Birbirimizin değerini bilmek ve takdir etmek bir erdemliliktir.
Merhum İsmail Kaya Hocamız 25/Ocak/1993 yılında Hakk’a yürümüştü. Vefatının 25. Yıldönümünde onu rahmet ve minnetle anıyorum. Öyle ümit ediyorum ki, onun geride bıraktığı yüzlerce talebesi ve eserleri “sadaka-i cariye” hükmünde olacak ve hocamızın amel defteri kıyamet sabahına kadar hiç kapanmayacaktır.
İsmail Kaya hocamız İmam-Hatip Lisesi’nde derslerimize gelirdi. Onun dersleri dolu dolu, feyizli ve çok bereketli geçerdi. Aslında ona İmam-Hatip Lisesi’nde Meslek dersleri öğretmeni olmak dar geliyordu. Onun yeri, İlahiyat Fakültelerinde hoca olmaktı. Çünkü o, İslami ilimlere vukufiyeti yüksek bir ilim adamıydı. Ama o dönemde bazı hocalar ona yüksek din eğitimi kurumunun kapılarını kapatmışlardı. Orası ayrı bir hikâye idi, hocamızın hayatında.
Merhum İsmail Kaya hocamız, Konya’nın dini ve kültür hayatında etkili olmuş bir şahsiyetti. 1980 ihtilali öncesi bizlere Milli Türk Talebe Birliği Konya şubesinde özel seminerler verirdi. Bununla da yetinmezdik. Zaten onun evi, bizim için hem bir akademi ve hem de bir yurttu. Hocamız, bizlere kelam, fıkıh, tefsir ve hadis alanında klasik metinler okuturdu. Yemekleri de kendisi yapardı. Bizler de bazı yemeklerin yapımını ondan öğrenmiştik. Mesela, çok güzel patlıcan kebabı yapardı. Hayatında hiç evlenmemiş olan İsmail Kaya hocamız için ümmetin evlatları onun da evlatları gibiydi. Ayrıca fakir talebelere yardım ederdi.
İsmail Kaya hocamız, inandığını çekinmeden söyleyen, eğilmeyen, bükülmeyen bir kişiliğe sahipti. Dürüst, vefalı, hoşgörülü, kadirşinas, özverili, mücahit, ümmet coğrafyalarında olup bitenlere çok duyarlı kayıtsız kalmayan bir dava adamıydı. İyi derecede Arapça bilgisine sahipti. Yüksek İslam Enstitüsünü bitirdikten sonra hem Bağdat’ta ve hem de Şam’da okumuştu. Arapçadan da birçok çevirisi vardı. Bunlardan birisi Ebu’l-A’la el-Mevdudî’nin Kur’an’da Dört Terim adlı eseri idi.
Hocamız öğrencilerini Ehl-i sünnet ve’l-cemaat zihniyetinde yetiştirmeye büyük gayret sarf ederdi. Mesela İran’da gerçekleşen devrime İslam devrimi değil, özellikle Humeyni Devrimi derdi. Genç arkadaşlarımızın Şia’dan etkilenmemesi için o günlerde İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretlerinin el-Fıkhu’l-Ekber adlı akâid risalesini şerh ederek Fıkh-ı Ekber Şerhi olarak yayınlamıştı. Bu risaleyi ders ve sohbetlerinde talebelerine hem okutur ve hem de yorumlardı.
Hocamız, ilm-i siyaseti iyi bilen, bir dava ve gönül adamıydı. Hayatında sürgünler de olmuştu. Onun için sürgün, ödül gibi değerlendirilmiştir. Meselâ, tayini Bozüyük Ortaokuluna çıkarılmıştı. Orada kaldığı günlerde ilim halkası oluşturmuş, Müslümanlara yaptığı sohbetlerini İslam Dini ve İlmihali diye kitaplaştırmıştı.
İsmail Kaya hocamızla birlikte Konya’nın sosyal, dini ve kültür hayatına damgasını vurmuş daha birçok eğitimci hocamız vardır. Onlar hayattadır. Mesela, Hacı Ali Kap, Bekir Başarıcı, Mehdi Ayar, Haşim Bayram, Nevzat Arabacı.. Elbette bunlara eklenecek başka isimler de vardır. Keşke bu hocalarımız için de bir vefa gecesi programı düzenlense ne iyi olur. Bunların her biri İsmail Kaya hocamızın dava arkadaşlarıdır. Onlara da Yüce Allah’tan hayırlı ve uzun ömürler diliyorum.
Sözlerime son verirken İsmail Kaya hocamızı bir defa daha rahmetle anıyor, Cenab-ı Hak’tan ilahi rahmetine gark etmesini niyaz ediyorum.