İsmail Detseli yazdı: Yoo valla olmaz Mehmet Ağa

İsmail Detseli Ramazana özel yazdı...

YOO VALLA OLMAZ MEMET AĞA

Gelişen teknoloji aletlerinin getirdiği kolaylıklar yüzünden birçok örf, adet, gelenek ve göreneklerimizi ne acıdır ki tarihin derinliklerine doğru bir daha yüze çıkmamak üzere gömüverdik.
Mübarek Ramazan’ı şerif gireli bir hafta kadar oldu, şimdi artık mahalle olan köyüm (Gilisira) Gökyurt ve eşimin köyü, eskiden bizim köyün mahallesi iken köy statüsü alan köyümün yolu üzerindeki Kumrallı mahallesine de uğradık ve oralarda iki gece geceledik. Bizde eskiden beri alışılagelmiş bu mübarek aya ait bazı yerel şive ile konuşmalar vardır. Akşam oruç açmaya iftar denir de gece sahura kalkmaya sahur denmez ere kalkma veya er ekmeği yeme denir. 

Tabi er’e kalkmak için eskiden beri adet olduğu üzere davul çalınırdı. Şimdilerde bu gelenek Konya’mızda bile geçerliliğini koruyor çok şükür ancak bazı (köy) mahallelerde ne yazık ki buda terk edilmiş nasıl olsa her ferdin kadın erkek çocukların bile cep telefonu var onun alarmı uyandırıcısı var ee ne gerek var öyleyse davulcuya. Oysa o davulcular davullar Ramazan ayının vazgeçilmez bir parçası Ramazanla oruçla özdeşleşmiş geleneklerimizdi. Akşam olunca tabi ki günümüzde merkezi sistemden okunan ezanlar iftarın oluşunu haber veriyor.  Ancak benim gönlüm ve kulağım halen kartal yuvasını andıran köyümün ortasındaki baya yüksek olan, hüyükten eski 1 metreden uzun ve kalın namlusu ve altındaki yüksekçe iki araba tekeri üzerinde konuşlanmış, atıldığı zaman barut gazı tepkisi ile ileriye doğru fırlayıp gitmesin diye tekerlerin ortasından bir zincir vasıtası ile topun gerisine derince çakılı olan bir örk (sikke) ile sabitlenmiş topun patlaması. Vakit yaklaşınca köyün minaresine bakıp duran görevli davulcunun minareden tık tık diye üç defa ses gelmesi ile elindeki uzunca sırığın ucunda bulunan ateşli eğsiyi, baruta değdirmesi ile “gümmmm” deyişi köyümün civarlarında bulunan ve kilometrelerce uzaklardaki köylerin bile “Gilissanın topu patladı haydin iftarınız açın” dedikleri günleri hatırlayıp kulak kesilip top sesini bekledim. Heyhat ne top sesi öyle bir şey duymayınca ahh çekip doğrusu çok hüzünlendim.

Muhtara sordum durumu? “Ağabey yine geleneğimize uygun olarak eski davulcumuz ile anlaştık o davulu çalacak ancak top işini yakında Meram Belediye başkanımız Fatma Hanım ile görüşeceğim inşallah olur verirse bu geleneğimizi de sürdürmek için çaba harcayacağım” dedi.
Muhtar beyin hemen bu işi Başkan Fatma Başkana iletmesi lazım Sayın Başkanımız geleneklere düşkündür buna mutlaka çözüm bulacağı kanaatindeyim. 
1970’li yılları hatırladım da bu işlerle uğraşan köyümüzde bir vakıf vardı. Bu vakıf köyün vakıf avarız gelirleri ve köylülerin bağışları ile ayakta durur köy ortak malı olan sığır davar ağıllarının kiraya verilmesi ya da buralarda biriken gübrelerin köy halkından ihtiyaçlılara satılması ile biriken paralardan hem köyde durumu müsait olmayan fakir ailelere yardım eder hem de Ramazan davulcusunu tutar. Topun barutunu vakıf başkanı kim ise köy muhtarlığından Ramazan topu ihtiyacı diye aldığı bir dilekçe ile Konya’ya gelip bir av bayiinden bu dilekçeyi gösterip bir ay boyunca ne kadar barut harcanacaksa onu alır gelir topu atacak davulcu görevliye teslim eder geleneği sürdürürdü. 

Davulcuyu aynı zamanda topçuyu bu vakfın başkanı ücretini konuşarak tutar muhatabı o olurdu muhtarlık karışmazdı ayrıca davulcuya, Bayramda köy sakinleri tarafından verilen bahşişte onun ekstrası olur davulcuda verdiği emeğin karşılığını alır halk ve vakıf başkanı ile helalleşirdi.
Konu buraya gelmişken kırk yıl öncesindeki köyümüzde yaşadığımız bir davulcu hatırasını anlatayım.
Ramazan bahar aylarına rastlamıştı, bizim davulcu saatini mi kurmamış yoksa saati bozulmuş mu uyumuş kalmış zamanında kalkamamış. Uyanmış bir bakmış ki vakit geçiyor o hızla davulu omzuna taktığı gibi sokağa fırlamış başlamış çalmaya hem koşuyor hem de güm güm davula tokmağı hızla vuruyor. Halk kalkabilen Er ekmeğini (sahuru) yemiş yatmış kalkamayan zaten kalkmamış. Bizim davulcunun evi emrinde çalıştığı vakıf Başkanının evine yakın olduğu için Başkan davulun çalındığını duyunca anlamış geç kaldığını hemen önüne çıkmış. “Oğlum vakit geçti zaman bitti artık davul çalıp milletin kafasını karıştırma bu gün böyle olmuş git evine yat” demiş. Ama mümkün mü davulcu inat ediyor. Başkan çalma dedikçe davul görevlisi hem davula tokmağı vuruyor hem de “Olmaz Memet ağa ben vazifemi er geç yerine getireceğim. Bu gece geç de olsa bu davulu çalacağım sonra arkamdan aldığı para zehir zıkkım olsun davulcu gidisinin bu işi yapamayacan neye çıktın halkın önüne dedirtmem gendime zabaha gadar da olsa çalacağım bu davulu” diyor evine dönmüyordu. Artık Memet emmi çevre komşulardan birkaç kişiyi daha kaldırıp davulcuyu zorla ikna etmiştik. Bu davulcu kardeşimizin okuryazarlığı yoktu paranın miktarını kaç lira olduğunu bilmezdi. O yıl davulu çalması için vakıfa çağırdık her yıl aylık ücretini otuz lira olarak ödüyorduk, bu yıl kaç para ücretle çalacaksın pazarlık edelim dediğimizde, “Valla ağa herkezler uykusunda yatarken ben goca köyü dolaşıyorum bunun birçok tehlikesi var, damdan düşmesi var, köpek ısırması var, her yıl otuz, her yıl otuz bu yıl yirmi beşten aşağı çalmam” demişti de oradakiler bir hayli gülmüştük. O yıl kırk lira ücret ödemiştik hani derler ya geçmiş zaman olur ki diye işte öyle bir şey. Ramazan’ı şerifleriniz mübarek ola tutulan oruçlar hak yanında makbul ola.