
***
Cennetmekân Sultan II. Abdülhamid Han, Osmanlı İmparatorluğu’nun 34. Padişahı ve 113. İslâm halifesidir. Sultan Abdülmecid’in oğludur. 21 Eylül 1842 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelmiş olup, 31 Ağustos 1876 tarihinde tahta çıkmıştır. Saltanat süresi yaklaşık 33 yıldır. 27 Nisan 1909 tarihinde tahttan indirilen II. Abdülhamid, 10 Şubat 1918’de İstanbul’da vefat etmiştir.
Padişahlığı döneminde yıkılmak üzere olan devleti, ayakta tutacak bütün tedbirleri alarak İmparatorluğun çöküşünü engellemiştir. Batılı ülkeler, Osmanlı’yı parçalamak için Arap - Türk düşmanlığını körüklerken, büyük Sultan İstanbul’dan Medine’ye kadar uzanan muhteşem demiryolu projesi ile kardeşlik bağlarını güçlendirmiştir.
II. Abdülhamit Han, her türlü iftira ve isnatlara, içinde bulunduğu çok zor şartlara, iç ve dış düşmanların bütün şeytani desiselerine rağmen iman, azim ve kararlılığını kaybetmeyerek büyük bir sabır ve metanetle hak bildiği yoldan sapmadan, yılmadan, bıkmadan devleti 33 yıl boyunca başarıyla idare etmiştir.
Yahudilerin, Filistin’den Osmanlı’nın bütün borçlarını ödeme karşılığında toprak talep etmelerine karşı verdiği; “Ben bir karış dahi olsa toprak satmam. Zira bu vatan bana değil, Osmanlı milletine aittir. Milletim bu toprakları kanlarını dökerek kazanmışlardır. Kanla alınan topraklar para ile satılamaz. Ne ile aldıysak onunla geri veririz” cevabı meşhurdur. Verdiği bu cevap, Sultan II. Abdülhamid Han’ın tahttan indirilmek için düğmeye basılmasına sebep olmuştur.
O büyük Sultan, Filistin’den toprak alamayan Yahudiler tarafından organize edilen ve tarihe 31 Mart vakası olarak geçen ihtilal sonucu tahttan indirilmiştir. 31 Mart ayaklanmasını İttihat Terakki, İngiltere ve Abdülhamid’e Filistin politikası nedeniyle düşman olan Mason teşkilatları tertip etmişlerdir ki, bunların hepsinin arkasında da Yahudiler vardır. Nitekim, II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle Yahudiler, Filistin’de toprak satın alma izni almışlardır.
II. Abdülhamid’den sonra Osmanlı hızlı bir parçalanma sürecine girmiş, devlet hızla çökmüş ve ehliyetsiz idareciler elinde koskoca İmparatorluk yok olmaya sürüklenmiştir. Onun tahttan indirilmesinin üzerinden 10 yıl geçmeden imparatorluğun dörtte üçünün elden çıkması ve kısa zaman sonra da yıkılması, O’nun memleketi 33 yıl nasıl başarıyla idare ettiğine en açık delildir.
Abdülhamid Han'ın tahttan indirilmesiyle beraber kan gölü haline çevrilen Ortadoğu'da hâlâ huzur tesis edilememiş, Arap âlemi siyonizmin oyuncağı haline gelmiştir.
Geçtiğimiz Pazar günü vefat yıldönümü olan Büyük Sultan için Yüce Allah’tan rahmet diliyor ve mekânının cennet olmasını niyaz ediyorum.
***
Geçtiğimiz günlerde genel kurulu yapılan MÜSİAD Konya Şube Başkanlığına Dr. Lütfi Şimşek getirilmiştir. Yıllardır MÜSİAD başta olmak çeşitli kuruluşlarda hizmet eden ve hayırlı faaliyetlerde bulunan değerli Lütfi Şimşek kardeşimi tebrik eder, başkanlığının hayırlı hizmetlerinin devamına vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederim.
Ayrıca MÜSİAD’da gerçekleştirilen kardeşlik, birlik ve beraberliğin diğer odalara, kurum ve kuruluşlara örnek olmasını da temenni ediyorum. Mutlu yarınlar efendim.